Diyecek söz bulamıyordu, fırtınalar kopuyordu dünyasında. Şaşkın ve bezgindi. Duraksız bir vurgundu, hayallerine saklanan. Hayatından onu alıp ta gidecek olan. Sitemlerini gözyaşlarına sığıntı etmişti sonbaharın kanatları altında.
Hüzün takılmıştı bir kere peşine kahrediyordu. Bu düşünceler onu varlığından koparıyordu. Ardanın iz düşümü vardı hayatının ekseninde. Nasıl çıkarırdı ki nasıl yok ederdi onu ruhundan. Nasıl sıyırıp atabilirdi bedeninden.
Ayrıcalıklı bir aşk yaşamıştı, bir kere bin kerelere bedel. Ömre bedel duygularla karşılaşmıştı, zamansızca. Zamanı çalar gibi, zamanları çalmışlardı birlikte.
Aşk âmâ eder insanı
Aşk heyecanlandırır,
Aşk turasızca yaşatır,
Aşk umursatmaz umarsızca
Aşk acıtır, yakar, yıkar, tüketir,
Aşk işte adına bakmayın A-Ş-K
sadece üç kelimelik tek hece…
Ne yapmalıydı? Artık karar zamanı gelmişti, bir süreliğine de olsa Arda’ya kalma bende, beni de yanında al-git demişti. O zaman anlarsın neler yaşadığımı, yaşarken nasıl öldüğümü. Hayatıma sensiz de devam edebileceğimi görmelisin diyebilmeliydi?
Nursena bir kez daha düşündü; bir kez daha, bir kez daha. Hayallerine tutunupta geriye bakarak yaşamak adımlarını küçültür insanın diye içlenerek, aynaya bakar gibi geçmişinden ders almıştı, yaşadıklarından ve yaşayabileceklerinden korkuyordu Nursena.
Ve birden yürüyüşüne son verdi, arkasına baktı. Uzun uzun hayatını harcadığı adamın pişmanlığını seyretti. Karmakarışık hislerine yaslandı yeniden. Ve ağırdı ayrılığa yaklaşan zamana itiraflarda bulunmak. Günü gelmişti artık pişman olmadan yürümenin. Sitemlerini bir sonraki güne saklamalıydı. Sabırla ve sevgiyle. Amansız çaylak dürtülerin esiri olmaktan kurtulmanın zamanı gelmiş ve geçiyordu. Kendini bağışlamalıydı, kaybettiklerine razı olmalıydı bir daha kazanmanın telaşesine düşüp bir kez daha yaralanmamalıydı. Arda’nın onu zalimce anlıkta olsa hayata peşkeş çekişini anımsamak istemiyordu. Her yüzüne baktığında sancılanmak ve ağlamak zor geliyordu bedenine.
“Dilime yaslanan tadını, uyutuyorum karanlığın gizinde
Şahittir düşlerim, şahittir hislerim
Bir adım ötesine gidilemeyen nehir olma artık
Kalbimin kapısına vurulan mühür ol artık…” A.GÜL
O an gözleri parladı Nursena’nın ve başladı sözlerine:
– Söz yerinde söylenmeyince kurşun olur vurur insanı. Ben bir kez daha vurulmak istemiyorum. İnsan sözleri toz bulutu gibi harcamaya devam ettikçe kıyamete kadar ne kelime nede aşk kalacak ve darlanacak Arasat meydanı ve ben artık kimse için sözlerimi sarf-etmek istemiyorum, söz dilenmemek için. Gereksiz yere geçen her saniyeme son veriyorum bugün şüphelerden uzaklaşmak adına. Vuslatımı seni terk ederek yaşıyorum bir daha ayrılmamak uğruna.
Nursena sözlerini bitirmişti evinin kapısının önüne gelinceye kadar. Duraksız ve nefes almadan git demişti Arda’ya. Git dönmemek ve gelmemek üzere git. Gelmeleri çıkar benim için hayatından, çünkü ben seni çıkardım gelecekteki düşlerimden.
Arda şaşkın bir şekilde dizlerinin üzerine çökmüştü olduğu yerde. Zamanı geri getiremiyordu düzeltemiyordu hiçbir anı. O; kalbinin hükmünü hiçe saymıştı, sevdiği kadını hiç saymıştı, küçültmüştü bir kere adımlarını. Yolda bırakmıştı düşüncelerini, adı gibi arda kalanlarını.
Yüreğiyle düşünen akıl fethine, kendi asliyetiyle inanır ve başka fetihlerin cihadına çıkar, Nursena’nın bakışlarında oluşan gerçeklik gibi…