“Kim şatafatlı elbise giyer ve şaşalı binite binerse,
Allah ondan yüz çevirir. Her ne kadar kerim davransa bile.”
(Ebuzer Gıffari)Efendim, yeni kitabım Nurjuvazi çıktı. Kısmetse Pazartesi gününden itibaren kitapçılardan temin edilecek.
Kitabın çıkış süreci çok hareketliydi, toplatılma riskine karşın; seçim öncesi çıkartılması kararı akabinde; belki ömrümde ilk defa tanık olacağım bir yayıncılık başarısına şahit oldum. Yayıncım (Togan), 1 günde dizgi-redakte, 1 günde baskı yaptırarak; kitabı hazır hale getirdi.
Kitabı yazdığım bilgisayardan normalde internete girmiyorum. Kaynağını bulamadığım bir ”hadis”in kaynağını incelemek için bilgisayara internet bağlantısı taktım. Ama takılı unutmuşum ve ne hikmetse; kitabın bittiği o gece, kitap biter bitmez ”bilgisayar çöktü, hard diskte yer alan veriler silindi.”
Evime çok yakın bulunan bir bilgisayarcı(kendisine profesör diyorum), nasıl yaptıysa; verileri kurtardı ve kitabı bastırabildik.
Taslakta yer alan bazı şeyler silinmişti, efendim 2 saatte o verileri tekrar hazırlayıp, yeniden yazdım.
İlginç bir tesadüf. Altında birşey aramıyorum. Sadece ilginç bir tesadüf (!)
Böyle hareketli bir sürecin sonucunda ”Nurjuvazi” çıktı.
*****************
Abdestli Kapitalizm’den sonra; Nurjuvazi bir sınıf tahlili olarak göze çarpabilir. Bu kitapta; somut ilişkileri, bazı bilgi ve belgelerle ifşa edip, din maskeli zulmü deşifre etmeye çalıştım. Akabinde; Kuran’ın İslam’ı nın attığı tokadı belirgin kılmaya çalıştım.
Nurjuvazi’den bir bölüm paylaşarak bu hafta ki makalemi tamamlamak istiyorum. Evvelinde şunu belirtmeliyim; bu kitabı okumakla kalmayın, okutun. Zihni bulanmış, berraklaşamamış kişilere muhakkak okutun. Vicdan sahiplerinin kendisini muhakeme edeceğine olan inancım, bunu söylememin nedenidir.
*****************
Abdestli Kapitalizm, Kuran’ı tahrif ve ılga operasyonudur. Çünkü; yapısı itibari ile taban tabana zıt konumlandığı kapitalizm karşısında, etkisizleştirilme faaliyetidir. Bunun için; 3. kol faaliyeti demek doğru olacaktır.
Kapitalizm’in 11 Eylül saldırıları (kendi kulelerini vurma operasyonu) sonrası öne çıkardığı kavramlar; özgürlük ve demokrasidir. Bunun sindirilmesi için ise, ”başı liberal, altı muhafazakar” bir tipin üretilmesi, Küresel elitlerin yardakçılığını yapan özgürlük teorisyenlerince (!) idealize edilen, yeni dünyanın; bu coğrafyaya uyumlanması için ”Abdest aldırılmış bir kapitalizm” zaruri ve gereklidir.
Bu durum, AB, ABD, İSRAİL tandanslı ortan bir projenin ürünüdür. Nitekim bunu anlamak için çok gerilere gitmeye gerek yoktur.
Mehmet Barlas’ın evine gelen Soros’un görüştüğü isimlerden biri olan Taha Akyol ‘un ürettiği yeni jargon ve kavramlar, ezelden beri karşı oldukları sekülerizmin kalbinden fırlamış; özgürlükçü (!) ve demokrat yaklaşımlar ihtiva etmekte idi.
Hele ki, bir İslamcı; Soros ile aynı cümleleri kullanıyor ise; ve aynı İslam’cı, ”laisizm ve sekülerizm” karşıtlığından besleniyorsa (!), çelişkinin ortasına saplanmış, kör cehalet tarafından ıskalanan bir gafın tutsağı olmuş demektir.
Çünkü bizzat sekülerizmin tecelligahı haline dönüşmüştür.
ABDESTLİ KAPİTALİZM ‘e sıra gelmesin diye, kavram fetişizmi yaratanlar, sıra kendilerine geldiğinde kaçacak delik arayacaktır…
NED’in kimlere, nasıl ve ne amaçla fon verdiğini anlamak için; hiçbir siyasi ideolojinin verisine mahkum değilsiniz. Girin sitelerine bakın, kimlere fon verilmiş; fon verilen STK’lar şimdiye kadar ne yapmış ?
YANİ Hılf’ul Fudul benzetmesi ile aklanmaya çalışılan Helsinki Yurttaşlar Derneği, NED fonları ile kurulmuştur. Elbette NED fonları ile kurulan bu tip derneklerin tüzüğünde;
-“Biz, Kapitalizmin hegemonik ilişki biçimini hakim kılmak istiyoruz.” Demezler.
11 Eylül sonrası üretilen ”radikal islam” ve alternatifi olarak dayatılan ”moderate İslam/abdestli kapitalizm” arasında gidip gelen toplumun, terör karşısında demokrasi, devlet karşısında özgürlük gibi ihtiyaçlar üretilip, bunlara entegre edilmesi, belirgin bir projedir.
Bu projenin bölgesel ayağını çekenler; Graham Fuller’ler, Brezinsky’ler, Hunthington’lar, Soros’lardır. Graham Fuller’in Yeni Türkiye Cumhuriyeti adlı kitabını okursanız, Helsinki Yurttaşlar Derneği kurucuları ile ”her kelimede mutabık” olduklarını görürsünüz. Eğer Hılf’ul Fudul buysa; bu çelişkidir.
Küresel Sisteme eklemlenmek, ”miskinlerin mallarını koruyan” Hılful Fudul’a denk gösteriliyorsa, Oryantalizm amaçlarına ulaşmış ve tarihselliğimiz çökmüş demektir. Yazık!Çünkü; insanlığın kaynaklarına göz dikmiş bir zulüm şebekesini ”erdemli olarak tanımlamak”, Yazar Ali Bulaç- ın ilgili makalesinde de belirttiği gibi, 60 yaşın getirdiği bir sonuç olsa gerek.
Sizlerin Medeniyetler Çatışması dediği, Açık toplum dediği, Amerikan Rüyası dediği şey; bizim dinimize göre ”şirk dininin endadlarıdır.”
Soros’un özgürlük jargonlarına hapsolup, biz özgürlük istemiştik(!) diye söylenenler, açların, miskinlerin, kredi kartı mağdurlarının halet’i ruhiyesinden bihaber olsa gerek; özgürlüğü sadece ” bölme-parçalama-etnik çelişki ve çatışma, sermayenin özgür dolaşımı, liberalizm” olarak algılıyorlar.
Özgürlük, daha doğrusu halkın özgürlüğü için, ilk hedef ”kapitalist sermayedir.” Çünkü insanlığı köleleştiren yegane unsur budur. Devletleri totaliterleştiren çatı, kapitalizmdir. Faşizmin babası kapitalizmdir.
LİBERALLERİN DARBE KARŞITLIĞI
Vietnam’a düşen bombaları Ergenekoncular attı. Irak’ta kadınlara da Ergenekoncular tecavüz etti. Afrikayı yüzyıllarca Ergenekoncular sömürdü. Hindistan’da Gandhi’nin karşısına dikilen oligark güç; Ergenekondu (!)
Hedef saptırmada son sahne ”ergenekon’dur.
Türkiye topraklarında vuk’u bulan tüm darbe ve anti-demokratik fillerin failinin ”Emperyalistler” olduğunu benden çok daha iyi bilen liberal kalemler; hedefi saklamak, saptırmak ve yozlaştırmak; kitlenin ilgisini ”hedeflenen noktaya sürüklemek için ” Ergenekon fetişizmi yarattılar.
Ama darbelerin arkasında, bu toprakları Pazar olarak gören sermayenin var olduğunu bile bile, lades dediler. Ve topluma paranoya pompalayarak, demokrasiyi bir ihtiyaç haline getirdiler. Bu bir ”pazarlama başarısıdır!”
BUNUN NEDENİ NEDİR ?
Kapitalizmin Rasyonelleşmesi ve akılcı bir us kazanma evresine geçişi (!) akabinde,, karşısındaki en büyük engel; ”Doğu’nun ortaklaşacı ve kolektif yapılanmaları” idi. Ulus devlet, bu noktada önemli bir hamleydi.Coğrafyamızda ulus devletlerin yapılanması akabinde, fırsat bu fırsat diyerek, ezelden beri var olan bütünlüğü parçalama operasyonu başlatanlar için ulus devlet modeli; kendi dönemi içinde; Emperyalizmin öngördüğü bir model haline dönüştü.. Çünkü, tek tek, küçük parçalar halinde yutulması kolay bir ”doğu” ortaya çıktı…
Bütünlük parçalandı.
Ve şimdi yeniden birleştirilmeye çalışılıyor. Çünkü bunun adı ”globalizm”dir. Küreselleşme çerçevesinde bölgede ki üniter yapılar eritiliyor. Bu noktada en önemli örnekler ”Kuzey Afrika’da vuk’u bulan değişimlerdir.
Kapitalizm, liberalizmin özgürlükçü şemsiyesi altında korunurken, asimile ettiği kavramların içini yeniden dolduruyor. Mesela ”devrim.”
Devrim, doğu tarihinde daimen; servet ve iktidar sahipleri karşısında hayata geçer. Bugün ise, diktatör saplantısı haline dönüşmüştür. Diktatörü devir, demokratik faşizm ya da kapitalizm ile yönet.
Soros, kurdurduğu vakıf, stk ve üst yapılar ile; açık topluma geçiş sürecinde, bu kavramları hedef almıştır. Yeni Dünya’nın elitleri, üst yapısı ki Amerikan Merkez bankasının sahipleri tarafından oluşturulan bölgesel projenin işlerliği adına, sağın, solun ve İslamcının aynı sözde birleştiğini görüyoruz.
ABD ile çelişmeyen, sermaye ile çelişmeyen; sermayeye hizmet eden bir anlayışın; doğu’ya ait olmadığını söylemek güç değildir. Hele ki İslam hiç değildir.
Bu anlamda, müslümanım diyenleri uyanık olmaya; örümcek ağına takılmamak için akıllarını sürekli işler halde tutmaya ve Ankebut’lara prim vermemeye davet ederim.
(NURJUVAZİ’den.)
sizi tebrik ediyorum!….