Başbakan Erdoğan, 2008'de tarihî bir çağrıda bulunarak, 'Nüfusumuzun azalmamasını istiyorsanız, bir ailenin en az üç çocuğu olmalıdır' demişti. O zaman slogancı aydınlar, feministler ve müzmin muhalifler buna şiddetle karşı çıkarak söylenmedik lâf bırakmadılar.
Halbuki bu çağrı, 'Büyük Türkiye' idealini bir sevda ve 'kızıl elma' olarak gören bir 'Millî Başbakan'ın ileri görüşlülüğü idi.
Nihayet korktuğumuz başımıza gelmeye başladı. Türkiye İstatistik Kurumu'nun son verilerine göre; ortalama çocuk sayısı,
2001'de 2,37'den, 2011'de 2.02'ye düştü. Bu yılın sonunda da 2'nin altına düşme ihtimalinin büyük olduğu görülüyor.
Başbakan'ın hesabı açıktır: Bir ailede tek çocuk varsa, anne ve baba ölünce nüfus 1 azalmış olur; 2 çocuk varsa, anne ve babanın ölümünden sonra nüfus aynı kalır; 3 çocuk varsa nüfus 1 artmış olur. Demek ki nüfusumuzun artmasını istiyorsak, bir ailenin en az 3 çocuğa sahip olması gerekir.
Türkiye'de nüfusun yıllık ortalama artış hızı süratle yüzde 1'in altına iniyor. Güneydoğu bölgesi dışındaki nüfus artış hızı daha şimdiden yüzde 0,.8 civarında seyrediyor. Bu gidişle, eğer ciddî tedbirler alınmazsa, Avrupa'nın 'yaşlılar kervanı'na katılarak 'küresel güç' olma iddiamızı kaybedeceğiz.
***
Bu mazlum millet, yıllardır hem içten hem de dıştan hançerleniyor. Türkiye'nin büyümesini ve gelişmesini istemeyenler, önce nüfusumuzun artmasını engellemeye çalışmışlardır.
Özellikle 1960 sonrasında kurulan Devlet Planlama Teşkilâtı'na hâkim olan marksist plancılar, nüfus artış hızını Türkiye'nin en büyük açmazı olarak lanse ettiler. Daha sonra liberal geçinen iktisatçılar da onlara iştirak ettiler. Bunları asıl destekleyenler ise, başta Dünya Bankası olmak üzere önemli uluslararası kuruluşlardı.
Nüfus planlamasını ve doğum kontrolünü savunanlar, ters bir mantıkla millî gelir pastasını büyütmek yerine, pastayı yiyenleri azaltmaya çalışmışlar; yani kişi başına düşen geliri artırmak için nüfus artış hızını azaltmak istemişlerdir.
Bütün bu aleyhte çalışmalarla birlikte, şehirleşmenin ve sosyal değişimlerin neticesinde, yıllık nüfus artış hızı yüzde 3-4'lerden, yüzde 1'lere kadar düşmüştür.
***
Türkiye'nin, artık yaşlanmış ve iddiasını kaybetmiş diğer ülkelere en büyük üstünlüğü, iyi eğitilmiş ve kalkınma sürecine sokulmuş 'genç nüfusu'dur. Büyümenin en önemli, zorunlu ve dinamik unsuru 'nüfus' unsurudur. Hızlı nüfus artışı ve genç nüfus, Türkiye'nin istikbali demektir.
Bu sebeple, Başbakan'ın '3 çocuk hedefi'ne sahip çıkılmalı ve nüfus artışı devlet politikası olarak desteklenmelidir. Bunun için süratle bir 'Nüfus Artışını Teşvik Paketi' hazırlanarak uygulamaya konulmalıdır. Paketin hazırlanmasında, kamu kaynaklarının israfından ve istismarından kaçınılmasına dikkat edilmelidir.
Prensip olarak, 3. 4. ve 5. çocuğa çeşitli teşvikler uygulanmalı; 5 çocuktan sonrası için teşvik durdurulmalıdır.
Pakette şu hususlar yer alabilir:
3., 4. ve 5. çocukların aileye maliyetleri ve giderleri, muayyen standartlar geliştirilerek hesaplanır ve ek çocuk başına aileye aylık ödeme yapılır.
Ek çocukların bütün eğitim ve sağlık giderleri devlet tarafından karşılanır.
Ek çocuklar için istihdam önceliği tanınabilir.
Sosyal güvenlik kapsamındaki ailelerde vergi indirimi uygulanabilir.
Evliliği teşvik edici, boşanmayı önleyici, kürtajı ve sezaryeni zorlaştırıcı tedbirler geliştirilir.
***
Unutmayınız, hedefimiz 100 milyonluk 'Büyük Türkiye'dir. Bu hedefe, iyi eğitilmiş, milletine ve vatanına bağlı, inanç ve ideal sahibi gençlerimizle ulaşacağımıza inanıyoruz