Geçen gün televizyonda bundan belki 30, belki 40 yıl önce çevrilmiş bir film seyrediyordum: “Hülya Koçyiğit her geçen gün serpilen büyüyen ve güzelleşen bir genç kızdır. Babası fabrikatör Hulusi Kentmen ile mutlu bir hayatları vardır. Bir köşkte oturmaktadırlar, çok zengindirler. Köşkün bahçıvanının yakışıklı oğlu ise Ediz Hun’ dur. Tıp Fakültesi’nde okuyan çok parlak bir öğrencidir. Hülya ve Ediz birbirlerini gizli gizli sevmekte, ama sadece bakışmaktadırlar. Her şey güllük gülistanlık iken… Hulusi Bey aniden iflas eder. Kurtuluşu için tek çare Hülya’ nın komşu köşkün sahibinin oğlu ile evlenmesidir. O, ince bıyıklı, hain gülüşü çocuk ise Önder Somer’ den başkası değildir.
Hürriyet gazetesi yazarı Gila Benmayor “Nobel’ in eli kulağında” başlıklı yazısında Yale Üniversitesi öğretim görevlilerinden, ünlü genetik bilimci ve beyin cerrahı Prof. Dr. Murat Günel’ en bahsederek şunları söylüyor:
“Genç bilim insanı geçtiğimiz yıl, anevrizma riskini arttıran genlerle ilgili buluşu nedeniyle manşetlerdeydi. Bu yıl ise zekâ geriliğine, Parkinson ve Alzheimer hastalıklarına yol açan genlerle yine gündemdeydi. Profesör Günel ve ekibi genetik bilimde başarıdan başarıya koşuyor.
Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Yılmaz Esmer’e göre, genç bilim insanı Nobel ödülünün güçlü adayları arasında.”
Bu çok genç yaştaki çok değerli bilim adamımızın Nobel ödülüne layık bulunması elbette hepimizi sevindirir ama inanın ki ben Türk tıbbının hakkının yendiğine inanıyorum.
Nobel Ödülü seneler önce Nubar Terziyan’ a verilmeliydi.
Bakın anlatayım, eminim bana hak vereceksiniz.
Tansiyon aleti ile gebelik teşhisi
Geçen gün televizyonda bundan belki 30, belki 40 yıl önce çevrilmiş bir film seyrediyordum:
“Hülya Koçyiğit her geçen gün serpilen büyüyen ve güzelleşen bir genç kızdır. Babası fabrikatör Hulusi Kentmen ile mutlu bir hayatları vardır. Bir köşkte oturmaktadırlar, çok zengindirler.
Köşkün bahçıvanının yakışıklı oğlu ise Ediz Hun’ dur. Tıp Fakültesi’nde okuyan çok parlak bir öğrencidir. Hülya ve Ediz birbirlerini gizli gizli sevmekte, ama sadece bakışmaktadırlar.
Her şey güllük gülistanlık iken… Hulusi Bey aniden iflas eder. Kurtuluşu için tek çare Hülya’ nın komşu köşkün sahibinin oğlu ile evlenmesidir. O, ince bıyıklı, hain gülüşü çocuk ise Önder Somer’ den başkası değildir.
Hulusi Bey, bıyıklarını burarak Hülya’ ya bu evliliği kabul etmekten başka çareleri olmadığını söyler. Hülya, babasına bir şey diyemez . Arkasını döner, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar ve üst kattaki odasına doğru koşar. Tam merdivenleri çıkarken birden başı döner, aşağı doğru yuvarlanır ve hiç üstü başı açılmadan, eteği yukarı sıyrılmadan, bacakları birbirine sıkıca bitişik olarak gayet edepli bir şekilde bayılır.
Derhal doktor çağırılır.
Birkaç dakika içinde de Nubar Terziyan elinde küçük çantası ile gelir. Hülya’ yı muayene eder. Muayene dediysek… Hülya’ nın nabzını tutar, elini alnına koyup ateşine bakar, ‘Aaa de bakim kızım’’ diyerek boğazına göz atar, ‘Öhö de yavrum’’ diyerek ciğerlerini dinler. En sonunda da tansiyonunu ölçer.
Tansiyon aletini toparlayıp çantasına koyarken teşhisi de fısıldayıverir fabrikatör babanın kulağına: “Küçük hanım, 2 aylık hamile.’’
Nobel bize verilmelidir
‘Olamaz’ diye bağırarak yerimden fırladım.
Neredeyse 30 yıllık doktorum.
Benim konum olmasa da, bir damla kandan, azıcık idrardan bile gebelik testi yapıldığını biliyordum, ama tansiyon ölçümünden hem de ayına kadar gebelik teşhisi konduğunu okumamıştım, duymamıştım.
Kütüphanemdeki bütün kitaplarımı döktüm…
İnternete girip google’ dan araştırdım…
Hayır, tansiyondan gebelik tanısı diye bir şey yok.
Kadın-doğum uzmanı profesör arkadaşlarımı tek tek aradım, sordum. Hepsi okumuş çocuklar. ‘’Valla, hiç böyle bir şey görmedik, duymadık, okumadık’’ dediler.
Tatmin olamadım. Amerika’ da bir üniversitede ‘Pregnancy’ bölüm başkanı olan arkadaşıma e-posta attım.
Cevap hemen geldi:
“Burada tıp sandığından çok ileri. Biz, bırak hastanın kanını, idrarını, göz yaşını, sümüğünü, koltuk altı kılından, ayva tüylerinden, hatta göbek deliğinde biriken pamukçuklardan bile gebelik testi yapabiliyoruz. Ama hayır, tansiyondan gebelik tespit edecek kadar da ilerlemedik.’’
Bir e-posta daha attım. ‘Peki, biri çıksa da tansiyon ölçerek hem de ayına kadar gebelik teşhis etse, ne dersin’ diye sordum.
‘O adam alnından öpülür, cebine 1.5 milyon dolar konur ve Nobel’ i de alır götürür’ diye cevap geldi.
Üzüldüm.
Meğer Tıp Nobel’i de bizim hakkımızmış, onu da vermemişler yıllardır. Buradan Nobel Komitesi’ ne sesleniyorum: Hak ettiği ödül derhal Dr. Nubar Terziyan’ a verilmelidir.