Kurban’ın bayramı oluyor da, bayramın kurbanları yok mu dersiniz, hemde trafik canavarı yine kol gezerken yollarda? Ölümden öte hiçbir şey bu denli ağrıtamaz insanın yüreğini. Can pazarı mı var?
Kurban saatleri başladı, bayramın son günü kurbanlıklar kaç lira olur, pazarlıklar var, schengen (şengen vizesi) bulunan anguslar memlekette seyr-ü sefer ediyorken, memleketimin sürülerine neden yoktu bu izin?
Sürü psikolojisi ile yola koyulan Kars’tan, Ardahan’dan, Erzurum’dan Avrupa yakasına geçebilme ümidiyle koşanlar, ülkemin sevdalı, yaralı, gönlü yorgun, ekmek parası derdinde bitkin ama yüzü güleç insanları, biz ne zaman trafiğe çıksak hep kırmızı yanar ışıklar.
Kızıl güneşi içimize işletsek de tüm yolculuklarda. Bir canavar çıkıverir ‘medeniyet dediğin tek dişi kalmış’a benzer bir şey. Yolculuk biter o anda. Sende bilemezsin, mektep yüzü görmedin ki, merkeplerle dolu dünyanda, gözlerine vuruldun kaldın bilirim…
Bayramın yüzü sıcak, bayramlar da şiir tadıyla geçsin isteriz. Nazım’dan dizeler takılır aklıma:
“Koyun gibisin kardeşim, gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani, hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf. Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama — kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!’
Kaçımız balık olduk hafızalarımızda yıllarca bize vadedilen güzelliklere kavuşmayı unuttuk. Bir kilo pirincin, bulgurun, bir torba kömürün uğruna sattık oylarımızı.
Yoksulduk çünkü, yoksullaştırılmıştık, kaderimize razı olmayı öğretmişlerdi ve bir lokma ekmeğe muhtaçtık kimi zaman. Unutmak mı, zamanın akışına bırakmak mı çocuklarımızın geleceğini?
Zor anda pes etmeyi bildik, korktuk, korkutulduk, öğretilmiş hikayeler üzerine eklemeler yaparak anlattık kendi hikayemizi, birbirimize benzedik git gide, çünkü yoksullaştıkça yoksullaştık, gelir adaletsizliğinin yol açtığı toplumsal patlamalarda, adaletin bir gün herkese gerekli olacağını bile unutturdular bize.
Balık mı olduk hafızamız zayıfladı, koyun mu olduk sürüye katılıp herşeye ‘evet’ dedik? Bilemedik bize ne oldu çoğu zaman…
Saf, temiz duygularla yaklaştıkça, sömürüldüğümüzü hissettik ama bayram gelmişti artık. Biz de her gün bayram yapmaya karar verdik sonunda, kaybedecek neşemiz vardı tek, onu da almalarına izin vermedik…