Şafak sökerken, neşe filizlenir ve sevinçler arşa çıkardı, konakta. Konak, tarihten gelen, sevgi ve sevinçleri yansıtırdı günümüze. Neşeli insan değilseniz, gelmeyeceksiniz. Gelmeyin kütüphanemize ve bahçemize, diyordu konağın koruyucusu.
Ona göre; herkes neşeli olacak, bizlere de neşe katacaktı. Çünkü neşeli insan şahsiyetli, demekti. Aile bireyleriyle, neşeli şarkılarla anlaşır ve yuvasına hüzün girip kalpleri meşgul bile etmesin, derdi.
Neşe konağının müdavimleri, “bahar dalı” gibiydiler. Tezgâhta güller açtırırlardı, halı ve kilimlerine. Halı ve kilimler insanın duygularına tercüman olurdu. Bu sayede, sevince içinde ve mutlu olurdun.
Konağa gelen çocukların konuşmaları ve gülmeleri bize de neşe kaynağıdır. Onların yüzünden gülücüklerin hiç eksik olmaması gerekir. Kütüphaneden ve oyun sahasından yararlansınlar. Yeter ki neşeli olsun ve gülüp oynasınlar.
Gül ki güller açsın yanağında…
Kalbinde sevgi tomurcukları oluşsun ve yüzünde güller açsın. Böylece toplumda sevgi ve saygıdan yana düzgün ruhlu insanlar yetişsin.
“Gülelim eğlenelim, gam alalım dünyadan.” Mevsimler gelir geçer, şarkılar ve şiirler dökülür dillerden. Sözler, dilde ve gönülde sevgi bulur. Sevgi ocaklarında seslenir ve ruha neşe katar. Böylece bedenimize çökmek isteyen kara bulutları dağıtır. Dağılır tepelerin arasına. Böylece insanlara çile çektirmez, sisten ve buluttan yana.
Konak, yüreklere neşe doldurmuştur. Acı çeken insanlar da neşelidir. Kötüyü yaklaştırmaz ve kötüye yaklaşmaz. Bu sayede konak, sevgi çiçekleriyle donatılmıştır.
Konağın kitaplarında neşe, bahçesinde sevinçleri bulacaksınız. Acılarınız gizlenecek, çekip gidecek. Hüznün çıkıp gittiğinin farkında bile olmayacaksınız.
Küçük kız, “akşam oldu neşeliyim ben yine,” dedi. Kardeşi o sözde hüzün geçmiyor muydu? Diye sordu. Kardeşi, “hüzün bizim söz dağarcığımızdan çıktı,” dedi.
Küçük kız arkadaşına; gülerek şarkılar söylüyordu. Annesi, niçin gülüyorsun. Kız, acısına gülerek ortak oluyorum. Bu sayede acı çeken bir kalbin, sevgiden yana çiçekler açmasına neden oluyorum. Ah vah deyip daha da çökmesine mi neden olayım. Çünkü, “neşeli ol ki, genç kalasın,” Sözünün her zaman geçerli olduğunu hatırlattı.
Konağın giysileri her zaman şatafatlıydı. Gül desenli ve gül kokuluydu. Duygusallığa hoş gelirdi. Güzel gören, gözler gülerdi. Gülen gözler, gönlü bol ve sevinçle dolu insana aittir. Keder uğramaz o tür insanın gönlüne. Gönülde yer bulamaz. Çünkü, ahlak ve fazilet timsalidir.
Kütüphane kapandıktan sonra, müzik enstrümanlarının eşliğinde, şarkı çalıp söylerlerdi. O müzik ziyafeti neşesi ve sözlerinin güzelliğiyle insanın içini ısıtırdı.
Okunan şiirler ruhun gücünü artır, hayaller başlar ve iyilikte kalınırdı.
Küçük kızın okuluna gelen nöroloji uzmanı; “Neşeli insan sağlıklıdır. Çünkü beyin neşeli iken, mutluluk hormonu salgılar,” dedi.
Anne, kızım o halde niçin güllerin açtığı hırkanı ve gül desenli şapkanı giymedin. Biliyorsun, hüzün çiçekleri bile bahçemizde açmaya fırsat bulamıyor. Bağırıp çağırmakla ne elde ediyorsun. Bu durumda kişi ancak kendini yaralar, dedi.
Bahtın açık olsun. Hep gülesin ve kalbin neşeyle dolsun. Gülücükler saçılsın dudaklarından.
Sevgi çiçeği olarak kalasın.
Hasan TANRIVERDİ
























