Kadının başarısını görmezden gelmek aslında çok iyi bildiğimiz bir şey. Her başarılı erkeğin arkasında kadın var denilir, matematiksel olarak da öyle. Roller toplumda belirlenmiş. Cinsiyetçi yaklaşımlardan nasibini her koşulda alıyorsun. Eğer arkanda bir kadın varsa evin her işini yapmaya doğal olarak aday olduğu için iş hayatında da evde de olsa, muhakkak sorumlulukların hepsini üstüne çok rahat alabiliyor kadınlar.
Kadının ismini alabilmesi için önüne bir sıfat eklemesi gerekir.
Eşim veya partnerim maddi yükü üstlensin, tüm tamir işlerini o yapsın, evimin direği olsun istemem. Hayattaki zorlukların üstesinden tek başıma geleyim isterim. Eşimin, babamın arkasına sığınmak istemem. Kısacası, birliktelik üzerine kurulmuş hayat isterim ben.
Siyaseti sadece erkeklerin hak ettiğini düşünüp, bir kadın gösterilsin lütufları ağır gelir bana. Adam gibi kadın olarak alkışlanmak fıtratıma ters düşer. Kadın olduğumuz için ne ezilmek, ne de üstün görülmek istemem.
Çalışıp, üreten, okuyan biri olarak hayal ettiğine sahip olmak kadın-erkek fark etmeden herkesin hakkıdır.
Kadına ceza kesildi.
Birçok Sivil Toplum Örgütlerinde gönüllü çalışmış, bölümünde uzmanlaşmış ve uzun zamandır alanındaki başarısını kurumuyla entegre etmiş bir kadının başarısı şahsına münhasırdır. Uzun süredir yerel yönetimlerde çalışan ve sosyal belediyeciliği iyi bilen birinin başka bir belediye başkanı tarafından fikrinin alınması elbet çok doğaldır. Ancak bunlar araştırılmadı. Araştırılmadan incitildi. Çalışma geçmişine bakılmadan sadece eşinin makamı sebebi ile etik kavramı bahane edilerek linç edilmeye çalışıldı. Bir erkeğin belediye başkanı olması o kişinin eşinin başarılarını görmemezlikten gelmeye bir bahane olamaz. Gerçekten etik kavramı üzerinden bu olaya bakacaksak ve amacımız hasetlik, skandal yaratmak değilse başarılı bir kadının bazı gazeteciler tarafından manipülatif habercilik yapılarak sosyal medya önüne atılmasına bakmak gerekiyor. Elbet ki bunlara bakılmadı. Eşinin gölgesinde yukarıya tırmandığı ile yaftalandı. Çünkü böylesi daha popüler ve daha kolaydı. Oysa farklı siyasi partilerden eğitimsiz, hiç deneyimi olmayanların çocuklarının, eşlerinin danışman olarak atanıp, yüksek miktarda ücret aldığına şahit olduk. Bu kadar kıyamet kopmadı.
Sonuç olarak siyasi sataşmanın dışında cinsiyetçi yaklaşımın darbesi başarılı bir kadını, kızına rol model anneyi yargılamaya yetti. Siyasi yıpratmalar için bir kadını hem de uzun süre emek vermiş ve güzel işler yapmış bir insanı kullanmak bu olayda asıl odaklanmamız gereken durumdu.
Keza iddia yalanlandı. Ancak gerçek dahi olsaydı Elif Duygu Hanımın kendi başarısının karşılığını alması en doğal hakkıydı. Sosyal medya da ise sanki daha önce planlamış gibi öyle büyük bir skandal olarak lanse edildi ki habercilikten çok bir hedef göstermeydi. Maalesef linç kampanyaları, yalan veya manipülatif haberler insanların geleceğe dair kendi emekleri, tırnakları ile ektikleri fidanlara beton dökebiliyor ve hayalleri ile oynayabiliyor. Umarım ilerleyen zamanlarda siyasi yapılar linç kültüründen korkmadan başarılı insanların arkasında durabilir.
Bu hikâye burada bitmemeli. Her şeye ve herkese rağmen birikimlerinin hakkı kişiye verilmeli.
En kötüsü insanların hayalleri kimin umurunda? Bırakın hayallerini, hayatları kimin umurunda?