Galiba üç aya yakın köşe yazısı yazmıyorum.
Bunun nedeni,
Yaz rehavetinden çok ülkemin ve özelde Ünye’nin pür-ü hali kabak tadı vermeye başladı. Bu iştenden de rızkım gelmediğine göre… Beni yazmaya sevk edecek duygularımın körelmeye yüz tutmasından olsa gerek bu tembellik.
Ama gelin görün ki… Zaman zaman içimde fırtınalar kopmuyor değil.
Face’de sayfa arkadaşım Mimar Sinan hakkında bir yazı göndermiş. Okuyunca bana bazı şeyler hatırlattı.
Vaktiyle,
Mimarlık fakültesinde talebeyken sanat tarihi dersinde hocamız bize hiç Türk Mimarisinden bahsetmedi.Zaten müfredatda da böyle konular yoktu.
Peki… Ne vardı? Antik Mısır, Yunan, Romave Anadolu Medeniyeti eserleri.
O zamalar hep kendi kendime şu soruları sormuşumdur.”Biz Türkler gökten zembille mi indik.”Selçuklu ve devamında Osmanlı bunca yüzyılıömürlerini kılıç bilevlemekle mi geçirdiler?”Ben kedimi bunlar sayesinde nasıl tanıyabilirim,özgün eserler verebilirim? Milletimin geldiği noktayı kendi eserlerimi inceleyerek/irdeleyerek ancak öğrenebilir, mesleğimin aydını olarak geleceğime bunlarla ışık tutabilirim.
Millet olmak kolay değildir. Çaba,plan program gerektirir. Ama geçmişi yok sayarak toplum mühendisliği ile millet yaratılabilir mi? Hem de lider kültleri ile…
Kurucularımıza ve onun devamında bizi yönetip baş olanlarada hak vermiyor değilim. “Yirminci Yüzyıl ideolojiler çağı idi ve bütün kurgular ve hayat tarzımız bunlar üzerine kuruluyordu.”
İdeolojilerin devletlerin halkı yönetme ve refaha erdirme yolu olduğunu ya bilemediler ya da işlerine gelmedi. Veya egolarını tatmin etmenin en kestirme yolu bu idi…
Lakin,
Sonunda kazandıklarımızdan çok kaybettiklerimiz olduğunu görünce iş işten geçmişti. Şimdi bu durumun sendromlarını yaşıyoruz.
Bir fikre,lidere,idole “tapmak” karakterimiz oldu.
Gerçi,
Yirminci yüzyıl öncesinde de halkı yönlendirmek ve yönetmek için devletlere baş olanlar çeşitli değerler uyduruyorlardı…Ve hatta bu değerler savaşında tarihte çok tvavmalar yaşandığını,coğrafyaların bunlara göre şekillendiğini gördük.
Doksanlı yıllarda bir Azeri arkadaşım “köpoğları bizi ayrı koydular” dediğinde kimler soruma; “Kimler olacak Yavuzla Şah İsmail” cevabını vermişti.
İktidar mücadelesinde mezhep savaşını korüklemediler mi?
Sonunda vara vara bir okumuş,mürekkep yalamış arkadaşımın “Azeriler Türk mü?” soruna muhatap olmamıza kadar geldi.
O an uzak görüşlü olamamanın, kör menfaatin ruhları köreltmesi Şahlara çok şeler kazandırdı da… Bu millete ne kazandırdı?
Konuyu dağıtmayalım,
Sonunda gele gele karşıt ideolojiye düşman kesilip bizi biz yapan değerlere yivdin otu muamelesi yaptık.Bütün hayatımızı ya kutsallaştırdığımız bir lidere ya da kendi zihnimizde uydurduğumuz ideolojilere bağladık.Bizi biz yapan değerlerin tarihler boyu yaşanılanın kendisi olduğunu kavrayamadık.
Ne yazık ki sonunda “anaa Mimar Sinan diye de biri varmış,dünya mimarlık sanatına ne katkılar sağlamış da haberimiz yokmuş.” Demek zorunda kalmışız.
Müstahaktır bize…