Öğretmen, 2 öğrencisine birer sepet verir ve bahçeye elma toplamaya gönderir.
“En tatlılarını getiren mezun olur.” der.
Öğrenciler 1 saat sonra dönerler.
Biri, arkadaşının sepetine yan gözle bakıp kendi getirdiklerinin muhteşem göründüğünden emin olmanın rahatlığıyla koyar sepetini ortaya .
Her biri tornadan çıkmışcasına muntazam, pürüzsüz, göz alıcı elmalar, ondadır.
Ardından diğeri koyar sepeti. Eğri büğrü, kötü görüntülü, ezik, tomurcukken yağmur değmiş, yaralı bereli ne kadar elma varsa toplamıştır.
Öğretmeni,”Yolun açık olsun.” der ve uğurlar öğrenciyi.
Diğeri “Nasıl olur! ” diye hayıflanır; bir kendisinin bir giden öğrencinin elmalarına bakarak…
Öğretmen çakısıyla birer parça keser; bir onun harika görüntülü elmasından, bir de giden öğrencinin yaralı bereli elmasından…
“Tat” der. “En tatlısını dedim, kabuğu en güzel olanını değil.”diyerek uzaklaşır.
Gerçekten de , pazardan aldığınız, üzerine dolu değmiş meyvenin o kısmını koklayın ve tadın, bal gibidir.
Ağaçta kalan kuşların gagaladığı yerden tadın, şeker gibidir..
Biz kusurlarımızla güzeliz.
Yaralanarak büyüyor, yaralandıkça tatlanıyoruz, yaralarımızla güzeliz hepimiz diyerek yazıma başlıyorum.
İki seçim arasındayız.
Millet gergin.
Sağa dönsen ama diyor sola dönsen fakat diyor.
Herkes kendini bırakmış kendince ülkeyi ya da vatanı kurtarıyor.
Politik kirlenmişlik içinde seçim atmosferinden geçim hidrosferine geçeceğimiz 29 Mayıs’ı özlemle bekliyorum.
Apokaliptik ortamda apolitik seyrederken bu aralar beni sevindiren tek şeye, Galatasaray’a odaklanmış durumdayım. İç saha maçlarında bir hafta oğlumla bir hafta kızımla Ali Sami Yen’de yerimizi alıyoruz.
Şampiyonluk yarışında iki adım önde olan Galatasaray’ı ,Galatasaray taraftarını, tribünleri ve en önemlisi gençleri izliyorum. Maestro şefliğini Okan Buruk’un yaptığı şampiyonluk korosu sahaya çıkınca şampiyonluk şarkıları söylenmeye başlıyor. Beni ilgilendiren süreç de tam burada başlıyor.
Gençler telefonlarını ellerine alıyorlar, görüntülemeye, kaydetmeye, canlı yayın açmaya başlıyorlar. 52 bin taraftarın 51 bini anı yaşamak yerine anı görüntülüyor. Ah ah, Carpe Diem, başka ne diyem?
Yine taraftarın çoğu izlemek yerine izletmeyi seviyor. Konum paylaşıyor, video paylaşıyor, ben buradayım diyor.
Yeni nesil taraftar sabırsız, maçtan önce alkol almış, maç esnasında stresli ve ellerinde sigarası, içinde tutku ile hapsettiği dumanı Vadi İsranbul’a üflerken içerisinde objenin genellikle Fenerbahçe’nin olduğu sinkaflı cümleler kuruyor.
Ellerde son model telefonlarla zum yaparken her zaman yaptığı gibi abur cubur yemeye, atıştırmaya devam ediyor.
Gençler ellerindeki olanaklara, kombinelere, formalara, stad altına kadar inen metroya rağmen şükürsüz, sabırsız, sonuç odaklı hep bir homurdanma halinde hemen sonuç istiyor.
Başarısızlığa tahammül edemiyor.
Üç maç önce kahraman ilan ettiğini üç maç sonra protesto ediyor. Öyle ki efsane kalecimiz Muslera bile gençlerin arasında homurtularla anılıyor. Dünün kahramanı Gomis tribüne mahkumken İcardi tribünlerin sevgilisi oluyor.
Gençlerin çoğu zorluk nedir bilmiyor; zorluğu sevmiyor, şükrü,sabrı ve teşekkürü bilmiyor.
Gençleri sanırım en iyi ellerindeki kahve bardakları ,lüks telefonları gizemli bakışları sigara dumanları özetliyor. Gelişmiş baş parmakları ile klavyenin canına okuyan sosyal medyanın asosyal ergenleri webde akranlarına ve diğer taraftarlara ayar verirken zorluk çekmeden milyoner olmanın ve kolay paranın hayallerini kuruyor.
Evlatlarımızı kolaycılığa alıştırarak doğru mu yaptık acaba?
Her ilde bir üniversite açarak işsizliği öteleyen bir milli eğitim politikası var.
Zorunlu eğitim politikası ile çırak usta kalfa dengesini yok eden bir açmaz ile karşı karşıya kaldık.
Çocukların ebeveynleri helikopter annelere, kar küreyici babalara dönüştü. Kimse çocuklarını çalıştırmıyor, sadece kurslara gönderiyor. Herkes masa başı iş istiyor.
Birisi yapar, birisi bu pisliği temizler, birisi gelir bizi kurtarır, diyor gençler..
Amaan bana ne diyor..
Buraya kadar okuduysanız ne mutlu bana…
Agave Kaktüsü nedir, bilir misiniz?
Agave Kaktüsü Meksika’da çölde yetişen bir kaktüs türüdür. Bu kaktüs tekilanın hammaddesi olduğu gibi, yapraklarında da Sisal denen ipeksi bir iplik vardır ve ipekten daha pahalı bir kumaşın yapımında kullanılır.
İşte Amerikalı bir iş adamı bu kaktüslere yatırım yapmaya karar verir. Amerika’da büyük bir arazi alır ve bu arazinin içine büyük bir fabrika kurar.
Bu arazide kaktüsleri yetiştirmeye başlar. Kaktüsleri orada daha büyük ve daha bol yapraklı yetiştirmek için her türlü fedakârlığı yapar. Kaktüsleri bol vitamin ve zenginleştirilmiş gübrelerle besler.
Çabaları sonuç verir, daha iri ve yaprakları daha büyük bitkiler elde eder. Sıra yaprakların içindeki iplikleri toplamaya gelir. İlginç bir olayla karşılaşırlar; hemen hemen tüm kaktüslerde bu iplikler kaybolmuştur! Yapraklar daha iri olmuş ama içlerindeki iplikler kaybolmuştur. Buna bir türlü anlam veremez ve iş adamı büyük bir zararla fabrikayı kapatmak zorunda kalır. Ama olayın sebebini öğrenmek ister ve sorunun peşini bırakmaz.
Sonuçta Amerikalı bir bitki biyoloğu ile anlaşır. Bitki biyoloğu çöle gider, bu tür kaktüslerden birinin yanında çadır kurar ve bir-iki ay kaktüsü gözlemler, inceler ve sonuçta bir rapor yazar. Raporda şu ifadeler yer alır; “…bu ipliklerin ortaya çıkma sebebi çölün çetin ve zor koşullarıdır. Siz bu kaktüsü rahat bir ortama yerleştirmekle bu yeteneğinden mahrum etmişsiniz. “
Doğal ortamında hem tekilanın hem de ipeksi kumaştan daha etkili kumaş üretimini sağlayan Agave kaktüsünün habitatı yok edildiği ve hormonlu bir şekilde üretildiği için özünden koparılmıştır.
Çocuklarımızı yetiştirirken bizler de böyle hatalar yapıyor muyuz?
Her ebeveynin en büyük yanılgısı, çocuğunun aslında bir dahi olduğu yanılgısıdır. Bu deha için henüz küçük yaşlarda özel dersler, kurslar aldırarak doğasına müdahale ediyoruz. “Helikopter Ebeveyn” rolüne bürünerek onların hayatta karşılaşacakları sorunları çözerek, onları toz pembe bir dünyaya hazırlıyoruz. Böylece sorun çözme, mücadele etme, savaşma ve yılmazlık güdülerini yok ediyoruz.
Haddinden fazla, abartılı kurslar, eğitimler aldırarak onların doğasında olmayan, çocuğun hiç ilgi duymadığı, yapmaktan mutlu olmayacağı alanlara yönlendiriyoruz.
Çocukları zorla matematikçi, zorla tıp doktoru zorla akademisyen yapmaya çalışıyoruz. Bu çabaların sonucunda kısmen başarıya ulaşıyoruz ama vasat doktor, vasat mühendis, vasat doktor yetiştirmenin dışında bir şey yapmıyoruz.
Burada Necati Cemaloğlu Hoca’ya kulak verelim;
“Agave kaktüsü yetiştirirken yaptığımız hataları, çocuk eğitiminde de yapıyoruz.
Düzeyde sembolik başarı elde ediyoruz ama mesleğinde marka olacak nesilleri kendi ellerimizle yok ediyoruz. Rahat ve konfor alanı geniş bir ortamda yüzeysel başarı ortaya çıkabilir ancak bu başarı çocuğun hayatta da başarılı ve mutlu olacağının göstergesi değildir.
Her şeyi hazır vermek yerine çocuğun mücadele etmesini sağlamak, duygusal zekâsını geliştirmek, savaşçı özelliğini pekiştirmek gerekir.
Sonuç olarak çocuk yetiştirirken, eğer ona kötülük etmek istiyorsanız her istediğini verin, her istediğini yapın. Kendisini tanımasına, yeterlik ve yetkinliklerinin farkına varmasına engel olun. İyi bir müzisyen olacak çocuktan zorla eczacı, iyi bir basketbolcu olacak çocuktan zorla bilgisayar mühendisi yetiştirmeye çalışın. Çocuklarınıza her alanda özel ders aldırıp sınav kazandırın ve puan üstünlüğüne göre hiç ilgisi olmayan alanlarda öğrenim görmesi için teşvik edin.
Sevgili ebeveyn;
Eğer çocuğunuza iyilik yapmak istiyorsanız, ona sadece rehberlik edin.
Kendi seçimlerini yapması için onlara öz güven kazandırın.
Kendisini tanıması, sorun çözmesi, tercihlerini yapması için onlara fırsat verin.
Kararlarını sorgulamayın, destekleyin.
Yoğun mücadele ederek yetişen çocukların savaşma kapasitesi geliştiği, sorunlarla mücadelede deneyim kazandığı için daha başarılı olacaktır.
Sorunlarla mücadele ederken kendini yenileme ve geliştirme olanağı elde edeceği için öz yönetim becerisi de gelişecektir, unutmayın… ”
Vesselâm.
Kaynakça
Miandji, A. (2023). Agave kaktüsü ve İbretlik Öyküsü.
https://www.sozgazetesi.org/oenemli- dosyalar/agave-kaktusu-ve-ibretlik-oykusu/
Değerli Müdürüm, harika bir yazı, harika bir anlatım ,harika bir yorum yine..Öyle doğru tespitler ki..Ne desem az kalır..Çok teşekkür ediyorum. Emeğinize, yüreğinize sağlık..Saygı ve sevgiyle..
Tebrik ediyorum anne ve babaların yapması gerekenleri ayrıntılı yazmışsın..tşk ederim..
Öncelikle emeğinize sağlık
Toolumumuzda en fazla kanayan canımızı en çok yakan bir konu biz ebebeyn lerin at gözlüğü ile bakıp doyumsuz olan bir nesil yetiştiriyoruz
Yoğun mücadele ederek yetişen çocukların savaşma kapasitesi geliştiği, sorunlarla mücadelede deneyim kazandığı için daha başarılı olacaktır.
Sorunlarla mücadele ederken kendini yenileme ve geliştirme olanağı elde edeceği için öz yönetim becerisi de gelişecektir, unutmayın… ”
AYNEN KATILIYORUM
Ellerinize, yüreğinize sağlık



Neyi nasıl başaran bir toplum kişileri ayakları yere sağlam basan istediği şeylerde başarılı olmalarını sağlamak ve sağlıklı toplumlar olmak dileğiyle
Harika yazı için teşekkür ediyorum Erhan. Ellerine kalemine sağlık bilgine sağlık
Yeni nesil çok zeki diye övünüyoruz ama bu zekayı kullanacak vicdanı, merhameti, adaleti umursamıyoruz. Yarış atı gibi oradan oraya kosturuyoruz çocukları, bırakıp sıkılmalarına, sorunlarına çözüm bulmalarına fırsat vermiyoruz. Düşünmeye, değerlendirmeye çok ihtiyaçları var. Ama biz çocuklarımızı prens, prenses ilan edip elini sıcak sudan soğuk suya sokturmuyoruz. Onları herşeyin en iyisini sunmaya çalışırken onlara ne kadar kötülük yaptığımızı göremiyoruz. Bir gün bu gerçeklerle yüzleşiriz insallah.
Çok güzel bir yorum çocuklarımız herşeyi kolay elde edebildikleri için onların hayat mücadelesindeki başarılarını Kendi elimizle zorlaştırıyoruz gibi geliyor mücadele azimlerini yok ediyoruz
Tüm anne, babaların okuması gereken bir yazı. Emeklerinize sağlık. Sizi yürekten kutluyorum.
Kaleminize yüreğinize sağlık sevgili okul müdürümüz emeklerinize teşekkür ederim
Her kelimesi ile muazzam ,anlayabilme ve uygulamayı başarma özgüveni ile yüreğinize ve kaleminize sağlık saygılar
Değerli hocam, emeğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş. Yeni neslin çocukları konusundaki tespitiniz ne kadar yerinde ve doğru. Ben de iki çocuk annesi olarak zaman zaman bu dengeyi kurmakta zorlanabiliyorum. Ama bu zorlukları aşabilmek adına öncelikle kendimi eğitiyorum. Kitaplar, dergiler, seminerler sizin gibi değerli eğitimci hocalarımın yazılarını takip ederek kendime yön vermeye çalışıyorum. Tekrardan ellerinize ve emeğinize sağlık değerli hocam…Bir sonraki yazınızı heyecanla bekliyorum…
Sevgili Erhan hocam, doğruyu yazdın hepimiz hatamı yapıyoruz diye düşünmedik değil. Demek ki iyilik yapalim derken göz cikarmayalim. Kaktüs
örneğini çok beğendim. Ellerin derdt görmesin. Gassaray i 2023 Haziran da kupayı kaldırmasını bekliyoruz. Vessalamm. Saygılarımla üstadım 

Geçmişle bağımızı güçlendirmeliyiz yavrularımıza dava ruhu vermeliyiz ki derdi dünya olanın dünya kadar derdi olur demişler zaten sizde çok güzel izah etmişsiniz. Yüreğinize sağlık müdürüm .
Günümüz anne babaları kendi istedikleri doğrultuda bireyler yetiştirmeye çalıştıkları için kim bilir çocuklardaki ne yeteneklerin kaybolmasına sebep oluyorlar.
Kaleminize sağlık Hocam.
Hak yolda mücadele edebilen
Desinlere değil de anı yaşayabilen
Fıtratına göre yetişen bireylerin artması temennisiyle.
Aşırı korumacı oldu ebeveynler.
Ne olduysa son 20 ya da 25 sene içerisinde oldu. Bizlm nesil şanslıydı . Zor şartlarda büyüdük. Ama bu bize hayatın zor şartlarına dayanma gücü verdi . Şimdi halkın yarısından fazlası soluğu psikoloğunun yanında alıyor . Psikiyatrik ilaçlar en çok satılan ilaç kategorisi.
Hocam güzel noktalara dikkat çektiniz . Elinize sağlık teşekkürler .