Nasa’nın beklenen açıklamasının muhtemelen ‘’Uzayda yaşam‘’la ilgili olacağını bekliyorduk. Satır aralarında bunu görebiliyoruz. Nasa’nın açıklaması Dünya’daki bir buluşu içeriyorsa da, Dünya medyası ‘’ uzay yaşamı ’’ nı içermediğinin hayal kırıklığını yorumunda yansıtmış olsa da biz bunu Uzay’daki yaşam ile ilişkili bir açıklama olarak da değerlendiriyoruz. Uzay ile ilgili bir yaşam kavramını biz sadece insanlar için değil herhangi bir canlı için de yaşam olarak görmek gerekir.
Tüm Dünya kamuoyu da Nasa (Amerikan Havacılık Kurumu) ‘dan Uzayda yaşam ile ilgili bir açıklama bekler iken Uluslararası ajans ve gazetelerimize yansıyan tarafındaki ucu görünen gizli mesajı anlamamış olmalılar. Aşağıda ‘’ bütün dünyanın merakla beklediği basın toplantısında, evrende başka bir yaşam türü bulunduğuna dair beklentileri boşa çıkarttı’’ basın değerlendirmelerinin aslında boşa giden ajans yorumları diyorum. Uzay daki yaşamı takip edenler için Nasa’ nın aşağıdaki açıklamaları Uzaydaki yaşam haberlerinin şimdilik üzeri gizlenen değerli ipuçlarıdır. Yoksa Nasa Californiadaki Tuz gölünün dibinde niçin nanobakteri arasın. Tuzlu bir gölde aranmış ve bulunmuş olmasını da tesadüf olarak görmüyoruz. Medyanın Nasa açıklamasında ‘’ Uzayda yaşam var ‘’ cümlelerini duyma beklentisi vardı. Aşağıya aldığım Nasa’nın ajanslara düşen haberi bize ‘’ Uzayda yaşam var ‘’ itirafını veriyor. Evet bu bir açıklama değil kendi bildiklerinin üstü kapalı itirafıdır. Haberi okuduktan sonra Nasa’nın itirafını açacağım:
Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), bütün dünyanın merakla beklediği basın toplantısında, evrende başka bir yaşam türü bulunduğuna dair beklentileri boşa çıkarttı. Dünya üzerinde, DNA’sında fosfor yerine arsenik bulunabilen yeni bir bakteri türünün keşfedildiğini bildiren bilim adamları, bu bakteri türünün bilinen yaşamı tekrar tanımlamak zorunda bıraktığını açıkladı.
NASA tarafından finanse edilen ve Science Express internet sitesinde yayınlanan araştırmanın sonuçlarına göre, California eyaletindeki tuzlu Mono Gölü’nde bulunan bakteri yalnızca arsenikte yaşamakla kalmıyor, aynı zamanda arseniği kendi hücresel mekanizmasına ve DNA’sının yapısına katıyor.
Amerikan Jeofizik Enstitüsü (USGS) Astrobiyoloji Profesörü Felisa Wolfe-Simon, Arizona Üniversitesinden Ariel Anbar ve Paul Davies adlı araştırmacılar, dünyadaki bazı yaşam biçimlerinde arseniğin fosforun yerini alabileceğini belirtti. Bu konuda geçtiğimiz yıldan beri yapılan deneylerde, kökü GFAJ-1 olarak bilinen bir bakterinin arsenikle yaşamını sürdürebildiği ortaya çıktı. Profesör Felisa Wolfe-Simon, ”Evrenin başka bir yerinde yaşamı nelerin mümkün kılabileceğinin anlaşılmasına yönelik kapıyı açtık” dedi.
Elde edilen verilerin, dünyadaki yaşam biçimlerinin çeşitliliği konusunda ne kadar az bilgi sahibi olduğumuzu gösterdiğini aktaran araştırmacılar, bu keşfin diğer gezegenler ve uydularda yaşam için nerelere bakılması gerektiğini açıkça ortaya koyduğunu vurguladı. (03.12.2010)Yazılarını okuyunca bu açıklama ile ilgili eksik kalan unsurları aşağıda dile getireceğiz.
Bu açıklamadaki eksiklik; Nasa’nın Uzayda yaşam ile ilgili bulgularının detaylarını Dünya kamuoyundan sakladığıdır: Uzayda veya Marsta ve Dünya’ daki insan vucudunda bulunduktan sonra aynı veya benzeri bakteri yaşam türünün California eyaletindeki tuzlu Mono Gölü’nde bulunduğunun açıklanmış olmasıdır.
Peki bu veya benzeri bakteri sadece Californiada’ki tuzlu Mano Gölü’nde mi bulundu? Hayır!
İnsan vucudunda da bulundu. İnsan vucudunda nanobakteriler bulunduğunu Bilgiagi Gazetesi’ndeki http://www.bilgiagi.net/sutte-ne-var/24580/ linkinde 01.08.2010 ve daha önceki tarihte Çiğ Süt Üreticileri Grubunda yazmıştık.
Peki bu veya benzeri bakteriler sadece insan vucudunda ve California’daki tuzlu Mano Gölü’nde mi bulundu? Hayır!
Uzayda veya Marsta’ da bulundu. Ama Nasa, California’daki tuzlu Mano Gölü’nde bulunanı Dünya kamuoyuna şimdi açıkladı, Marsta veya Uzayda bulunanı açıklamadı. İnsan vucudunda bulunan nano bakteriyi ise Nasa bulmamıştı.
Amerikan Jeofizik Enstitüsü (USGS) Astrobiyoloji Profesörü Felisa Wolfe-Simon dilinin altındaki baklayı zaten haberde mırıldanıyor: ”Evrenin başka bir yerinde yaşamı nelerin mümkün kılabileceğinin anlaşılmasına yönelik kapıyı açtık” diyor! Biz hem bu cümle ile hem de önceki bilgilerimizle diyoruz ki NASA aynı veya benzer bakterinin marsta veya Uzayda bulduklarını bu açıklamasında sakladı.
Nasaya kapıyı açan California’daki tuzlu gölde bulunan nanobakteri değil, kendilerinin uzayda veya marsta bulduktan sonra Dünya’da da bulunabilineceğinin Nasa’nın bilim aklına getiren Türk Bilim kadınımızın buluşudur. Bu bilim kadınımız insan sağlığı ile ilgili araştırma yaparken nanobakteriyi buldu, Nasa ise uzayda yaşam varmı sorusuna cevap ararken Marsta veya uzayda nanobakteriyi buldu.
Bu veya benzeri Nanobakteri’ nin insanda bulunduğunu ilk bulan ve akademik doktora tezinde açıklayan Mikrobiyolog bir Türk bilim kadınımızdı.
Bu Türk Bilim Kadınımızın nano bakteriyi buluşu ile Nasa’nın bu veya benzer bakteriyi Mars veya Uzayda buluşu aynı döneme rastlamaktadır. Nasa bu veya benzer bakterinin insan vucudunda ve daha doğrusu Dünya’da da bunabileceğini Türk Bilim Kadınımızdan öğrenince sanırım o zaman bu bakteriyi Californiya tuzlu Mano Gölü’nde aramaya başladı desek boş bir iddia olmayacaktır.
Çünkü insan vucudundaki nanobakterilerin böbreklerdeki taş, safra keselerindeki taş, kalplere takılan stenleri tıkayan unsurlar ile direkt ilişkisi olduğunu bu mikrobiyolog Türk Bilim Kadını doktora tezinde ortaya koymuş ve bunu Avrupa basını yazmıştı.
Nano bakterinin insan vucudundaki yaşam ortamı ile o tuz gölündeki yaşam ortamının tesadüfü olmayabileceğini düşünüyorum.
Bu buluşu ile bu bilim kadınımız Nasa Bilim Kurulu üyeliğine alınmıştır. Nasa bilim kurulu üyeliğine alınmasının temel sebebi Nasa’nın uzayda bulduğunu Bilim Kadınımızın İnsan Vucudunda bulunduğunu keşfetmiş olmasıdır.
Kendisi vatandaşlık müraacatı yapmadığı halde ABD vatandaşlık müraacaat evrakı ABD’deki adresine gitmesine rağmen henüz Vatandaşlığa müraacat etme gereği duymayan bu bilim kadınımızın Ülkemizdeki master çalışmasının nasıl yarım bıraktırılmışlığının, Avrupa’ da Nanobakteriyi bulduktan, Nasa bilim kuruluna alındıktan sonra Türkiye’ye gelip ülkesinde çalışmak istemesine rağmen Türk Bürokrasisinin ilgisiz, Üniversitelerimizin, Tubitak’ımızın ona nasıl ‘’ muamele ‘’ ettiklerinin hazin hikayesini bir başka yazıma bırakıyor ve konuya devam ediyorum.
Nanobakterinin bulunuşu insanları sağlığına kavuşturmada bir çığır açmıştır. Böbrek taşlarının kırma makinelerinde kırma tekniği yerine tedavi yöntemleri yolunu açmıştır. Bu tedavi yöntemlerinin klinik araştırma çalışmaları başlayacak veya başlatılmış olmalıdır. Safra keselerinde oluşan taşlar şimdiye kadar ameliyat yöntemi ile hem safra taşları hem de safra kesesi ameliyat ile alınmakta idi. Bundan sonraki çalışmalarda safra taşları tedavi yöntemi ile yok edilecek ama safra keselerimiz yerinde kalacaktır. Kalp damarlarına takılan stenlerin tıkanma sorunları yine tedavi yöntemleri ile ortadan kaldırılacaktır. Bunların gerçekleşmesi için 5-10 yıla ihtiyaç var! Sağlık Bakanlığı’mız umarım böyle bir klinik tedavi araştıması için kolları sıvarsa!
İnsan vucudunda ve uzayda keşfedilen bu nano bakterinin köklerinin Californiya Eyaletinde bulunmuş olan kökü GFAJ-1 olanla aynı kökten olup olmadığını bilmiyoruz. Dolayısı ile İnsan vucudunda ve uzayda bulunan nano bakterilerinde arsenik ile yaşamını sürüp sürmediğinin de Nasa tarafından denemesinin yapılıp yapılmadığı da merakımızdır.
Nano bakterilerin bulunuşunun bir de tehlikeli olabilecek yönlerinin de olabileceğini sorguluyorum: Biyolojik Silah yapımında kullanılabilinecek olması muhtemeldir? Bu bakteriler en kuvvetli bildiğimiz ‘’ arsenik ’’ zehirini yiyor ve bakterinin dna’ sına geçiyor ölmüyor ve yaşamını sürdürüyor! İlginç.
Nasıl biyolojik silah olarak kullanılabilinecek? Bu sorumun cevabını ters köşeden uçuk düşünebilecek bilim insanlarına bırakıyor iken şahsım olarak bu ve benzeri biyolojik silahlara karşı korunmanın çaresi; bugünden tezi yok ‘’ Gerçek Gıda’’ ile tanışın. Endüstriyelleşen gıda’ dan uzak durun. Domuz gribi, sars gribi, bilmem ne virüsü gibilerine karşı korunaklı olmak için gıdayı evinizde üretin. Gıdanın hamını satın alıp mamül hale evde getirmeyi ilke edinin.
Dünya’ da birinci öncelikli gıda ‘’ Ekmek ’’ tir. Ekmeğin gerçeği tam buğday unundan yapılandır. Marketiniz tam buğday unundan yapılan ekmeği satmıyor ise tam buğday ununu satın alıp evinizde ekmeği yapın, afiyetle yiyin.
Dünya’da ikinci öncelikli gıda Süt ve Süt Ürünleridir. Ambalajlı süt ve süt ürünü tüketmeyin. Sütünüzü Çiğ Sütçü’nüzden tedarik ediniz. Yoğurdunuzu, peynirinizi, kefirinizi, çiğ sütten yapınız. Çiğ süt ‘’ Gerçek Gıda ’’ dır. Çiğ Süt bulamaz iseniz geçici olarak pastörize süt tüketebilirsiniz.
Süt tozu kullanımının tüketicilerin tercihinde olması için etiket kampanyamız devam ediyor. Gıdanıza sahip çıkmak için http://www.bilgiagi.net/tuketicilerin-sut-tozu-dilekceleri/24794/ linkindeki dilekçeleri Tarım Bakanlığına göndermelerini bilinçli tüketicilerden beklemekteyiz.
Bu yazım http://www.bilgiagi.net/yazar/capar-kanat/ linki mahreç gösterilerek yayınlanabilir.
Çapar yoldaş bilgilerin için teşekkürler. Ayrıca ben hala bunca yıllık emek vererek bu seviyeye getirdiğim ürünlerimi yeterince satamıyorum ve borcum çok fazla. Bana ne gibi bir çıkış yolu önerebilirsin veya nasıl yardımcı olabilirsin. endin organik besleniyormusun çevrende böyle bir gurup oluşturabilirmisin doğal bilinçli beslenme gurubu gibi. Saygılarımla Serdar Tanal Ekolojik tarımı üreticisi ve satamayıcısı
Sayın Kanat,
Doyurucu açıklamanıza teşekkürler.
Biz tarihimizi başkalarından öğrendiğimiz gibi, ilmide başkalarından almaya devam ettikçe ne yazık ki gerçekler budur denen her şeye inanmak durumunda kalıyoruz.
Elbetki dünyada hayranlık uyandıran bilim adamlarımız var, lakin elde tutmayı bilmedikten sonra neye yarar?
Bilim adamı yerine ULEMAyı pompalayan bir siyasetle nereye kadar?
Benzer bir arşiv için bakmanızı öneriyorum.
Sağlıkla kalın.
A.Dursun
Arkeoloji tarihinin en büyük buluşu,Nuh’un Gemisine ait oldu.
http://ahmetdursun374.blogcu.com/arkeoloji-tarihinin-en-buyuk-bulusu-nuh-un-gemisine-ait-oldu/8631008