Türklerin yüzyıllardır sürdürdüğü Nardugan (Nartugan) ismiyle bilinen ‘yeniden doğuş bayramı’ 21 Aralık’ta kutlanıyor. Çünkü dönenceye (ekinoks) göre en kısa gündüz, en uzun gecenin yaşandığı 21 Aralık’tan sonra yeni yılın geldiğine inanırlardı.
NARDUGAN NEDİR?
Nardugan, Ön Türkler’de ve İslam’a kadar olan Türkler ile Sümerlerde de aynı adla anılan yeni yıl bayramıdır. Her yıl 22 Aralık’tan sonra gelen ilk dolunayda kutlanır. Bunun nedeni ise Türklerin eski inanışına göre gece ile gündüz sürekli savaşırlar ve 21 Aralık günü en uzun gecedir ve ardından günler uzamaya başlarlar… Bu yüzden 22 Aralık günü Türkler için çok önemlidir ve bu günü takiben (Ay yılı esasına dayalı bir takvim kullandıkları için) ilk dolunayın çıktığı ilk gün yeni yılın ilk günüdür…
Bu gün içinde tüm Türkler, ölümsüzlüğün simgesi olan ve Türk Mitolojisi ’ne göre tüm insanların türediği ağaç olan Akçaçam Ağaçları süslenir ve altında türlü geleneksel oyunlar oynanır, kopuz eşliğinde şarkılar söylenir ve eğlenceler düzenlenirdi.
Bu geleneğin yine anayurtları Orta Asya olan ve türlü nedenlerle Mezopotamya’ya göçen Sümerler’e Türklerden geçtiği oradan da Anadolu aracılığıyla Eski Roma’ya değin uzandığı ve günümüze kadar gelip günümüzdeki 1 Ocak yılbaşının temelini oluşturduğu sanılmaktadır.
Ayrıca söz biçim olarak Türklerdeki Paktıgan ve Koçagan bayramlarıyla da uyumludur. Gündönümüne dayalı bayramlarda böylece üçlü bir silsile oluşmaktadır. Nar sözcüğü güneş (günümüz Moğolcasında Nara) anlamına gelir, dugan ise doğmak fiili ile bağlantılıdır. Narduqan kelimesi Moğol dilindeki “nar” (güneş), Türk dilindeki “tuqan» (doğan, doğan) sözcüklerinden oluşmuştur. Tatarlar bu bayrama “Koyaş Tuğa», yani «Güneş Doğan» günü derler, Başkurtlar, Udmurtlar «Nardugan» veya «Mardugan», Mişer Tatarları «Raştua», Çuvaşlar “Nartavan» ya da «Nartukan», Zırizyalar «Nardava», Mokşalar «Nardvan” olarak bilirler. (Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Nardugan)
Türkler, Güneş’e “nar” derlerdi. Tugan kelimesi de etimolojik olarak günümüzde de “doğan” olarak aynı anlamı taşımaktadır. Günümüzde de “doğmak” anlamına gelen tugan, asırlardır öz Türk dilinde aynı anlamı taşımaktadır…
Bu özel bir doğa olayı çıkışlı ayinle ilgili olan Nardugan sürecinde Tanrı Ülgen’e dualar edilir ve dileklerin kabulü için akçam ağacına çeşitli renkli kumaş süsler bağlanırdı. Ren geyiği yani Sagun’un ana vatanı Orta Asya’dır. Ayaz Ata bu geyiğin çektiği kızağa biner. Bu geyiğin sonraları Hristiyan dünyasında sembol olan Noel baba geyiği olarak kullanılma ritüelinin kökeni Orta Asya’dır.
Tarih sürecinde Orta Asya’dan batıya göç eden Türklerin Hristiyanlığı seçmesi sonucu teolojik olarak İsa Peygamber’in doğumuyla tarihsel ve kültürel bağlantısı olmayan bu Nartugan ve Ayaz Ata ritüelinin asırlar sonra İsa Peygamber’in doğumuyla ilişkilendirilmesi, yakın çağın insanının yarattığı bir davranış biçimidir. Bu konuda önemli araştırmalardan biri Doç. Dr. Haluk Berkmen’in “Noel ve Nardugan” adlı eseridir.
Türklerin Hristiyanlığa geçişi sonrasında Orta Asya’daki Türklerin bu geleneği, Hunların Avrupa’ya göç etmesiyle beraber evirilerek güçlü bir şekilde başka ülkelere, kültürlere ulaştı ve buralarda da kutlanmaya başlandı. Hristiyanlığın doğduğu topraklar olan Kudüs ve Filistin’e kadar ulaşan bu ritüel ile akçam ağacının bu bölgelerde yetişmemesine rağmen ağaç süsleme geleneği de buralara kadar yayılır. Bu Türklerin ulaştıkları topraklara geleneklerini taşımasının en önemli örneğidir. Hristiyan toplumu bu geleneğe sahip çıkıp farklı isimler kullanarak günümüze kadar taşıdı. Bu kültürün Orta Asya kültürleri dışında farklı isimlerle de olsa Hristiyan dünyasında da yer etmesini sağladı.
Bir Orta Asya Türk geleneği olan Ayaz Ata, Ak Ayas ve Nardugan şenlikleri yakın çağda Noel Ağacı, Noel Baba ve Yılbaşı etkinliklerine evrilmiştir…
Yeni yılda pek çok ülkede Noel Ağacı gelenek olarak süslenir. Bu geleneğin kökeninde hediye getiren Noel Baba inancı bulunmaktadır. Yeni yıl yaklaşırken bir çam ağacı süslenir ve altına hediyeler yerleştirilir. Bu geleneğin kökeninde İslamiyet öncesi Orta Asya Türklerine ait Hayat Ağacı inancı bulunmaktadır. Asya halkının süslemek için seçtiği akçam, kışın dahi yapraklarını dökmeyen ve daima yeşil kalan özelliğinden dolayı “Hayat Ağacı” olarak isimlendirilmişti. Halen ülkemizde istek ve beklentilerini bir kâğıda yazıp yatır olduğu inanılan kişilerin mezarlarındaki ağaçlara takmak geleneği devam etmektedir.
Ayaz, etimolojik olarak tüm Türk coğrafyasında “yakıcı soğuk” anlamında kullanılır. Ay, gökyüzünde net görülebile açık havalarda ortaya çıktığı için “Ay Tanrısının (Ayaz Han)” gökyüzüne insanlar için hediye ettiği düşünülmekteydi.
Ayaz uzun kış gecelerinde, yoğun yaşanan donma vakalarında barınaklardaki hayvanları, dışarıda mahsur kalan yaşlı, genç, çocuk gibi ailelerinin üyelerini donarak yitiriyorlardı. Bu tür korkunç olaylar halk arasında umutsuzluğun artmasına neden oluyordu.
Özellikle İslam öncesi Türklerin inanışına göre, Ayaz Ata, kış ayazında donmak üzere olan çaresiz kimsesizlere, açlara görünen ve onları koruyan bir aziz kişidir.
Türk, Altay ve Orta Asya mitolojisinde; “Soğuk Tanrısı” diye de kabul edilen “Ayaz Ata” öncelikle Kazak ve Kırgızlarda çok önemli olmakla beraber günümüze dek süregelen tarihi bir gelenektir.
Orta Asya Türk mitolojilerinde, özellikle Kazaklarda ve Kırgızlarda “Soğuk Tanrısı” ya da “Ayaz Han”, “Ak Ayaz” olarak da tanınır. Ay ışığından yaratılması nedeniyle ayaz yani soğuk havaya neden olduğu için Ayaz Ata adını almıştır.
Ülker burcuna has olan altı yıldız, göğün altı boşluğudur. Ayaz Baba bu deliklerden yeryüzüne soğuk hava üfürür. Bu şekilde kış gelir.
Orta Asya’da göçebe Türklerin yoğun olarak yaşarken kışları soğuk, yazlarıysa kurak ve sıcak bir iklim yaşanırdı. Orta Asya’da göçebe olarak yaşayan yerleşik bir yaşam düzeni kurmayan ön Türkler, tek tanrılı dinleri kabul etmeden önceki inanışlarında da, güçlü ritüelleri olan ve bu ritüellere bağlı olarak yaşayan bir toplumdu. Güneş, şaman Türklerin geleneksel hayatları içinde anlamlı ve önemli bir yer tutmaktaydı.
Her yıl geleneksel olarak kutladıkları Nardugan (Güneşin Doğuşu) kutlamaları yaklaşınca evlerini tertemiz yaparlardı. Bayram günü en güzel ve en temiz elbiselerini giyinirlerdi. Tanrı Ülgen’e sunmayı istedikleri hediyeleriyle grup halinde yürüyerek şarkılar eşliğinde yaşadığı bölgedeki en büyük ve en güzel akçam ağacının altında toplanırlardı. Akçam ağacın altına toplanınca Tanrı Ülgen’e dualar ederek hediyelerinin ona ulaşması için akçam ağacının altına hediyeler sunarlardı. Üstelik bu hediye verme töreninde Ayaz Ata’ya eşlik eden torunu olarak kabul edilen “Kar Kız” da bulunurdu.
Genç kızlar ve kadınların ağacın dallarına bağlanması için aile fertlerine yetecek kadar yaptıkları bantları herkese dağıtırdı. Grupların içinde bulunan genç kızlar da yanlarında getirdikleri süslü kumaşları törene katılanlara dağıtırlardı. Bu dağıtılan süslü bantlar genellikle koyun, keçi gibi hayvanların kılından eğirerek dokunur ve üstlerine hayat ağacı motifleri işlenirdi. Ritüel esnasında neşe içerisinde hayat ağacının dallarına bu figürlü rengârenk bantlar bağlanırdı. Günümüzde de ağaca çaput bağlayarak dilekte bulunma geleneği Orta Asya kökenli olup evliya veya yatır türbelerinde devam etmektedir. Bu bir eğlence ritüeliydi. Törene katılanlar akçam ağacının altına Tanrı Ülgen’e dileklerini, hediyelerini bırakıp ağaca bantlarını astıktan sonra ağacın etrafında şarkılar söyleyerek dans ederlerdi.
Eğlence bitimi, öncelikle aile büyükleri olarak nineler, dedeler, tüm yaşlılar ziyaret edilir, hürmet gösterilirdi ve hep birlikte önceden hazırlanmış yemekler büyüklerin evlerinde birlikte yenilirdi. Yemek sonunda en leziz tatlılar ve şekerlemeler ikram edilirdi.
Türklerde güneş çok önemlidir İnançlarına göre gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık’ta gece gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra gün geceyi yenerek utku kazanıyor.
İşte bu güneşin utkusu, yeniden doğuşu, Türkler büyük şenliklerle akçam ağacı altında kutluyorlar.
Güneşin yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak algılanıyor ve bu güne bayram ve şenlikler yapılıyor.
Bu bayram için, evler temizleniyor. Güzel giysiler giyiliyor. Ağacın çevresinde şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar. Yaşlılar, büyük babalar, nineler görmeye gidiliyor; bir araya gelerek birlikte yiyip içiliyor.
Yedikleri; yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerleme… Bayram, yakınlarla bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, uğur getirirmiş.
Bu bayramın adı ise “NARDUGAN”
(nar=güneş, tugan, dugan=doğan) Doğan güneş.
Güneşi geri verdi diye Tanrı Ülgen’e dualar ediyorlar.
Duaları Tanrıya gitsin diye ağacın altına armağanlar koyuyorlar; dallarına alacalı ipler bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar Tanrıdan…
NARDUGAN GECESİNDE DUA…
Ayaz Ata, hepimize, hepinize, dostlarımıza,
Türk’e el vere… Akça ağaç, kayınlar göğe değe…
Aydınlık karanlığa, iyilik kötülüğe, doğru yanlışa, hak haksızlığa, dürüst yolsuza, vicdan ahlaksıza,
gün geceye galip gele!.. Tanrı kut vere!.. Amin!..
NARDUGAN BAYRAMI kutlu olsun… Bolluk, bereket ve güzellikler bizimle olsun.
#öskurşun#