Arzu ÜRÜN
Ya ŞAMDAN
Hatırla sevgili o mesut geceyi…
Çamların altında verdiğin buseyi…
HADİ canım! Çamların altında bir buse verilecek ve o gece unutulamayan, özlemle hatırlanan bir gece olarak iz bırakacak yıllarca… Sevgili duysun duymasın, sen de unutma ne olur hatırla yakarışları ile geçecek bir ömür neredeyse… Sakın edepsiz şeyler düşünmeyin, günah almayın çünkü bu öpücükler, yanak bölgesinden milim ileri gitmeyen acayip masum öpücükler hani, en mühimi de bu yani… Yeni nesil tertip bunları algılama zorluğu çekebilir, şu anda; (ağdalı bir üslupla kelimeleri uzatarak ve yuvarlayarak) geç ablacııım bu lafları, gece nereye akıyoruz sen onu söyle argümanı geliştirebilirler. Tabii o da gazete ve köşe yazısı okuyorlarsa geçerli!
Oysa çok gerilere gitmeye gerek yok, o taş devri gibi gördükleri zaman, ebeveynlerinin gençlik dönemlerine tekabül etmektedir. Bir çoğunun anne babası, nostaljik adını uygun bulduğumuz, aslı klasik sanat müziği ya da Türk sanat müziği olan parçalarla büyümüş ve o nadide eserlerde bahsi geçen aşklara benzer aşklar yaşamışlar. Saf, çıkarsız ve bir bakışın bir gülüşün, gökyüzünde yankılanan hoş bir sedanın, tutku halinde yıllarca kalpte, ruhta yaşatılıp akıldan çıkmasına izin vermemek hangi bünyede nüfuz etmiş diye düşünmeden edemiyorum.
Evvel zaman içinde, zaman zaman içinde, ne cep telefonları ne bilgisayar icadı bilumum sms, mms, msn (eğer yeni bir moda çıktı ise haberim yok) hadiseleri zuhur etmemiş bugünkü kadar iliklerimize. Şimdiki gibi, damarlara sanal ortam sıvısı enjekte etmeler, bilmem kaç mil uzaklıktaki zat-ı muhterem ile tanışmalar, görüntülü sohbet etmeler filan hayal, hatta hayali bile ütopik sayılan durumlardı efendim. Ahır zamanda, anı zaman misali bir sms ile karşılıklı ayrılalım kararları alınamıyor çünkü, zaten birleşilemiyor.
Üstatlar, içimizi titreten, tüyleri-mizi ayağa diken, burnumuzun direğini sızlatan, her dem dinlediğimizde, bizi bulunduğumuz yerden terk-i diyar ettiren şarkıları bir gülüş ve kaçamak, bir bakış için almışlar kaleme ve de dayamışlar bir güzel sazlarına sazlarına. Kısacık bir rastlaşma, günlerce hayalleri süslermiş. Birbirini tanıma yeri mahalle ise, köşe başından aniden çıkan sevgili, kalp atışlarını hızlandırıp, yüreğin bir çırpıda ağıza kadar yol kat etmesine sebep olurmuş.
Beni mecnun ettin sen de olasın…
Aşkımı inkar edersen
Allah’tan bulasın…
Tam bir aşk mecnunu olarak, sokaklarda divane aşık dolanmaları, anlık sevinçler için günler aylar süren beklemeleri, rivayet değil gerçekmiş canlarım yaaa… Efendim hal böyleyken, onu tanıyan bilen, ortak tanıdıklar edinilir ki ondan (sevgiliden) bir haber alınsın, yada sıcak bir selam uçurulsun ona (sevgiliye)… Bu arada sevgilinin mutlaka kendine aşık olunduğundan haberi olması gerekmiyor, platonik aşk o kadar etkili olmuş ki, bu kadar güzel şarkılar yazmış divane aşıklar… O kadar ki, haberi olmayan sevgiliye, “hele bir aşkıma inanma, inkar et taş olursun valla” sitemleri edilirmiş… Olsun söylenmese de bakıştan, duruştan anlaşılacak “aşk dediğin… aşk bu boru mu, kolay mı sevilen varlık olmak, şşşşttt bu mudur budur!…
Dumanlı, sisli gecelerde içilen filt-resiz sigaranın, içe çekilip kara kara tüten dumanı biricik sevgiliye uçurulur, sevgilinin dumanda beliren sureti yok olmasın, diye bir nefeste tekrar içe çekilirmiş, tüttürülürmüş özlemle… Bilumum papatya, yıldız, kahve ya da kağıt falları avuntu niyetine açılır ve ferahlatırmış yürekleri… Falı yorumlayan bile gözlerdeki derin acıyı görünce söyleyemezmiş ayrılığı veya başa gelecek başka bir fenalığı… Derinden çekilen bir ahhh ile yad edilirmiş, uğruna ölünecek kadar sevilen sevgili. Kırk yılda bir çıkılan çarşı pazar gezisi denk düşürülürse, yan yana gelinir ama ayrı ayrı yürünüyormuş havası verilir ve çaktırmadan fısıltı ile tek tük bir iki kelimelik letafetler yaşanırmış…
Lahzalar, saniyeler sürecek takipler, pencereden uzatılan başını görmek veya yarı aralık kapı arkalarında, eline dokunabilmek için yapılırmış bıkmadan usanmadan… Bazen balkondan aşağı fırlatılan, küçük bir kağıt parçasına üç satırlık aşk notu yazmak, bazen de kağıdın içine taş konup balkona fırlatılan cevabı almak dünyanın en mesut kişisi yaparmış seveni… Sinede saklanan o kağıt parçaları tekrar tekrar okunur ve saklanırmış… Onun el yazısı, onun adı kanı hareketlendirir, heyecanlandırırmış zaten dengesi alt üst olmuş bünyeyi. Mutlaka en hislisi, en damarından bir ortak şarkı kazınırmış kalplere, gözyaşları ile sulanır büyütülürmüş aşklar, iletilirmiş sevgiliye nameler eşliğinde…
Müzisyenler, şarkı yapanlar özel ve ayrıcalıklı kişiler bence. Nevi şahsına münhasır, nesil değişse bile, değişmeyen duygu yüklü insanlar onlar. İyi bakalım şarkılarımızı yapanlara ve şarkılarımıza, rahat ettirip huzur sükun sağlayalım elimizden geldiğince. Zorda olsa, onlara yaratmak ve üretmek için gereken ortamı sunalım yorulmadan gücenmeden ne dersiniz?
Bestelense de başkaları tarafından, sahibi biziz şarkıların, devamı için ezgiler eşliğinde yaşanan aşkların, duyalım sessiz suretlerinin ardında yatan çığlıkları, görelim derinlerinde kopan fırtınaları… Düşlerini düşlesinler bırakalım, bırakalım onların olsun kuşlar, kelebekler diyarı…
Herşeyi ne de güzel dile getirmişsiniz. Evet şimdi hasret kokan sevgiler, mektuplar ve şarkılar, defter aralarında kutulmuş güller yok. Şimdi güller kuruyunca hemen çöpe atılıyor…
Cep telefonları, MSN, SMS, WEBCAM ve daha teknolojinin birçok yeniliği özellikle sevgililerin birbirini özlemesine engel oluyor.
Güzel bir analtımla, insanı gerilere götüren aynı zamanda günümüz şartlarıyla yüzyüze getiren bir yazıydı.
İzniniz olursa bu yazınızı sitemde yayınlayabilir miyim?
Her zaman geçmişe özlem duyulmuştur, duyulacaktır da. Ama sizden eskiler de yaşları ilerlediğinde sizin için aynı düşünceleri dile getirdiler. Yani çark işliyor. Bu böyle gelmiş böyle gidecek. Bu nedenle sadece size değil genele konuşuyorum teknolojiye karşı anti davır almayalım.
Muhabbetle..
Çok doğru söylüyorsunuz size katılıyorum.
Ben kendi adıma, teknolojiye tavır alanlardan değilim. Her zaman yakından takip eden biriyim ama eskin ve yeninin karşılaştırmlarını yapmadan edemem. Gerçekleri görmezden gelemeyiz değil mi?
Şmdi eskiyi özlüyorum diye cep telefonu almasam, bilgisayar kullanmasam, imkanın varken e-mail, SMS,MSN kullanmasam olmaz ki :))