Çok partili dönemde Demokrat Partinin çıkışıyla bir Menderes olayı yaşanmış. Birilerine göre, ülkede kalkınmanın, sanayinin başladığı dönem olmuş; Kimilerine göre de rejimin tehlikeye düştüğü dönem yaşanmış…
Ancak ne gariptir ki; Menderes’i yargılayan zihniyetin sahipleri vicdan azabı içerisinde düşüncelerini ifade ederek yanlış yaptıklarını dile getiriyorlar. Herkesin bildiği gibi yargılanan ve rejim adına asılan Menderes de Halk Partili idi!…
Çanakkale Savaşlarında dünyaya kafa tutan anlayış; Kurtuluş Savaşında bağımsızlığını haykıran düşünce, birilerinin tekelinde kullanılmaya başlanmıştır. Beyhude suçlamalar, düşünceleri yargılamalar ve rejim bunalımı çıkarmak isteyenler bu hakimiyet kavgasını devam ettirmek istemişlerdir…
Tarihte belirli olayları; cereyan eden hadiseleri çarpıtan insanlar kendilerini halkın üzerinde ayrı bir sınıf ayrı bir zümre gibi görmeye başlamışlar…
Böylesine bir imtiyazlı sınıf türemiş ve yıllarca baskı ve hâkimiyetlerini devam ettirebilme adına çoğunluğun düşüncesini hiçe saymışlardır…
Olaylar ve hadiseler incelendiğinde karşımıza çok ciddi şeyler çıkıyor.
“Güç bende mantığı ile dünya'nın hakimi benim” diye haykıran hayali-sahte kahramanlar… Bu hakimiyet mücadelesi ile ne yazık ki, birlik ve beraberliğimize zarar vermiş, kardeşlik duygularını zedelemişlerdir..
Güç kimden yana? Türk halkından yana mıdır, yoksa azınlıklardan yana mı? Esas olan halkın huzur ve güvenliği refahıdır. Önemli olan da bu değil mi?.
Türk Milletinin huzur ve güvenliğini bozan böylesine hadiseler, olaylar bizim için ayrımcılıktır, tefrikadır. Bir memlekete kaç dil olur? İsterse yüzlerce olsun ama tek dil konuşulur… O da Türkçedir.
O zaman dil birliği, din birliği, bayrak ve vatan birliği nasıl sağlanacak?…
Güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti esas alınmalıdır. Devletimiz ne kadar güçlü olursa, bizler de o kadar huzurlu oluruz. Huzur ve barışın yolu birlikten-kardeşlikten geçer..
Tarihi olayları inceleyen, geçmişe göz atan herkes şu tespiti yapacaktır. Ne zaman ki, birlik ve beraberlik içinde olmuşuz; toparlanmya başlamışız, işte o zaman devletimiz güçlü olmuş, kalkınmış, gelişmiş ve büyümüştür. Dünyaya hükmeden imparatorluklar kurulmuş…
Ne zaman ki birbirimize düşmüşüz, tefrika çıkmış işte o zaman da devletimizi, gücümüzü kaybederek parça parça küçük kabilelere bölünmüşüzdür.
Evet biz huzurdan, barıştan, kardeşlikten yanayız!… Huzurun, barışın, kardeşliğin yolu birlikten, beraberlikten kardeşlikten geçiyor. Türk Milletinin güçlenmesini istemeyen yabancı güçler, ülkemizde huzursuz bir ortam yaratmanın peşindedirler.
Böyle bir anlayışa fırsat vermemek, uyanık olmak, sağduyu ile hareket etmek hepimizin görevidir..
Yeni yılda yeni umutlarla kardeşçe ve dostça geçireceğimiz nice güzel günler bizi bekliyor.
Bu duygularla yeni umutlarla.