1492 yılında Osmanlı’nın bağrına bastığı Yahudiler, nasıl Osmanlıyı yıktılarsa, aynı oyunla bu defa da son Türk Cumhuriyeti’ni yıkma çalışmalarına başlıyorlardı. Tacirleri, Şirketleri, Sanayicileri, Siyasetçileri, Bürokratları, İstihbaratçıları ve her türlü elemanları ile Din maskesi ardına saklanıyorlar, gündüz Müslüman gece Yahudi ve Hıristiyan kimliklerine bürünüyorlardı. Öyle ki, kripto yani “Gizli Yahudi” olmayan evliya bile olamıyordu.
Musa’nın Mücahiti
Masonlar, tarikatlar, din taciri partiler; kimi sarığın üzerine Melon şapka takıyor, kimi melon şapkayı sarıkla kamufle ediyordu. Kimi gece hahamlık yapıyor, gündüz imam olup namaz kıldırıyordu. Kimi gündüz, gezici-seyyar vaizlik yaparken gece papazlık yapıyordu. Kimi gündüz “Ben imamım” diye bağırırken, gece hahamların önünde bu ülkeyi parçalamanın yeminlerini ediyordu. Bu Müslüman görünümlü Kripto Yahudiler ve Sabetaylar; İngiliz, Amerikan ve İsrail istihbaratından alıp dağıttıkları paralara kutsiyet masalları uydurup, saf insanlarımızı kandırıp aldatarak, ülkemizi sömürmek suretiyle Amerika ve İngiltere’ye peşkeş çekmenin son versiyonlarını sergiliyorlardı.
1948 yılında ters bir doğumla dünyaya gelen Bülent Arınç, bu tersliğini hayatı boyunca yaşıyordu.
TBMM Başkanı sıfatıyla Amerika’ya giden Arınç, Musevi lobisi ve papazların yönettiği üniversitede temaslarda bulunuyordu. Bülent Arınç’ın, Amerika ve İsrail’e muhalefetin az sayıda bir grup aşırı dinci unsurların görüşü olduğunu belirtiyordu. Arınç, Yahudilere soykırım yapıldığını belirterek şöyle diyordu:
“Bu tür korkunç olayların tekrarlanmaması için yeni nesillerin bilinçlendirilmesine verdiğimiz önem çerçevesinde, 1 Kasım 2005 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen “Yahudi Soykırımının (Holokost) anılması” başlıklı karar tasarısının ortak sunucuları arasında Türkiye de yer almıştır.”
Oysa aynı Arınç, oy toplamak için partisinin propaganda toplantılarında şöyle konuşuyordu:
“…Şöyle bir hadisi şerif var, Müslümanlarla Yahudiler harp etmedikçe kıyamet kopmayacaktır. Bu harpte Müslümanlar galip gelecektir, öylesine galibiyet ki, Yahudiler taşlar rın ve ağaçların arkasına saklanacak, ağaçlar haber verecektir, “Ey Müslüman arkama Yahudi saklandı gel onu öldür” diyeceklerdir.”
“Türkiye aslında ABD’nin gerçek anlamda güvenebileceği ve bölge sorunlarının çözümü için işbirliği yapabileceği bir dosttur. Bu böyle bilinmelidir…” diyen Bülent Arınç, bir zamanlar ABD için ağzını açıyor, gözünü yumuyordu:
“İncirlik’e Türk işçisine saldıran Amerikan köpeklerinden hesap soracağız. Irak’ta, İmam-ı Azam’ın türbelerini her gün bombalayan Amerikan katillerinden hesap soracağız…”
Bülent Arınç, bir zamanlar Doğramacı’nın üniversitesini yerden yere vururken şunları söylüyordu:
“Çağdaş uygarlık adına Bilkent Üniversitesi’nde işlenen rezalete dikkatinizi çekiyorum. Bilkent Üniversitesi’nin kantininde çizi krakerden daha çok, sigaralardan daha çok satılan bir şey var; Doğum kontrol hapları. Bilkent Üniversitesi kantininde şu yazılı; “Aşk yap çocuk yapma.” Doğum kontrol hapı ve prezervatif peynir, ekmekten daha çok satılıyor.
İnsanlık vasfını kaybetmiş köpeklerden daha adi bir yaşayış içinde hiç birimiz yaşamak istemiyoruz. Biz en güzel ahlakla yaşamak istiyoruz. En güzel ahlakın ülkemizde hakim olmasını istiyoruz.
Şimdi bu Ankara’da bir üniversitedeki olay!.. Milyarlık bütçelerle insanlarımızı kısırlaştırmak ve çocuktan mahrum etmek için cinayet işleyenler…”
Dün böyle konuşan Arınç, 2007 yılında TBMM Onur Ödülü’nü Prof. Dr. İhsan Doğramacı’ya veriyor ve onu kutsu-yordu:
“Doğramacı’nın “Kurduğu üniversiteler ve Türk eğitim hayatına sağladığı büyük katkılar, tıp alanında yapmış olduğu akademik çalışmalarla sağladığı başarılardan dolayı aday gös terildiğini” üstüne basa basa anlatıyordu.
Masonlar için “Hiram Usta’nın kulları” sözlerini kullanan Arınç, sözlerine şöyle devam ediyordu:
“Değerli kardeşlerim, bize gerici diyorlar. İlericilik onların ellerinde, gericilik bizim elimizde. Şunu açıklıkla söylüyorum. Türkiye’de masonlardan daha fazla gericiler yoktur. Hala iki bin yıllık Hiram ustalarının efsanelerine inanıyorlar. Hala pergelin, gönyenin, malanın peşinden koşuyorlar… Hala dul kesesi öpüyorlar… Hala gözleri kapalı sağda solda dolaştırılıyorlar… Masonlardan daha gerici, daha iptidai, daha sapık düşüncelere sahip olan insanları düşünebiliyor musunuz?”
Aynı Bülent Arınç’ın partisi AKP, İktidara geldiğinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülen türban davasına Mason Münci Özmen’i gönderiyorlar, türban’ın yasa dışı bir giyim tarzı olduğunu iddia ediyorlardı.
Ama parti toplantılarında “Türban sorununu çözmek namus borcumuz”, “Türban Bayragımızdır” diyorlardı.
Musa’nın dikensiz gül bahçesindeki yeni tomurcuklarıyla buluşmak dileğiyle.
Ergün Poyraz 06.06.2007-Ankara
Musa’nın Mücahiti
İbrahim Arınç’ın annesi Raziye’nin, 13691690184 numaralı kimlik bilgilerinden gördüğümüze göre baba adı Mehmet, annesinin ismi ise Gılman’dı. Raziye Hanım Bergama’da dolmuştu. Bergama’ya da Girit’ten gelmişlerdi. Girit’e gitmeleri ise Siirt’in Baykan ilçesi Arınç köyünden olan, Arınç ailesinin Tunceli ve yöresinde isyana kalkışmaları sonucuydu.
Böylece Tayyip’in karısı Emine’den, Abdullah Gül’den, Beşir Atalay’dan sonra Siirt kökenli olduğu belgelenen Arınçlar, Be-dirhan aşiretinin uzantılarındandılar. Osmanlı bunları Girit’e sürdükten sonra Girit isyanları başlamıştı. Arınç’ın İbrani kökenli dedeleri Osmanlı’ya başvurarak bugünkü deyimle Koordinatörlük istemiş, koordinatör olmalarının ardından Girit elimizden çıkmıştı.
Girit’in elimizden çıkmasının ardından Arınç ailesi Manisa’ya yerleşiyorlardı. Manisa, Yunan’a kurşun atmadan teslim olan tek ilimiz olarak tarihte yerini alıyordu. Manisa’da yetişen Bülent Arınç, Meclis Başkanı olduğu zaman 12 mil olayının Yunanistan lehine kabul edilmesini istiyordu.
Oysa Bülent Arınç, Mekke’de sarı, kırmızı ve yeşil renkli bir çadırda yaptığı açıklama da Yunanistan’ı Helencilikle, Me-galo İdea peşinde koşmakla suçluyor ve ardından kükrüyordu: “Kahpe Yunan”
***
Ergün Poyraz’ın Musa’nın Mücahidi adlı kitabı işte böyle çok ilginç bir anlatımla devam edip gidiyor. Ergün Poyraz nerede diye merak ettiyseniz söyleyeyim. Silivri de Ergenekon davasında tutuklu yargılanıyor. Ergün Poyraz 31 Ocak 1963 İstanbul doğumlu bir araştırmacı yazar. Adalet ve Kalkınma Partisi, ideolojisi, parti kurucuları ve ileri gelenleri hakkında yazdığı Hilafet Ordusundan Arap Kürt Partisine, Patlak Ampul, Musa’nın Gül’ü, Musa’nın Çocukları, Musa’nın Mücahiti, Musa’nın AKP’si, AKPapa’nın Temel İçgüdüsü gibi muhalif kitapları ile tanındı. Bu kitaplar nedeniyle bazı çevrelerce antisemit olmakla suçlanmaktadır.
Yeni Milli Güvenlik Siyaset Belgesi Dış Politikayı Değiştirecek:12 Mil Artık Savaş Nedeni Değil! Bu haberi basından okumuşsunuzdur sanırım. Önümüzdeki 10 yıl içindeki en büyük sorunlardan birinin bu olacağına iddiaya şimdiden girebilirim. İsrail Yunanistan ile yakınlaşıyor ve bizim AKP hükümeti de böyle bir değişime gidiyor. Yunanistan 12 mil iddiasından vaz geçmiş değil ki.
27 Ağustos 2010 Cuma
UĞUR ÖZALTIN
“(…) Yahudiler, nasıl Osmanlıyı yıktılarsa, aynı oyunla bu defa da son Türk Cumhuriyeti’ni yıkma çalışmalarına başlıyorlardı. Tacirleri, Şirketleri, Sanayicileri, Siyasetçileri, Bürokratları, İstihbaratçıları ve her türlü elemanları ile Din maskesi ardına saklanıyorlar, gündüz Müslüman gece Yahudi ve Hıristiyan kimliklerine bürünüyorlardı (…)”
Utanç verici ve irkçi bir bakis! Cok aci…
Sizi filistin de 1 yıl yaşamaya davet ediyorum
Utanç vericilik neymiş ırkçılık neymiş orada görün lütfen
Avrupa da kestane kebap yaşamakla bu işler olmuyor
Ergün Poyraz ırkçı faşist ve dini belli olmayan birisi yalan yanlış bilgilerle sizlerinde kafasını yıkamış 10 yaşındaki çocuk dahi onun kitaplarını okusa yazdıklarının hiç bir ciddi dayanağının olmadığı ve tamamen hayali ürünler olduğunu anlayacaktır. Kitabı okuyup kananları acımıyor değilim. İnsanları kandırarak asılnda ülkeye zarar veren böyle insanlardır ülkeye bu tür insanların zarar verdiğini ne zaman anlayacaksınız. Çıkarın artık at gözlüklerinizi olaylara taraflı ve yandaşlı bakmamayı öğrenin.
Evet birilerinde AT GÖZLÜĞÜ var ama kimlerde acaba ?
Ergun Poyraz ın kitapları piyasada peynir ekmek gibi satılıyor okunuyor.
Mahkemeye başvuru yok bu kitaplar hakkında.
Ergun Poyraz da kitap yazdığı için yatmıyor içerde.
Daha dün kitap olamamış Ahmet Şık ın kitap hazırlığı çalışmaları pc lerden toplayanlar silenler neden Ergun Poyraz ın piyasada normal olarak satılan kitaplarına hiç bir halt edemiyor * Keşke sizler bu at gözlüklerini çıkarıp da bakabilseniz gelişmelere
Üniversite sınav rezilliğide mi açmadı gözlerinizi
Utanması gerekenlerde utanma yok ki nerede güven kaldı ?