Bugün sabah kalktım ve Gazetede Ayşe Arman’ı okudum. Okurken boğazım düğümlendi. Gözüm yaşardı ve çok kötü oldum. Aşağılık bir şekilde katledilen dünyalar güzeli Münevver Karabulut’un babası ile röportaj yapmıştı. Yazıyı bir solukta okudum. Sonuna kadar, en ince ayrıntısına kadar.. Ayşe Arman eline yüreğine sağlık…
Yazıyı okumanızı tavsiye ederim. İbret verici, hayret verici ve baştan aşağı DEVLETİMİZİN çalışma şeklinin içinde bulunduğu ortamı aktaran bir yazı.
Münevver kızımızın aramızdan hunharca bir cinayet sonucu ayrılışı günler aylar oldu. Ama olayı aydınlatan bir tek yetkili yok. Münevver’in ailesine sahip çıkan yok. Hukuk var, devlet var, yasa, kanun, polis, asker, mahkeme, adalet var… Ama Münevver’in katili yâda katilleri ortada yok. Bulunamadı. O şerefsiz Cani (ler) aramızda geziniyorlar. Beklide itibar görüyorlar. Ayrıcalıklı kişi muamelesi görüyorlar. Ayşe Arman’ı okudukça ve Gözü yaşlı Baba’nın feryadını dinledikçe çılgına dündüm. Hangi anne ve baba bunu kaldırabilir? Bu nasıl bir acıdır ve buna nasıl tahammül edilir? Çok zor… Yüce Allah’ım kimseye göstermesin.
İşin acı tarafını, ailenin yaşadığını ve ibretlik meseleyi Ayşe Arman bugünkü köşesinde zaten dile getirmiş. Okursanız olayın vahametini anlarsınız. Devlete bak…
Bizim uğruna canımızı feda etmeye hazır olduğumuz, seve seve gidip askerlik yaptığımız, bir ömür vergi verip namuslu yaşayarak bir vatandaş olarak üstümüze düşeni yaptığımız devletimize bakın.
Canı iste dimi her bir şeyi aydınlatıyor (!)
Bakın orda burada cephane, mühimmat, kemik, iskelet her bir şey buluyor. Kendine mail ihbarları, telefon ihbarları, mektupla ihbar, güvercin kanadında bilgi geliyor ama MÜNEVVER için (şimdi burada tek tek yazmak istemiyorum çok sayıda cinayete kurban gitmiş, yâda faili meçhul var) tek satır bilgi, belge, delil, ihbar gelmiyor (!)
İstediği anda, izinli izinsiz popomuza kadar dinleyenlerde devletimize bilgi ve belge vermiyor bilgi ve belge akışı sağlamıyor. Gel de çık işin içinden.
Varsa yoksa ERGENEKON ve onun uzantısı olduğu bildirilen bir takım gelişmeler.
Şimdi de istek vakfının arazisindeki bulunan mühimmat.
İlginç. İlginç olduğu kadar korkunç… Nasıl bir iş yahu? Silahların kime ait olduğunu söyleyen yok. Menşesi ne, kimin envanterinde kayıtlı? Kime ait? Vakfın yetkilisi biz o araziye giremiyoruz, girmek için mahkemeden izin çıkartıyoruz, askeri bölge derken, askerde tek bir ses yok. Olsa bile, yani bu mühimmatın orda işi ne? Bu askerin malı olsa bile, bunun o toprak altında ne işi var? Elbet bunları açıklayacaklar. Ama bir garip kazılar, bir garip ERGENEKON soruşturması devam ediyor. Soruşturmayı yürütenlere de, içerde yatanlara da, onların ailelerine de Allah yardım etsin. Çok zor. Ha bunu burada niye belirttim? Konu Münevver konusu… Ergenekon’la ne ilgimiz var? Değil mi? Haklısınız. Ama Devlet bakın bir ERGENEKON soruşturması kapsamında nasıl çalışıyor ve elindeki teknik ve mekanik imkân, ayrıca birimlerin koordinasyonu, kurumlar arası paslaşma nasıl yapılıyor ve olayların (doğru ya da değil) üzerine nasıl gidiliyor.
Peki, bu beceri, imkân, olanak, çalışma MÜNEVVER için neden yok?
Münevver bu ülkenin vatandaşı değil miydi?
Anayasal haklara o da sahip değil miydi?
Hadi o aramızdan gitti. Katledildi.
Onun Anne ve Babasının sesini duyan yok mu ya!
Onun Anne ve Babası bizim vatandaşımız değil mi? Anayasal hakları, hukuk devleti içindeki haklarına ne oldu? Onların hak ve hukukunu aramaları için servet sahibi olmaları mı gerekiyor? Ya da Münevver’in babasının dediği gibi Genel müdür, müsteşar, vali, milletvekili, bakan, başbakan mı olmak gerekiyor?
Üzüntü verici, endişe verici, herkesin başına her an gelebilir ve demek ki, sahipsiz kalacağız. Devlet niye var, neden ve niçin var? Devlet vatandaşına, sahipsizine, güçsüzüne sahip çıkmak durumunda değil mi? Anlamak mümkün değil.
Diyecekler ki, ne biliyorsun da konuşup duruyorsun, biz harıl harıl çalışıyoruz bu gün yarın olayı aydınlatacağız… İnşallah öyledir, buna inanmak istiyoruz.
Haa… Bugün bir haber daha okudum. Adalet Bakanı Şahin’e sorulmuş. “Son 3 yılda Türkiye’de kaç dinleme kararı alındı” sorusuna “Böyle bir istatistik yok” cevabını vermiş.
Biliyorsunuz, bu dinleme işi çıktı çıkalı, acayip enteresan olaylar ortaya çıktı. Doğru sonuç ya da değil. Ama suç örgütü, organize örgüt, şu çete, bu çete, bu da peçete diyerek çok sayıda kişi Cezaevlerinde yatıyor. Sadece telefon dinlemelerini delil alarak içeri atılanların birçoğunun zaman içinde çıktığını da görüyoruz. Ama olan içeri girip yatana ve onun yakınlarına oluyor. Kimin umurunda onların hayatı kararmış, yanmış, bitmiş…
Biliyorsunuz bu dinleme işi, yasal olarak yapıldığında, CMK’nın 135. maddesi çerçevesinde; “Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir” hükmü çerçevesinde gerçekleştiriliyor.
Aynı yasanın 137. maddesi ise, dinlemeye alınan kişi hakkında kovuşturmaya gerek görülmemesi ya da hâkim onayı alınmaksızın dinlemelerin yapılması durumunda, iletişim kayıtlarının 10 gün içinde imha edilmesini öngörüyor.
Hal böyle iken adalet Bakanı kaç kişi dinlendiğini bilmediğini söylerken Telekomünikasyon İletişim Başkanı Fethi Şimşek bir süre önce nüfusun binde birinin dinlendiğini ifade eden açıklamalar yapıyordu. Yani bu da 71 bin kişiyi buluyor. Bu yasal dinleme. Yasal olmayanı siz düşünün.
Ama bu devlet Münevver’in katili yâda katillerini halen bulamadı, gözü yaşlı bağrı kanayan ailesinin acısını bir türlü dindiremedi. Nasıl oluyorsa?
Haaaa… Unutmadan söyleyeyim. Ayşe Arman’ın yazısını baştan sona okursanız göreceksiniz ki, orada ülkemizin tanınmış ve ciddi gazeteci yazarlarının önemli söylemleri var. Yılmaz Özdil, Hıncal Uluç, Mehmet Y. Yılmaz, Müge Anlı… Bunların yanı sıra İstanbul Emniyet müdürü Cerrah’la yapılan telefon konuşmasına da yer vermiş. Ayrıca soruşturmayı yürüten savcının kendisi ile yaptığı konuşmayada yer vermiş. Son olarak da adli tıp kurumu eski başkanın sözlerine yer vermiş. Arman’ın bu röportajı ve yazısının içeriği İbret verici, hayret verici ve çok ama çok düşündürücü….
Allah o ana babaya sabır versin.
Allah kimsenin başına da böyle bir şey vermesin.
Arman’a katılıyorum. Ve bu insanların sesi olduğu için ise kendisine takdir ve tebriklerimi iletiyor saygılar sunuyorum.
Şu ana kadar Münevver’in katilini yâda katillerini bulamayan devlet inşallah bu gelişmelerden sonra bulur…