Son dönem muhafazakâr çevrede, yapılmayacak ve olmayacak denen değişimler olmaya başladı. Aslında ne başlaması, aldı başını gidiyor. Eleştirdikleri davranışları yapmaktan geri kalmıyorlar. Ne oldum değil ne olacağım demek lazım…
Yıllarca her yerde, İslam’ın zamane askerleriyiz sloganları atan bu çevre, şimdilerde Avrupalıyız sloganlarıyla geziniyorlar. Gülsem mi, ağlasam mı!, bilmiyorum, bu duruma. Değişimleri yaşamak hepimizin hakkı tabiî ki ama bunu başkalarına zarar vermeden ve birilerini incitmeden yapmak gerektiğine inanıyorum. İslam’ın yasakladığı her şeyi yapar oldu artık muhafazakâr çevre.
Ciddi bir reforma uğrayan çevre eleştirileri de peşinden getirdi. Sermayenin el değişimi İslam’ı çevreye prestij ve ekonomik özgürlükler getirdi. Sermaye önce özenli yatırımlarla gerçek sahiplerine ulaştırılıyordu ama zaman paranın sıcak yüzünü muhafazakâr kesimde de belli etmeye başladı.
Aşırı israf ve tüketim, markalı giyime alışkanlığı, davetlerdeki lüks yarış paranın boşu boşu saçılmasına neden olmaya başladı. İslam adına açıklan bir sürü holdingler kuruluş amaçlarını aşmaya ve yolsuzluklara karışmaya başlayınca iflas etmeye başladılar. Kökten işini sağlama alanlarda esip savurmaya devam ettiler.
Sosyete kavramıyla tanışan bu kesim eğitimlisinden eğitim düzeyi düşük olanına kadar bir görgüsüzlük yarışına girdiler. İslam’ın emrettiği hoşgörü ve yardımseverlik ruhunu da Tv’lerde kendilerine reklam aracı yaptılar. Yardıma ihtiyacı olan bu insanları bu şekilde sömürdüler. Ramazanda yardım dağıtırken ve çadırlarda yemekler verirken ramazan dışındaki günlerde partiler aşırı şatafat, garip defileler, parlak ve garip dizaynlı kumaşlarla yapılan giysilerle ne yaptıklarını şaşırmış durumda bir hayat yaşıyorlar.
Ömer ve Ebubekir’in birbirlerinden habersizce bir kadına yaptıkları yardım aklıma geldi biranda. O diyor ki o bilmesin, diğeri diyor ki o bilmesin. Peygamberimizin etrafında kimseler yokken savaşlarda sahabeyle birlikte mücadele etmesi tüylerimi diken diken ediyor. Bakın şimdikilere her birinin altında zırhlı arabalar ve bilmem kaç tane korumayla geziyorlar. Bu örnekleri bir zamanlar bunlar değil miydi Müslüman böyle olmalı diyerek anlatanlar. Ağlasam mı, gülsem mii! Şaşkınım! Ben, ikisini de yapmıyorum, yada yapamıyorum tek düşünebildiğim Allah sizi ıslah etsin.
Bu cümleyi kurdukları zamanlarda başkalarını cehennemin kapılarına kadar dayayan bunlar değil miydi? Bu ülkede ne değişti diye sorsalar benim diyeceğim ilk şey sermaye el değiştirdi sömürenlerin adı değişti tek değişmeyen sömürülen mustazaf kitle yine yerinde duruyor. Unutmadan İslam devleti istemiyle milleti birbirine katanlar zamanın “CUMHURİYET ASKERLERİ” oldu çıktılar. Kim bunların akıl babaları bilmiyorum ama bu kafayla gittikçe kuyunun dibinde su bırakmayacaklar. Atatürkçüyüm deyip Atatürk’ÜN ismiyle bir yerlere gelenlere taş çıkarıyorlar maşallah subhannalah. Düşünüyorum Atatürk mü değişti bunların çıkar anlayışımı.
La havle diyenler bu sıralar çocuklarını götürmedikleri milli bayramlarda ön safta koşar oldular. Reforma uğrayan İslam değil reformize olan insan denilen figür. Cenneti ibadetle alacaksınız derken, bakıyoruz da cehennem için, milyarlarca para döküyorlar etraflarına. Yazık, valla yazık! Ağzınızdan çıkanlarla yaşadıklarınız bir olsun. Ya Müslüman gibi davranın, ya da bunun dışında kendinize verdiğiniz ad neyse onun gibi. Milletinde aklını başından aldınız.
Ve üniversitelere kızları göndermeyen anne babalar; sokaklarda elele, kola kola direniş göstermişlerdi, yakın geçmişimizde. Okutmuyoruz! Kızlarımızı başörtüsüz diye, ortalığı katmışlardı birbirine. Garip olan bunu yapan anne babalar, çocuklarına zorla başını açtırıp, haydi okula diyenler oldular. Başını açan kızlarımızda şimdilerde, ülkenin her yerinde hiç de sorun çıkarmadan çalışıyorlar. Hani nerde başörtüsü sorunu? İşte bu noktada ben diyorum ki… YUHHHH OLSUN… ne oldum değil ne olacağım demeliyiz..
Aysun Hanım,
önemli bir noktaya temas etmişsiniz.
Ben artık bu kesimden tiksinmeye başladım.
Evet, tiksinme duygusunu taşımak, ağır bir durum ama böyle. Neyse, açmayayım ağzımı…
Çok sert cümleler, eleştiriler.
Sistem herkesi buna mecbur etmedi mi?
Kozmetik, hümanizm, egosantirzm kimleri esir almadı ki.. yani asıl yuhlanacaklar 28 şubat sürecini başımıza dolayanlar değil mi? fadime şahin yalanları, kalkancı ajanları.. oyun duuuuu…
bu hale gelmek kolay olmadı..daha doğrusu getirmek..
oyun çok güzel oynandı. Allah aşkına baş örtüsünden,inançlarından dolayı dışlanan, aşşağılanan, başka bir millet var mı?
1 günde cahil bırakılan insanları unutmadı tarih..
Sonuçta hepimizin büyük eksikleri var. Hangimiz bu dini doğru dürüst yaşayabiliyoruz ki. Ben şekilci İslamdan yana olmadım asla. Lakin kimseyide giyim şekliyle eleştirmedim. Burada anlatmak istediğim durum çok farklı. Mim nasıl giyerse giysin, yaşarsa yaşasın lakin birilerini sömürmeden, birilerini ağır bir şekilde eleştirmeden yaşasın. Başkalarını da yağtığı şeylerin vebalini ödetmeden yapsın. Kİmse kimsenin yerine hesap vermeyecek çünkü. Normalde eleştiri yapmaktan yana olmadım. Fakat söylenen söz ve yapılan eylem toplumun belli bir kesimini ilgilendiriyorsa ve hele de bu kesim incinen kesimse bu beni çok rahatsız ediyor..
teşekkürler arkadaşlar. saygılar
Aysun kardeşim, efendi bir hanımdır, kırmak istemez.
Ben öyle olamıyorum bu hususlarda. Dememo ki;
bu dinin, muhafazakarların elinden kurtulması lazım!
AH!
Zaten insanın bir tarafı çamur, diğer tarafı ruh…
Bir tarafı şeytan, bir tarafı melek…
Asıl olan ise insan olabilmeyi becere bilmek..
Eksiğiz ama irademiz var.
Allah hepimizi ıslah etsin…
Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.
Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.
Yayın Kurulu
Kent Akademisi Dergisi
Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management
Ayın Kitabı
Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,
Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.
Aysun Hanım,
önemli bir noktaya temas etmişsiniz.
Ben artık bu kesimden tiksinmeye başladım.
Evet, tiksinme duygusunu taşımak, ağır bir durum ama böyle. Neyse, açmayayım ağzımı…
Çok sert cümleler, eleştiriler.
Sistem herkesi buna mecbur etmedi mi?
Kozmetik, hümanizm, egosantirzm kimleri esir almadı ki.. yani asıl yuhlanacaklar 28 şubat sürecini başımıza dolayanlar değil mi? fadime şahin yalanları, kalkancı ajanları.. oyun duuuuu…
bu hale gelmek kolay olmadı..daha doğrusu getirmek..
oyun çok güzel oynandı. Allah aşkına baş örtüsünden,inançlarından dolayı dışlanan, aşşağılanan, başka bir millet var mı?
1 günde cahil bırakılan insanları unutmadı tarih..
Sonuçta hepimizin büyük eksikleri var. Hangimiz bu dini doğru dürüst yaşayabiliyoruz ki. Ben şekilci İslamdan yana olmadım asla. Lakin kimseyide giyim şekliyle eleştirmedim. Burada anlatmak istediğim durum çok farklı. Mim nasıl giyerse giysin, yaşarsa yaşasın lakin birilerini sömürmeden, birilerini ağır bir şekilde eleştirmeden yaşasın. Başkalarını da yağtığı şeylerin vebalini ödetmeden yapsın. Kİmse kimsenin yerine hesap vermeyecek çünkü. Normalde eleştiri yapmaktan yana olmadım. Fakat söylenen söz ve yapılan eylem toplumun belli bir kesimini ilgilendiriyorsa ve hele de bu kesim incinen kesimse bu beni çok rahatsız ediyor..
teşekkürler arkadaşlar. saygılar
Aysun kardeşim, efendi bir hanımdır, kırmak istemez.
Ben öyle olamıyorum bu hususlarda. Dememo ki;
bu dinin, muhafazakarların elinden kurtulması lazım!
AH!
Zaten insanın bir tarafı çamur, diğer tarafı ruh…
Bir tarafı şeytan, bir tarafı melek…
Asıl olan ise insan olabilmeyi becere bilmek..
Eksiğiz ama irademiz var.
Allah hepimizi ıslah etsin…