Hirfanlı Hidro Elektrik Santrali 1953-1959 yılları arasında inşa edilirken, 4 adet türbin jeneratör düşünülür ve 4 adet türbin jeneratör yeri yapılır. Ancak yeterli bütçe olmadığı için yurt dışından 3 adet türbin jeneratör gurubu satın alınır. 4’cü türbin jeneratör gurubunun yeri ise boş bırakılır.
Hirfanlı Hidro Elektrik Santrali uzun yıllar üç ünite ile çalışır. 4’cü ünitenin yeri ise 1979 yılına kadar boş bırakılır. 1979 yılında boş kalan ünite için yerli imkânlarla, yeni bir 32 MW gücünde türbin jeneratör gurubu üretme kararı alınır.
Söz konusu türbin jeneratör gurubunu %100 milli imkânlarla üretmek için kamu ve özel sektörden 27 farklı kurum ortak çalışma yürütür. Türkiye Elektrik Kurumu, Türkiye Şeker Fabrikaları, Karabük Demir Çelik Fabrikaları, MKEK, Ereğli Demir Çelik Fabrikaları D.K.K lığı Gölcük Tersanesi gibi kamu işletmeleri ile…
İTÜ, ODTÜ, TÜBİTAK, MSB, ARGE laboratuvarları gibi araştırma birimleri, RABAK AŞ’den Kale Kalıba, Boğaziçi dökümden, Marshall Boya Sanayine kadar, konusunda uzmanlaşmış özel sektörden üretici firmalar proje içinde yer alır. Kimi döküm parçalar üretir, kimi de ana güç trafosunu. 4 yıl içinde yerli mühendislik ve yerli imalatla 32 MW gücünde % 100 yerli türbin jeneratör ünitesi, yurt dışından getirilen muadillerinden hem de % 55 daha ucuza üretildi ve Hirfanlı HES’teki yerine monte edildi. O günden bugüne programlı bakım duruşları dışında arızasız kesintisiz çalışıyor ve elektrik üretiyor.
1-Tank üretmek, 32 MW gücünde türbin jeneratör gurubu üretmekten çok daha sofistike bir teknolojiye ihtiyaç göstermemektedir. 35 sene önce 32 MW gücünde türbin jeneratör gurubunu üretecek insan kaynağına ve sanayi alt yapısına sahip olan Türkiye, bugün geldiği noktada Altay tankını üretecek teknik güce sahiptir. Yeter ki elimizdeki imkanları doğru değerlendirelim ve bu konuda görev alabilecek kurum ve işletmeler arasında gerçek anlamda bir sinerji oluşturabilelim.
2-Gelelim şimdi gerçek hikâyeye, milli tank üretmeye. 30 Mart 2007 tarihli Savunma Sanayi İcra Komitesinde karar veriliyor. 30 Temmuz 2008 yılında OTOKAR firması ile portatifinin üretilmesi için sözleşme imzalanıyor.
a)6 Ağustos 2014 yılında tankta kullanılacak Güç gurubunun (motor şanzıman) geliştirilmesi için ihale açılıp teklifler alınıyor ve Mart 2015 yılında AKP iktidarına yakın Albayraklar gurubuna ait olan TÜMOSAN firması ile sözleşme imzalanıyor. Firma 200 beygir gücüne kadar dizel motorlar üretiyor, tankta kullanılacak 1.500 beygir gücündeki dizel motorların üretimi ile ilgili hiçbir deneyimi olmadığı için yurt dışı firmalardan teknoloji transferi için çalışmalar başlatılıyor.
Ancak başvurulan Alman MTU, Japon Mitsubishi gibi üreticilerden teknoloji transfer edilemediğinden Avusturyalı AVL firması ile anlaşılıyor. Ancak onlarla da sorun çıkıyor ve ihale 2017 yılında iptal ediliyor.
b)2018 yılında SSM tarafından yapılan değerlendirmeler sonunda, Altay tankının seri üretimi ve Altay tankına motor geliştirilmesi için başlatılan Güç Grubu Geliştirilmesi Projesi kapsamda, tankta kullanılacak 1.500 beygir gücündeki dizel motorların üretimi konusunda hiçbir deneyimi olmayan, ancak AKP iktidarı ile iyi ilişkileri olan, Ethem Sancak’a ait BMC Otomotiv Sanayi ve Ticaret AŞ ile sözleşme görüşmelerine başlanması yönünde karar veriliyor ve sözleşme imzalanıyor.
Her şey yolunda giderse, en erken 2023 yılında Altay Tankı’nın motorunu üreteceğiz. Bu arada bir yerlerden motor bulursak, onlarda bize motor satmayı kabul ederse, Altay Tankı’ı üretmeye başlayabileceğiz.
c)TÜLOMSAŞ 1894 Yılında Eskişehir’de Almanlar tarafından kurulmuş, 125 yıllık sanayi geçmişi, 7 fabrikası ve 1.500 çalışanı olan TCDD bağlı bir kurumdur. Geçmiş yıllarda ülkemizde ilk otomobil, ilk buharlı lokomotif, ilk dizel lokomotif gibi birçok ilke imza atmış, birçok sanayi kuruluşunun kurulmasında rol almış, ülke sanayileşmesine önemli katkı sağlamış, TCDD dizel lokomotiflerinin tamamına yakınım üreten bir kurumdur.
TÜLOMSAŞ, 1970-2004 yılları arasında, farklı firmaların lisansı altında, 650’ye yakın 1.100-2.400 beygir gücünde dizel motoru üretmiştir. Yine proje, tasarımı ve imalatı tümüyle kendine ait olan 50’den fazla 700-1.000 beygir gücünde dizel motor üretmiştir. TÜLOMSAŞ ülkemizde bu güçteki dizel motorlarını üreten tek firma konumundadır ve ürettiği dizel motorların büyük bir bölümü aktif olarak kullanılmaktadır.
İşin üzücü ve düşündürücü tarafı ise, ülkemizde 1.500 beygir gücündeki dizel motorları üreten ve üretme kapasitesine sahip olan devlete ait bir işletme olan TÜLOMSAŞ’ın, tank motor üretiminin bütünüyle dışında tutulmasıdır. İşin dışında tutulan sadece TÜLOMSAŞ değil, başta üniversitelerimiz olmak üzere bu konuda katkı sağlayacak birçok kurumdur.
Gerçek niyetimiz milli tank ve motorunu üretmek olsaydı, TÜLOMSAŞ gibi kurumlarımızı tekrar ayağa kaldırır, ilk türbin jeneratör gurubu üretiminde olduğu gibi, birçok kurumumuzu seferber ederdik. ASELSAN gibi savunma sanayinde belli bir noktaya gelmiş kurumlara bu projenin sorumluluğunu verirdik. Bunun yanı sıra İTÜ, ODTÜ gibi üniversitelerimizi çalışmaya dâhil ederek, bünyelerinde 100’lerce, 1000’lerce gencimizi tank ve motoru ile ilgili doktora ve araştırma çalışmaları yapmak için teşvik ederdik.
Sonuç:
2007 yılından bu yana geçen 12 yıllık süre ve harcanan 1 milyar dolardan fazla paraya rağmen milli tank projesi teknik olarak çok başarısız, siyasi açıdan ise son derece başarılı bir proje olmuştur. 2019 yılında motor bulamadığımız tanka, 2014-2015 yıllarında yandaş basın yaptığı sayfalarca yalan haberle, onlarca müşteri buldu, yüzlercesini de ihraç etti. Gelinen noktada halkımızın % 90’ı tankı ürettiğimize, başta İslam ülkeleri olmak üzere, çok sayıda ülkeye ihraç ettiğimize inanmaktadır. İktidar amacına ulaşmıştır. Aynen uçak ve elektrikli otomobil üretiminde olduğu gibi, halkımız başarılı bir şekilde kandırılmıştır. Bakalım 31 Mart’a kadar daha ne masallar dinleyeceğiz? Ve iktidar oy karşılığında kaç kişiye cennete giriş vizesi verecek?