Batı medyasının 15 Temmuz’un hemen ardından takındığı ahlaksız tavır önemli ölçüde sürüyor. Batılı pek çok okuru bile rahatız eden bu yayınlara, Moon tarikatına ait Washington Post okuru bile isyan etti.
Kore halkını Hıristiyanlaştırmak için kurulan Moon tarikatı, Kuzey Kore’nin FETÖ’sü.
Tıpkı FETÖ gibi CIA tarafından benzer yıllarda kurulduğu belgelenen Moon Tarikatı, kırsaldaki zeki çocukları okutmakla işe başlar. Bunların başarılı olup gelecek vadedenleri, ABD’ye götürülüp yükseköğrenim gördürülür. Hıristiyanlaştırılan bu çocuklar, Kore’ye geri gönderilir.
Bürokrasiye ve Moon‘un büyük şirketlerinin başına getirilirler.
Kore’yi kalkındırdığına inanılan Moon’a hem devlet, hem de halk minnet duyar, tüm kapılarını açar.
FETÖ örgütlenmesi de Moon tarikatının neredeyse tıpa tıp aynısı. Her ikisinin lideri de ABD’de yaşıyor. CIA ve FBI ile kucak kucağalar, birlikte yatıp birlikte kalkıyorlar.
Türkiye sadece FETÖ’ye bırakılmaz. Başkaları da devreye girer. Bunlardan biri de Moon’dur. Moon, Türkiye’ye propagandasını yapmak için ABD’den adamlarını gönderir. Yaşar Nuri Öztürk‘le güçlü bir irtibat kurulur. Yaşar Nuri eğitim için ABD’ye götürülür. Baykal’a Moon’un toplantılara gitmiştir. Baykal, Öztürk’ü Moon’un buluşturdu başkası mı burası muallaktır.
İngilizceyi geliştirme adı verilen eğitimden sonra, Yaşar Nuri yaklaşık 15 yıl önce Türkiye’den 40 İlahiyatçıyı ABD’ye götürür. Bir süre Moon’un misafiri olurlar. Moon’la irtibatı olan ve “hoşgörü edebiyatı” yapanlardan bir ilahiyatçı daha sonra, Türkiye’de Diyanet’ten de sorumlu devlet bakanlığı yapar. Bunu bizzat katılan bir ilahiyatçıdan dinlediğim gibi, katılımcılardan biri olan hayli itibarlı bir zatın aldığı davet mektubu, katılım ve katılımcılarla ilgili şahitlikleri hatıratında yer alıyor.
Bunun dışında hayli çok Moon’a yolculuklar yapılmıştır. Teyide muhtaç kulaktan kulağa o kadar çok bilgi dolaşıyor ki, zaman ayırıp incelemek gerekiyor.
Moon, Masonluk, CIA, gladyo ile Gülen’i buluşturan ve ona ilk günde finans sağlayan sabatayist ve servetleri muamma aileleri bir araya getiren kişi CHP’li Kasım Gülek’tir.
Bu tür örgütler ile Soros’cu, solcu, liberal, çağdaş eğitimci, kalpçi türü örgütlerin bir birlerinden haberli ya da habersiz aslında hepsi aynı merkezce kurgulanmış yapılar olup, çoğu kez de birbirine “düşman”mış gibi davranırlar.
Çok kez yazılmasına rağmen hâlâ gizmli yanları olan bu meseleye başka bir yazıda daha detaylı temas ederiz inşaallah. Şimdi, Moon’un gazetelerinden biri olan Washington Post’ta önceki gün çıkan çarpıcı bir okur eleştirisine bakalım.
15 Temmuz’la ilgili Washington Post okuyucusu, gazeteye gönderdiği “ABD, Türkiye’deki darbe girişimine ilişkin ne biliyordu” başlıklı mektubunda ABD yönetimini “Ya Türkiye’deki darbenin suç ortağıyız ya da CIA’in beceriksizliği dehşet verici. CIA, NSA (Ulusal Güvenlik Teşkilatı)’nın, NATO’daki müttefikimiz Türkiye’deki Tayyip Erdoğan hükümetini devirme girişimine ilişkin bir bilgi almadığını tasavvur etmek imkânsızdır. Eğer ABD biliyordu ve hükümetimiz darbede yer alanlara sessiz onay vermiş ise, bu bizi demokratik yollardan seçilen bir hükümeti devirme girişiminde en az suç ortağı yapar.”
Bir gazete okurunun bile gördüğü gerçeği, batı medyası ve siyasetçiler görmüyor mu?
MAHÇUP MAHÇUP YAZMAYA NE GEREK?
FETÖ’nün gazetesi Zaman’ın eski yazar Etyen Mahçupyan, Gülen’in darbe yapmak için gücünün yeterli olduğunu ve darbe dış güce ihtiyacı hiç olmadığını iddia ediyor. ABD’yi aklamaya ve Biden gelmeden mesaj vermeye dönük bu teze göre çevresindekiler Gülen’in mehdi olduğu ve ilahi ‘seçilmişliği’ konusunda hiçbir kuşku duymuyorlardı ve ilahi desteği ceplerinde hissediyorlardı.
Neyin başarı olduğunu ‘üst’ amacın belirlediğini bu hırsızlık ve ahlaksızlık ‘üst’ seviyeye taşınarak aklanıyordu diyen Mahçupyan, Gülen’in 40 yıldır bu uğurda çalıştığını dile getiriyor.
Fühlen’in 40 yıllık hikâyesini bildiği, hırsızlık ve ahlaksızlığın en üst seviye aklandığını bildiği bu terör örgütün gazetesinde neden yazdığını, bu teröristlerin Hrant Dink‘i katledip etmediğini de yazsa da öğrensek fena olmayacak.
İSRAİL GEZETESİ GÜLEN’İN İADESİNİ DERT EDİNİYOR
“Türkiye, ABD’yi, darbe planlamakla suçlanan Gülen’i iade etmeye zorlayabilir mi?” diye soran İsrail gazetesi Jerusalem Post, Türkiye’nin ve ABD’nin anlaşmaya mecbur olduğunu belirttikten sonra, “şeytanın ayrıntıda gizli” olduğunu belirtiyor.
Gülen’in iadesinin uzamasının, Türkiye-ABD ilişkilerini mahvedebilir uyarısında bulunan gazete, “ABD cinayet, komplo ve Erdoğan’ı öldürme girişimi gibi eylemlerin arkasında bulunan bir kimseyi iade etmeye mecbur” diyor.
Buraya kadar her şey normal giderken, “John Kerry’nin Gülen’in iadesine direneceğini ima eden gazete bloke edebileceğini” yazan İsrail gazetesi çuvallar gibi yapıyor.
Aslında çuvallamıyor aksine hedef saptırıyor. Zira Gülen’in iadesi kararını, ne mahkemeler, ne Kerry gibi vasat biri, ne de Obama veremez.
Gülen’in kurgulayan küresel şeytani merci, bunu ajanım açığa çıktı ve onunla işim bitti diye düşünüyorsa işte o gün Gülen iade edilir. Edilir ama 18 Temmuz’da yazdığımız gibi diri olarak değil.