Yağmurluğunun üstünde çantası ve ayağında çizmeleriyle harç karıştırmışa benziyordu. Kamyonet onu geçtikten sonra durabildi. Şoför, “Atla inşaata geçiyorum,” Dedi. Çantalı işçi, “Teşekkür ederim, rahatsızlandığım için, kalkamadım. Başım döndü.” Şoför “Doktora çıksaydın.” Dedi. İşçi, “İki gün önce çıktım. Doktor ağır işlerde çalışma, güneşte kalma ve tuzlu yemek yememe gibi tavsiyelerde bulunda. İlaçları da zamanında kullan dedi.
Şoför, ilaçları zamanında kullanmazsan gidersin, dedi.
Şantiyeye yaklaştılar. Gürültüyle duran kamyonetten, işçi yere atladı. Alet çantasını sırtladı. Şantiyenin arka tarafına geçti. Uzaktan da olsa inşaata baktı. Beşinci katın kabası bitmişti. Gözleri karardı, korktu. İki aydır ancak kaba kısım yapılabilmişti. Çantasını barakaya bıraktı. İnşaata geçti ve katları dolaşmaya başladı.
“Yarın iş başı, kolları sıvama zamanı” dedi.
İşçi, özellikle ince işlerde yetenekliydi. Duvarların kabasını beğendi. Kapı üstleri dönülmüştü. Tabana ikinci bir plaka dökülmeliydi. Merdivenler için, mermer şimdiden kesilmesi gerekiyordu. İşçi inşaattan çıktı. Arkadaşlarının olduğu kahveye gitti. Kahvenin havasını beğenmedi, oturmadı.
Kahveci, hoş geldin, köyler nasıl? Dedi.
Döküm ustası, iyi de yarın bekliyorduk, ne iş dedi.
İşçi etrafına bakındı, beleş bir otobüs bulduk da dedi.
En az üç masada, zarı takip eden arkadaşları, oyunu bırakamadı. Aralarında, “Hoş geldin” Diyen çıktı.
Kalıpçı, “Bizimkileri gördün mü? Dedi.
İşçi, kahveciye baktı ve başım ağrıyor, malum yol yorgunluğu dedi.
Kahve kaynıyor, insanlar duman altı olmuşlardı. Yarın zorlu işler onları bekliyordu. Konuşmadan kapıya yöneldi. “İyi günler” Diye mırıldandı. Peşinden atılan sözlere aldırış etmedi. Hatta bazılarının emanetini yarın veririm diye erteledi.
Başının dönmesinin “Tansiyon” Olduğunu kimseye söylemedi. Kendi kendine, tansiyon beni niçin yakalayacak ki, dedi. Acaba kalıcı bir hastalık mı? Diye de içinden geçirmeden edemedi.
Kahveden dışarı çıktığında, bulutlarda bir koşuşturma başlamıştı. Bulutların başının üstüne kadar inmesi dikkatini çekmişti. Bulutların oluşturduğu sis katmanı, güneş ışınlarını kapatmıştı. Işınlar arada bir, oluşan açıklıktan yararlanıp gözüne ulaşmasına bir mana verememişti. Çünkü ışınlar net kırmızıydı.
Yola çıktı, biraz yürüdü. Bir an önce barakaya gitmek istedi. Işınların renginin yakıcı sıcaklığı düşündü. Herhâlde geçicidir diye teselli buldu. O sırada korkunç bir gürültü koptu.
Gürültü neydi, nereden gelmişti, bombamı patlamıştı. Olduğu yere yığıldı, ayağa kalkmak istese de kalkamadı. Yer ayağının altından kayıyordu. Yer kayıyor, diyemedi ve “Yer batıyor” Diyerek bağırdı.
Dağ gibi bir toz yığını ve sis içinde kaldı. Korkudan titriyordu. Dua etmekten başka çaresi yoktu. Kalkmak istedi, moloz parçaları vücudunu sardı. “Kurtarın” Diye bağırdı. Duyan olmadı. Karanlıktaydı, hiçbir şey göremiyordu. Bir süre sessiz kaldı. Olayın korkunçluğunu algılayamadı.
Deprem mi? Diye içinden geçirdi. Hareket edemedi, kalkmak istedi her tarafı ağrıdı. Molozlardan kurtulmak için çırpındı. Ne kadar mücadele ettiğini bilemedi. Sesler duydu, bağırdı sesini duyurmaya gayret etti. Üzerine yığılan molozun ayıklanmasıyla ayağa kalkmaya çalıştı.
Tozdan görünmüyordu. Ağlayarak ne olduğunu moloz yığınında ne kadar süre kaldığını sordu. Yüzünü yıkadılar. Kurumuş kan lekelerini temizlediler. Çevresine bakındı, binalara ne olmuştu, kahve dedi. Kahve dediği yere yandaki apartman çökmüştü. “Düşerken arkadaşlar” Diyebildi.
Gözlerini açtığında, seruma bağlı yatıyordu. Kırık var mı bilmiyordu ama her tarafı ağrıyordu. Odaya giren herkesten haber soruyordu. Kahvenin olduğu ve kendi inşaatları battığını öğrendi. Ağladı ve arkadaşlarının durumunu sordu.
Deprem yalnız otuz saniye sürmüş, büyük yıkım meydana gelmişti. Kolunun ve ayağının kırılması bir şey değildi. Başının ağrıması ve yorgun oluşu onu hayata bağlamıştı.
Bir hafta sonra hastaneden çıkıp köyüne dönmüştü. İlk olarak mezarlığa gitmişti. Ekmek parası için inşaatlarda çalışıyorlardı. İşçi kurtulduğuna sevinememişti. Çünkü arkadaşlarından kurtulan olmamıştı. Emanetleri ailelere geri verdi. Verirken de büyük acılar yaşandı.
Bundan sonra çalışmaya gitmeyeceğim dedi. Bahçede, tarlada ekip biçeceğini söyledi.
Artık toprak anaya sığınacaktı.






















