Bir süre uzak kaldığım yazın hayatına başlamak veya bıraktığımız kalemi kavramak olarak nitelendireceğim bir girizgahtan sonra yazıma modern hayat kesitlerinden özet-yorum eksenli bir yazıyla başlıyorum. Gündem ve güncel, sosyal ve ferdi hayat konularını sonraki yazılarda rutin inceleme fırsatımız olacak.
Modern dünyanın bize gülümsediği veya kendimizi bu hayatın içinde bulduğumuzdan dolayı sevindiğimiz bir yaşam örgüsü içerisindeyiz. İşlerimizi kolaylaştırıp sistematize ettiren, daha çok kitlelere ulaşıp kendimizi de çöğunluğa kabul ettireceğimiz veya sesimizi ulaştıracağımız bir hayattan bahsediyorum. Çağın gereksinimlerine bina edilmiş bir yaşam. direkt kritisize etmeden; bu hayatın salt iyi ya da kötü yanlarını gözler önüne sermeden ferdi ya da içtimai fikirlerin esamesini okutup modern dünya iyidir/kötüdür söylemine nokta koymayacağım. Kutup yanlarını ele alıp getirdikleri ve götürdükleri üzerinde -birkaç madde ortaya koyarak duralım.
Modern hayat…
Çevremizde tanıklık ettiğimiz bu yaşam acaba bizim bakışımız mı, yoksa yaşanan olaylar mıdır gözlerimize farklı ışıldayan, iki kuşak beridekilerden farklı baktıran.
Modern dünya; mühendis çözümleri ve uzman yorumlarıyla hayatımızı kolaylaştıran, az enerji sarfiyatıyla çokca işler gördüren, tek bir dokunuşla yörüngeleri değiştiren, zorlukları kolaylaştırıp, güçlüklere çözüm üreten bir yapı mıdır? Yoksa insanı atalet ve rahatlığa, oburluk ve miskinliğe iten insanı kendisi yapan unsur olan ruh' undan çıkarıp beden, et yığını haline getiren bir yapı mı?
Modern dünya; nimetleri hazır önümüze temin ederek yolları kısalaştıran, dar geçitleri geniştetip vüsat kazandıran; bilimi ileri derecede kullanıp hastalıktan vebadan, yorgunluktan stresten alıkoyan hazır bir nimet midir? Yoksa çaba sarfetmeden temin edilen nimetin kıymetini az bilme, bedeni hastalıktan kurtarıp fakat ruhi, psikolojik rahatsızlıklara düçar bırakma, rahatlıktan ve kalan boş vakitlerden ortaya çıkan nefsi arzuların peşinden koşturup, ölüm ve ötesi, merhamet ve şefkat hislerini ibtal sebepleri, nankörlük ve değer bilmeme mi?
Nezahet ve nezaketimizi, uslüp ve beyanımızı, tarzımız ve tavrımızı ortaya koyup muhataplarımıza icbar yerine ikna metoduyla, görsel zenginlik katarak metodlar geliştirip derdimizi anlatmak mı? Dostane ilişkiler her kapıyı açardı, göze değil gönüle hitap önemlidir, ilişkilerde temas, iki sarılıp sırt sıvazlama muhatabına boyun büktürürdü… Dostane ilişkileri bozup görsel şova dönüştüren midir modern hayat.
Ya da büsbütün kabul edip veya karalamak yerine bildiğimiz doğruları, kabul ettiğimiz örfaneyi modernize ederek yaşamak mı doğrusu…
İletişimi, haber alma-verme servislerini hızlı kullandırıp, bir 'tık'la binlere, onbinlere ulaştıran, dertleri sevinçleri, haberleri gündemi anında haberdar ettiren bir servis midir? Yoksa çevrelediği 'ağa' takılanı içine çeken, vakit kazancını hesaplaya dursunlar, vakit kaybettiren, sosyal ve sanal olgularının mana olarak yerlerini değiştiren bir heyula, bir hortum mu…
Ya da daha batıdaki ülkelerin giyindiklerine giyisi, yediklerine yemek, kollarındakilerine eş dedirtmek mi…
Sorularda herhangi bir taraf gözetmeksizin özet olarak sunduğum istifhamlarda, kafamızda beliren modern hayat olgusunu bize yine kendi içinde akıllarımızda nasıl bir hayat istiyoruz un cevabını verecektir.
Günümüz metodolijisi, çağın gereksinimlerini takip etmek, izlenilmesi gereken bir zorunluluktur. Çağı yakalayamayan onun gerisinde kalır, yaptıkları gözlemledikleriyle çelişir. Güzellik o ki; ağacın köklerini tarihselliğimize perçinleyerek, modern hayat soluklayıp dal budak açıp meyvalanmak, hem çağı yakalamada hem de öznelliğimizi veya özdeğerlerimizi yitirmeden ses çıkarmada ideal bir porte çizmiş olmak.