Şimdilerde “ben demiştim ki”,
“Ama ben daha önce demiştim”, diyerek Tunus ve Mısır hareketlerine dikkat çektiklerini söyleyebilirler.
Ancak herkesin söylediği gibi biz de;
“Eğer ABD son manevrada çok çok çok önemli bölümleri sansüre tabi tutmazsa hakikaten dünyanın önemli ülkeleri inanılmaz bir şekilde sarsılacak.” Demiştik. Doğrusu kastım Tunus değildi, Tunus’taki hareketleri yakından takip eden ve özellikle R. GANNUŞİ’yi bilen biri olarak Tunus “Yasemin” devrimini daha sonra olacağını tahmin ediyordum. Oysa öyle gelişmeler oldu ki; “büyük kütüklerin/odunların yanması için küçük kütükler/odunlar” yakılmalıymış.
Bugün 4 Şubat 2011, et-Tahrir meydanı tarihinin en büyük kalabalığını toplayıp MÜBAREK’e “git” dedi. Üstelik küçük bir kaç provokatif olay dışında ciddi hiçbir mukavemet olmadan… Askerler de bir milyonu çok aşan kalabalığın bulunduğu alana gelmek isteyen rejim yanlılarını tankları barikat yaparak engellediler. Bu durum (eğer askerin amacı dünya kamuoyunun gözlerini boyamak değil ise) çok anlamlıydı.
Soruyorlar, şimdi ne olacak diye. Kanaatim odur ki bu tam bir taktik mücadelesi. Mısır rejimi bir yandan kiralık taraftarlarını halkın üstüne salarak kışkırtmak istiyor, öte yandan da duygularına hitap edip işi ağırdan alarak zaman kazanmak istiyor. Muhalifler de taşkınlıklara kapılıp –zira bu konu da oldukça acı tecrübeler yaşadılar- bir felakete sebebiyet vermek istemiyorlar. Yani iki tarafta “sabır” testinden geçiyorlar. Zira şiddete başvuran kaybedeceğini çok iyi biliyor. Halk şiddet üzerinden manipüle ediliyor. MÜBAREK “ben gidersem kaos ve şiddet gelir” diyerek halkı olası şiddetle korkuturken, muhalifler ve özellikle İhvan-ı Müslimin şiddet çağrılarının kendilerine yönelik kampanya olduğunu görüp en mülayim tavırlarını sergilemektedirler.
Duymasalar da burada Mısır muhalefetine, özellikle İhvan’a seslenmek istiyorum:
Gidişatın yönünü kararlılık, sabır yani zaman kazanma belirleyeceğine göre muhalifler her geçen gün (tahriklere kapılmadan) eylemlerin dozunu arttırarak sürdürmelidir. Çünkü zaman geçtikçe “eylemlerimizden bir şey çıkmaz” anlayışı hâkim olmaya başlayacak ve bu da beraberinde çözülmeyi getirecektir. Öyleyse gösterileri değişik yerlerde, farklı etkinliklerle zenginleştirmeleri gerekir. Gerektiğinde de sıradan vatandaşları etkinliklerde motive etmek için gösterilerinin önemli unsurları haline getirmediler. Bu beraberliklerini arttıracaktır.
Son olarak, Mısır muhalefeti yekvücut olmayı bırakmadan yarından itibaren saraya biraz daha yaklaşarak MÜBAREK’e “çemberin daraltılabileceği”nin mesajını vermelidirler.
Eğer Mısır halkı gösterilerini diğer kentler yerine Kahire’ye yoğunlaştırırlarsa –ki yarından itibaren diğer şehirlerden muhaliflerin Kahire’ye gelmelerinin çağrısı yapılacaktır- o zaman Yusuf’un memleketi “özgürlüğü sebzelere değiştirmeyeceğini” ispatlayabilirler.
Bu arada Mısır’ı terk etmeyen, muhaliflere mutfağının lezzetlerini sunan sevgili Aliye teyzem ve saygıdeğer eşlerine “boşluğu doldurmalarından dolayı” minettar olduğumu iletiyorum.