Bu gece Miraç gecesi… Allah kulluğumuzu kabul etsin. Bayramlara verdiğimiz önemlere yakın önemi verdiğimiz bir gece yaşayacağız… İslam alemi için önemli olan günler arasında kandil akşamları da yer alıyor. Müslümanlar kandil gecelerini ibadet ile geçirmeye özen gösteriyorlar.
Kur’anın şahitlik ettiği bir hadisenin adıdır MİRAÇ… Kur’an şahitlik eder MİRACA etmez dem…“Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz el-Mescidül-Aksa’ya (yeryüzüne en uzak olan mescide) götüren O Allah her türlü noksanlıktan yücedir. Gerçekten O, işitendir görendir.” (İsra, 17/1)
Miraç nedir… Uyku hali deme miraca… Efendimiz o gece Burak’la yol alırken, bir kafileye selam vermiş ve devesini kaybetmiş kabileye devenin yerini göstermişti… Uykuda bunlar olmaz…
Miraç hâdisesi Sahabîlerin rivayetlerine göre şöyle olmuştur:
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (asm), bir gece Kâbe-i Muazzama’nın Hatîym kısmında yatarken, Hz. Cebrail (a.s.) gelip göğsünü yardı ve kalbini Zemzem suyu ile yıkadıktan sonra içine hikmet doldurup eski haline koydu. Sonra beyaz bir binek [Burak] getirildi. Habib-i Kibriyâ Efendimiz (asm), ona bindirildi. Cibril’in (a.s.) refakatinde yol aldılar.
Burak, adımını, gözün erişebileceği yerin ilerisine atıyordu.
Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), Cibrîl (a.s) ile birlikte Beyt-i Makdis’e vardı. Orada, bütün peygamberlerin toplanmış olduğunu gördü. Onlara imam oldu ve birlikte namaz kıldı.
Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm)’in, Mescid-i Aksâ’da bütün peygamberlere imam olarak namaz kıldırması demek onların şeriatlerinin asıllarına vâris-i mutlak olduğunu göstermesi demekti.
Miraç nedir… Köprüdür… Bu köprü iki mescit arasındadır… Müslüman İsa ve Musa peygamberin şeriatını yaşayana haçlı demesin…
Namazdır miraç… Namazımız miraç olsun…
Miraç “Şah damarımızdan” yakın olanla kurduğun bağdır… Seccaden yoksa bu bağ yoktur…
Üç mescide de asker ol der miraç
Miraç, motive olmaktır, şarj olmaktır… Dostlarını yitirmiş bir peygamberin gönlüne su serpildi miraçla…
Yenilenmedir miraç… Zorlukları unutmaktır miraç… Şehitlerin acılarını da unutun namazlarla… Keşke bizim de namazımız miraç olsa…
Hz. Adem’i ziyaret de var miraçta yani miraç der ki, Atasına söven Şah damarına yakın olanı küstürür. Köprün yıkılır. Bağın kopar o şah damarından yakın olanla
Miraç derki: Eski şeriatler efendimizin şeriatinde Cem olmuş… Hadislerde ve Kur’anda bulursun onları…
Miraçla ilgili bazı tartışmaların bazı itirazların kafa karıştırmaktan başka amacı olmadığı ortadadır… Çünkü miraç secdedir. Secde ile ilgili ayetle de miracı açıkladı…
Kuşun kanadını yolanlar var… Ağacın dallarını kıranlar var, yani İslama böylesi zarar verenler var. Güven verici itirazlar, ve öğretiler hadislerdedir… Sünnete uyalım…
Secdedir Miraç, Miraç şah damarımızdan yakın olana en güzel bir şekilde öğretiyor… Bir vaizdir MİRAÇ…
Miraç hâdisesi sahabîlerin rivayetlerine göre şöyle olmuştur: Miraçta üç bardak sunulmuştu efendimize, Peygamber Efendimiz (asm)’e, orada birinde süt, birinde şerbet ve diğerinde ise su bulunan üç bardak takdim edildi. Takdim esnasında, “Eğer, suyu alırsa kendisi de, ümmeti de ihtiyaçsız ve kanâatkar olur. Şerbeti alırsa kendisi de, ümmeti de mahrumiyete düçar olur. Şayet sütü alırsa kendisi de, ümmeti de doğruyu bulur.” diye bir ses işitti.
Resûl-i Ekrem (asm), süt bardağını alıp içti. Bunun üzerine Cebrâil, “Yâ Muhammed dedi. Sen, fıtrî ve tabiî olanı seçtin. Sen de, ümmetin de doğru yola iletildiniz.” dedi.
Mira.ta semâvâta yükselme ve peygamberlerle görüşme vuku buldu… Beytül-Makdisde yüksek makamlara çıkmak için Miraç merdiveni kuruldu. Peygamber Efendimiz (asm), bu merdivene Cebrâil (a.s.) ile birlikte bindirildi ve birlikte yükseldiler; nihayet dünya semasına vardılar. Hz. Cebrâil gök kapısını çaldı:
Kim o denildi. Cibrilim!
Yanındaki kim? Muhammed.
Ona gelsin diye haber gönderildi mi? Evet, gönderildi.
Bundan sonra gök kapısı açılmış ve dünya semâsının üstüne çıkmışlar. Miraç hâdisesi sahabîlerin rivayetlerine göre şöyle devam eder
Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), orada oturan bir zât gördü. Sağ ve sol yanında bir takım karaltılar vardı. Sağına bakınca gülüyor, soluna bakınca ağlıyordu. Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm)’e, “Hoş geldin, safâ geldin, salih peygamber, salih oğul!” dedi.
Peygamber Efendimiz (asm), Cebrâil’e, Bu kim? diye sordu. Hz. Cebrâil şu cevabı verdi “Bu senin baban Âdem’dir. Şu sağındaki, solundaki karaltılar da çocuklarının ruhlarıdır. Sağındakiler cennetlik, solundakiler cehennemlik olanlardır. Sağına bakınca güler, soluna bakınca ağlar.”
Buradan ikinci semâya yükseldiler. Gök kapısı açıldı ve Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (asm), orada Hz. Yahya (as) ve Hz. İsâ (a.s.) ile karşılaştı.
Hz. Cebrâil, Bu gördüklerin Yahya ve İsâ’dır. Onlara selâm ver dedi.
Selâmlaştılar ve onlar Peygamber Efendimiz (asm)’e, “Hoş geldin, safâ geldin sâlih peygamber, sâlih kardeş.” dediler.
Bundan sonra Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (asm) Cebrâil ile birlikte aynı minval üzere üçüncü katta Hz. Yusuf, dördüncü katta Hz. İdris, beşinci katta Hz. Hârun, altıncı katta Hz. Mûsa ve yedinci katta da Hz. İbrâhim (a.s.) ile görüştü. Onların hepsi de kendisine hoş geldinde bulundular ve mirâcını tebrik ettiler.
Sidre-i münteha nedir… İnsanlığı temsilen yapılan yolculutur. Büyük meleğin bile şelik etmediği bir yakınlaşma ve bağ kurmadır, kurbiyet kurmadır…
Ve sidre-i Müntehâ… Cebrâil (a.s.), yedinci kat semâdan Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm)’i alıp yükseklere çıkardı. Daha sonra Habib-i Kibriyânın karşısına Sidre-i Müntehâ sahası açıldı.
Cebrâil (a.s.), İşte, bu Sidre-i Müntehâdır. Ben , buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım dedi ve oradan ileriye tek adım atmadı.
Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), Sidre-i Müntehâdan dört nehirin aktığını gördü.
Ayrıca Peygamber Efendimiz (asm), burada Cebrâil’i (a.s.) bir kere daha aslî şekil ve suretinde gördü. Daha önce de, kendilerine Risâlet vazifesi verildiği sırada onu Mekke’nin Ciyad mevkiinde ufku kaplayan haşmetli kanatlarıyla görmüştü.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (asm) daha sonra yanında Cebrâil (a.s.) olmadığı halde imkân ve vücûb ortasında Kâb-ı Kavseyn ile işâret olunan makama vardı. Bundan sonra mekândan münezzeh Zât-ı Zül-Celâlin sohbeti ve cemâliyle müşerref oldu.
Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), Mirâc gecesinde bir çok İlâhî tecellilere, hitap ve iltifâtlara mazhar kılındı. Erkân-ı îmâniyenin hakikatlarını göz ile gördü; melâikeyi, Cenneti, âhireti, hatta Zât-ı Zül-Celâli müşâhede etti.
Ayrıca bu gecede her gün beş vakitte namaz kılınması emredildi. hâdise sahabîlerin rivayetlerine göre şöyle devam eder
Cenâb-ı Hak, ilk önce her gün elli vakit namazı farz kıldı. Peygamber Efendimiz (asm), dönüşünde Hz. Musâ (as)’ya uğrayınca o, Allah Taâla, ümmetine neyi farz kıldı? diye sordu.
Peygamber Efendimiz (asm), elli vakit namazı farz kıldı dedi.
Hz. Mûsa (as) Rabbine dön ve eksiltmesi için niyazda bulun! Ümmetin, buna takat getiremez dedi.
Resûl-i Ekrem dönüp Cenâb-ı Hakka yalvardı. Allah Teâla, 10 vakit namazı indirdi.
Resûl-i Ekrem, yine Hz. Musâ’nın yanına döndü, Allah, 50 vakit namazdan 10 vaktini indirdi dedi.
Hz. Mûsa, Rabbine dön ve niyazda bulun. Çünkü, ümmetin buna da güç yetiremez dedi.
Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) yine Cenâb-ı Hakka döndü ve niyazda bulundu. Allah Taâla on (10) vakit daha indirdi.
Peygamber Efendimiz (asm), tekrar dönüp Hz. Mûsa (as)’ın yanına geldi ve Allah, 10 vakit daha indirdi dedi.
Hz. Mûsa yine, Rabbine dön ve niyazda bulun! Çünkü, ümmetin buna da güç yetiremez dedi.
Hz. Resûlullah, yine döndü ve yüce Allah’a niyazda bulundu. Cenâb-ı Hak, yine 10 vakit daha indirdi. Aynı şekilde 10 vakte indirilinceye kadar Peygamber Efendimiz, tekrar tekrar Cenâb-ı Hakka niyazda bulundu.
10 vakte indirilince Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (asm), tekrar Hz. Mûsa’ya uğradı. Hz. Mûsa yine söylediklerini tekrarladı:
Rabbine dön ve yalvar! Ümmetin bunun hakkından da gelemez dedi.
Resûl-i Kibriyâ (asm), yine dönüp yüce Mevlâ’sına niyazda bulundu. Cenâb-ı Hak şöyle buyurdu:
Yâ Muhammed, Benim katımda, hüküm değişmez! Onlar, her gece ve gündüzde BEŞ vakit namazdır. Her namaz için de on ecir vardır ki, bu da elli namaz eder.
Bundan sonra Peygamber Efendimiz (asm), yine dönüp Hz. Mûsa’ya uğradı. Hz. Mûsa, Neyle emrolundun? diye sordu.
Peygamberimiz (asm), Her gün beş vakit namazla emrolundum dedi. hâdise sahabîlerin rivayetlerine göre şöyle devam eder
Hz. Mûsa, Ümmetin her gün beş vakit namaza da güç yetiremez. Ben, senden önce insanları, İsrâiloğullarını çok tecrübe ettim, bilirim. Sen, dön de biraz daha indirmesini Rabbinden niyaz et dedi.
Fakat Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), Rabbime çok niyâz ettim. Bir daha niyazda bulunmaya hayâ ederim dedi.
Böylece, 5 vakit namaz farz kılındı ve Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (asm) tarafından Miraç gecesinin cin ve inse bir hediyesi oldu.
Tesbihat ve namazla değerlendir bu geceyi ve camiler arasında köprüler kur…
Dedeler camiler yapmış… Doldurduk mu…
Dedelerimizin seccadeleri dolsun artık. Bir şiirimde :
“Diyeceğim bir gece:
Gel seccade
Gül seccade.
Alnım susuz bir çöl seccade
Gel seccade
Sıcak yatağım diken oldu bana, demişim bir şiirimde… İşte geldi vakti… Yatağımız diken olsun bu gece…
Dedemin Seccadesi
Bende aynı utanç…
Bakarken o güle
Dedemin seccadesi ne gülsün
Duvarda asılı dedemin seccadesi
Dedemin seccadesi bir gül kelime
Seslenir alnıma özlemle
Duvarda bir dil o seccade
Anlattı bana yıllar yılı
dedemin ağlayışlarını,zikirlerini
Tüyleri ıslak,tüyleri sıcak hala…
Eskimedi
Rengi solmadı
Duvarda bana dedemin gözleriyle baktı bu seccade
Duvar yüklenmiş ağır bir yükü…
Dede
Diyeceğim bir gece:
Gel seccade
Gül seccade.
Alnım susuz bir çöl seccade
Gel seccade
Sıcak yatağım diken oldu bana…