Bu topraklarda savaşlar, darbeler, terör hadiseleri, ihanetler ve ayak oyunları ülkemizin yakasını bırakacak gibi değil. Yedi düvelin bu topraklar üzerindeki emelleri bitmedi ve hiç bitmeyecek. Ortadoğudaki olaylarda hedef Türkiye’dir, hedef Türk Milletidir.
Türkiye Cumhuriyeti, 15 Temmuz gecesi, tarihinin en büyük saldırı ve ihanetiyle karşı karşıya kaldı. Bu topraklar üzerinde oynanan oyunların bir yenisi daha sahneye konuldu. Bizi birbirimize kırdırıp iç savaş çıkarmak istediler. 15 Temmuz gecesi ülkemiz bir deprem hadisesi yaşadı. Zihinsel depremdi bu !…
Türk halkı kendi içinden çıkan kandırılmış hainlerce kendi silahıyla vurulmaya başkandı. Peygamber ocağı olarak bilinen kutsal ocaktan; “İnançlı insanlardır “ diye yöneticilerin göz yumduğu ve devlet kademelerine yerleşmelerinden rahatsızlık duymadığı, zatlar tarafından arkamızdan hançerlendik. Yeni bir İstiklal Harbinin yaşanmasına vesile oldu. Türk Milletinin hayat damarını kesmek istediler.
Sayın RTE’nın “Haşhaşiler “ diye tabir ettiği karanlık, bir o kadar da kördüğüm olan ve adına “ Hizmet Hareketi” denen ancak, hizmetten başka her türlü kirli, sinsi oyuna baş vuran bir örgütle tanıştık. Sinsi yapılanmanın gizli ve hain bir tezgahıyla karşı karşıya kaldık.
Olayların başında ne olduğunu anlamakta zorlandığımız bu hadise gecenin ilerleyen saatlerinde yerini ihanete ve bomba seslerine bıraktı.
Korktuk, endişe ettik; irkildik ve sokaklara döküldük ; derin bir uykudan uyanmışçasına top yekûn kucaklaşarak olaylara sağduyu ile yaklaşmaya çalıştık. Coşku, endişe, heyecan doruk noktalardaydı!
Sanki dünya üzerimize saldırmış gibiydik. Haçlı ruhu yeniden canlanıyor, Anadolu işgal edilmek isteniyor, vatanımız parçalanmaya çalışılıyor dedik. Elimize bayraklarımızı alıp caddeleri, meydanları doldurmaya başladık. Çanakkale ruhu canlanmıştı. Bir an bile ölüm korkusu aklımıza gelmedi. Bir an tereddüt etmedik, can derdine düşmedik: vatan elden gidiyor dedik. Bayrağa ve vatana sahip çıkmanın tam zamanı diye düşündük. Bizler için ölüm kutlu bir sevdanın başlangıç noktasıydı…
15 Temmuzda yapılan bir darbe girişimi değildir; yapılan bir iç savaş ve ülkenin bölünmesi planıydı. Kürt- Türk, Alevi- Sünni çatışması, bölgeler, şehirler savaşı planıydı. Tüm terör örgütleri de sınırlarımızda tetikte bekliyorlardı. Ülkemizin üçe, beşe bölünme, parçalanma planıydı. İslam ve Türk dünyasının lideri, mazlum milletlerin hamisi olan Türkiye’nin yok edilmesi hadisesiydi. Piyonlar bunu bilmese de ağa babalarının hesabı buydu.
15 Temmuz Kalkışması eğer başarılı olunsaydı; Taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakılmayacak ülkemiz ve tüm İslam dünyası kan gölüne çevirilecekti. Türk ve Müslüman dünyası mazlumlarının sığınacağı hiçbir liman kalmayacak, İslamın son kalesi de yıkılmış olacaktı!.
Yapılan ihanet hiçbir siyasi polemiğe ve istismara konu edilmeyecek kadar dehşet vericidir.
Bunu anlayamayacak kadar gaflet içinde olmak ihanetle eşdeğerdir.
Bu uğurda Şehit ya da gazi olan, ilk dakikadan itibaren gerek halkımızı meydanlara çağıran gerekse duyarlı olup kendiliğinden meydanlara inen, dualar eden en üst makamdaki yöneticilerimizden en ücra köşedeki sade bir vatandaşımıza kadar herkesten Allah razı olsun. Şüphesiz ki bu bir vatan savunmasıydı.
15 Temmuz’dan çıkartılacak dersler, 15 Temmuz’un sene-i devriyesinde yapılacak faaliyetler milletin de temel gündemini oluşturuyor. Bu da aynı anda hem FETÖ’ye hem PKK’ya hem DEAŞ’a ve diğer terör örgütlerine karşı, yani bu ülkenin birliğine, beraberliğine kasteden ne kadar örgüt, grup, ülke varsa bunlara karşı ortak mücadele azminin yeniden sergilenmesi olacaktır. 15 Temmuz unutulmamalı, unutturulmamalıdır.
15 Temmuzu anlamak ve bu ihanetten belki de bir yükseliş, yüceliş , bir dönüm noktası fırsatı yakalamak elimizdedir. Gelin bu fırsatı kaçırmayalım. Milletçe yaşadıklarımızı unutmayalım.
Yıldönümünde o günü tekrar yaşayarak hatırlayalım. Allaha yalvarıp dualar edelim. Birliğimiz, kardeşliğimiz, dirliğimiz, geleceğimiz, çocuklarımız için ülkemin her köşesindeki 15 temmuz programlarına destek verelim.