Mahalledeki köşklerden, bir tane kaldı. Diğerlerini yıkıp yerine bina yaptılar. Yıkılmayanı ise gizemiyle metruk köşktü.
Deprem ve yangın ona etki etmiyordu. Büyüklerimiz “en küçük bir kıvılcım, onu hayattan siler ve kül haline getirir,” dedikleri halde gizemi sayesinde ayaktaydı.
Metruk köşk, bakımsızlıktan garip bir yapıya bürünmüştü. Yıllardır bir çivi dahi çakılmıyordu. Mahalleden de binayı gözetenler, bize emanettir demiyorlardı. Sahibi büyük şehirde, zaman bulup da gelemiyorum, diye haber gönderiyordu. Kesin olan başka bir bilginin alınamadığıydı. Metruk köşk için çeşitli söylentiler dolaşıyordu. Bahçesini bakan ve işleyen aile de başka bir şeyle ilgilenmiyordu.
Yağmurda oyun yerimiz köşkün salonu ve saçakların altıydı. Salonunda mile oynardık, üşürsek ateş yakardık. Yerlerin ahşap kısmı bozulmuş, çoğu yerler ise sökülmüştü.
Köşkün içerisinde, ağabeyler kavga etmişler ve tepki almışlardı. Olay karakolluk olmuş buna karşılık metruk köşk herhangi bir hasar görmemişti. Köylünün aklından metruk köşkün gizemi çıkmazdı. Gizemli olmazsa yıkılırdı, deniyordu.
Pencerelerin çerçeveleri, camlar ve kapılarda yıkık kırık yoktu. İçerisinde yaşayan olmadığı belliydi. İyi bir onarım geçirse, güzel bir köşk olarak hizmet verebilirdi.
Köşk kökü kurumuş ağaç gibi her tarafı solmuş, güçlü görünüşü ve dinçliği kalmamıştı. Bazı ahşap kısımları çürümeye yüz tutmuştu. Çevresindeki ağaçlar her yıl meyvesini veriyordu.
Koruyucu aile meyveleri toplar satardı. Bu arada duvardan içeri atlayan, meyveleri dalan da edebilirdi. Sahip çıkanı da yok sayılırdı. Gelip geçen, bir tekme de sen vur mantığındaydı.
Yalnız mahalleliler olarak kapının önüne çöp döktürmüyorduk. Çöp koku yapıyor ve yoldan geçilmiyordu.
Yağmurlu bir havada köşkün içerisinde sesler duyduk. Hemen koştuk, katların ahşabını sökmeye çalışıyorlardı. Mahalleli olarak olaya el koyduk ve karakola bildirdik. Polisler geldi ve onları karakola götürdü. Mahalleden ağabeyler gelmemiş olsa, bizden çekinmezlerdi. Köşkün içerisinde sabahlayanlar da oluyordu. Polisler olaya el koyduktan sonra kapıları kilitlediler.
Koruyucu aile de etrafını tel örgüyle saracaklardı. Artık ellerini sallayıp köşke girmek tarih olmuştu. Bir ara bahçesine yanan bir dal parçası atmışlar fakat köşkün tutuşmaması büyük şanstı.
Köşkü belediye kütüphane yapacak, deniyordu. Kütüphane olursa okumak için yanı başımızda kitaplık demekti. Muhtar da bu konuda siyasilere de baskı yapıyordu. Yandıydı, içeriye girildiydi veya meyveleri çalındıydı, diye bir problem kalmayacaktı.
Metruk köşk kütüphane için onarına girdiği günü, hatırlıyorum. Ustalar yıkım için gelmişlerdi. Malzemeler yığılmış, yarın çatıdan, onarıma başlayacaklardı.
Binanın onarımı bittiğinde gerçekten, güzel olmuştu. Binanın önüne asılan ATATÜRK KÜTÜPHANESİ tabelası büyük taktir toplamıştı.
Açılış için kalabalık halk ve devlet erkanı katılmıştı. Sahibinin yaptığı konuşma alkışı hak etmişti.
Kütüphanenin kitap sayısı her geçen gün artıyordu.
Bize o kadar yaramıştı ki evimizin arkasındaydı. Ödevlerimizi kolaylıkla yapıyorduk.
Hasan TANRIVERDİ