Mühendis gözüyle metal yorgunluğu; metalin içindeki atomları birbirine bağlayan bağların zamanla zayıflamasıdır.
Erdoğan, AKP içinde metal yorgunluğu var dermekle, örgüt içerisindeki bağların zayıfladığını söylüyor.
Örgüt üyeleri arasındaki bağı inançlar ve o inancın koyduğu hedefler sağlar.
Örgüt inançla ayakta durur. Örgüt içi inanç zayıflasa, ona bağlı kitlelerin bağı da zayıflar.
İnançlara olan bağ azalıp, inançsızlık ortaya çıktıkça, örgütte dağılmalar ve kopmalar olur.
Bu örgütlülük kuralı ister komünist örgüt olsun, ister dini örgüt olsun, ideolojik örgütler için geçerlidir.
İdeolojik örgütler, inandıkları hedeflere doğru yol aldığında büyür. Zaman içinde, inançlardan uzaklaştıkça, üyeler arasında bağlar zayıflar ve örgütten kopmalar olur. Ve dağılır.
Yeni bir örgüt, yeni inanç ve yeni bir hedef ister.
Menfaat birliği için kurulan örgütler, kitleleri arkasından getirmek ve kitlesel güç kazanmak için, toplumun değerlerini öne çıkarmak durumundadır.
Çıkar örgütleri için kutsal değerlerin, milli değerlerin, kültürel değerlerin ila nihaiye kullanılması imkansızdır.
Esasta, hakim sınıfların çıkarlarına dayalı iktidarların, kurdukları örgütlerin, zaman içinde yok olmalarının nedeni budur.
Hem kitlesel bir örgüt hem de elitlerin çıkarlarını halkın desteği ile uzun süre sürdürememe hali…
Görünürde kültürel değerler, milli değerler ve kutsal değerler vardır. Arka planda hâkim sınıfların çıkarları…
DP, AP, ANAP, Doğru Yol, SP, DSP gibi esasında hâkim sınıfların çıkarları için kurulmuş ama halkın değerlerini öne çıkarmış partilerin, kısa zamanda yok olmasının sebebi de budur.
MHP’de olduğu gibi, sadece milli değerlere sahip olmakta örgütü sürdürülebilir kılmak için yeterli değildir.
AKP, hâkim sınıfların iktidarlarını İslam-i değerlerle tahkim ederek sürdürmeye çalışan bir örgütlenmedir. Örgüt içindeki inançsızlığın da temel kaynağı budur.
16 yıl iktidarda kalmış olması; halkın dini inançlarına olan bağının güçlü olmasındandır.
Küreselleşmenin tüm gereklerini uygulaması, hâkim sınıfların çıkarlarının gereğidir. Ancak küreselleşmenin getirdiği ilişkiler, toplumsal değerleri metalaştırdığından, İslam-i kimliği de dönüştürmüş ve birey olma yoluna sokmuştur.
Kitlelerin bir kısmı bir taraftan birey olurken, öte yandan da toplumsal kimliğini yitirmiştir.
Küreselleşmenin getirdiği ilişkilerin sonucu olarak, kişi birey oluyor. Lakin aidiyetlerini, toplumsal kimliğini, örgütleri ayakta tutan değerleri de kaybediyor.
Liberal ekonomi programlarını izleyenler, şu cümleyi sıkça duymuşlardır.
“Türkiye’ye yeni bir hikâye lazım.”
Hâkim sınıflar, istikrarın sağlanması ve çıkarların sürdürülebilir olması için, “Yeni bir hikâye istiyorlar.” Yeni bir hedef, yeni bir örgüt istiyorlar.
İslam-i değerlere sahip kitleler ise, adı İslam olan iktidardan umduğunu bulamadığından, onlar da, “yeni bir hikaye istiyorlar”.
Velhasıl metal yorgunluğu budur.
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com