Politik hayatımızın çok önemli isimlerinden birisi daha rahmete kavuştu. Rabbim (cc) taksiratlarını af etsin. Mekanı cennet olsun.
Rahmetliyi, üniversite öğrenciliğimizden itibaren tanıdık.
İniş ve çıkışlarının şahidi olduk. Politik mücadelelerini takip ettik.
Ben, özellikle cumhurbaşkanlığı dönemini dile getirmek istiyorum. Zira, bu dönemde şahsıma ve İzmir’e verdiği destekleri unutmak mümkün değildir.
Küçük- büyük her konuyu kendisine iletme imkanını lütfetti. Her istirhamımızı da sonuçlandırdı.
1- Özellikle beşeri ilişkilerdeki üstün vasıflarını hep takdir etmişimdir. Vakit ayırır, tanıdıklarını hep bizzat arardı. İsim ve sima hafızası fevkalade idi.
2- Ben aslında Özal ekibinden olduğum halde hiçbir zaman soğuk davranmadı. Mesela, babam 1990 yılında vefat ettiğinde, daha sabahtan arayıp başsağlığı dilemiş ve çiçeğini yollamıştı. (Rahmetli Özal, bir hafta sonra aramıştı.)
3- Eşim belediye hastanemizde bağırsak ameliyatı olmuştu. Ayılıp, kendine geldikten sonra işleri bitirmek için belediyeye gitmiştim. Bir iki saat sonra aradı, geçmiş olsun dileklerini iletti. Bir de fırça attı: “Kızımın niçin başında değilsin? Madem böyle yapacaktın, Ankara’ya gönderseydin, biz ilgilenirdik. İnşallah gerekmez ama şu telefonları not et. Bir sıkıntı olursa, beni ara. Gerekirse özel uçakla Ankara’ya getirtirim.”
Böylesine sıcak, yakın, samimi ilgiye müteşekkir olunmaz mı?
4- Guatırım nüksetmişti. Ankara’da Sn. Çiller’in yanında iken bir baygınlık geçirmiştim. Önemli bir olay değildi. Daha, havaalanına varmadan, bizzat aradı. ( O sırada Letonya’da mı, Litvanya’da mı neydi…)
“Yahu başkan ne oluyor? Ne bu bayılma? Sen bize daha lazımsın…”
5- Konak Pier projesi ile İzmir’e çok güzel eserler kazandıracaktık. (Ne yazık ki Anıtlar Kurulu ve benden sonraki yönetim engel oldu.)
ABD’li yatırımcı firma, Sn. Demirel ile görüşmek istedi. Kendisine arz ettim. Hemen ertesi gün için randevu verdi: “Nasıl olsa öğlen yemeğini atlıyorum. O saatte gel” dedi.
Ertesi gün öğle saatinde gittik. ABD’li ekiple İngilizce uzun uzun konuştular. Çıkınca yatırımcılar bu ilgiye şaşırmış ve bayılmışlardı. Bu arada meğer beni de uzun uzun övmüş, kefil olmuş, İzmir’in çok doğru bir tercih olduğunu belirtmiş.
6-Rahmetli hoşgörülü idi. Bir ziyaretimde (benim gibi simetri hastası birine göre) çok dağınık olan masasını düzeltmeyi teklif ettim. Güldü: “Ben o zaman aradığımı bulamam” dedi. “Efendim konsantre olamıyorum. Saygısızlık kabul etmezseniz, biraz yan döneyim” dedim. Güldü ve izin verdi.
7- Bazı yurtdışı seyahatlerine (Makedonya, Türkmenistan, Kırgızistan, Kırım vs…) bizi de davet ettiler. Her seferinde tek tek hatırımızı sorar, ilgilenirdi.
Kırgızistan seyahatinde, (benim de okul arkadaşım olan) Büyükelçi’nin yemeğinde idik. Garsona, “Başkana bu yemeği servis etmeyin” dedi. Meğer şarap ile hazırlanan bir yemekmiş.
8- Merhum, her vesile ile İzmir’e gelmiş, brifinglerimizi sabırla dinlemiş ve bize (hak ettiğimiz ölçüde) övgülerle, moral destek vermiştir.
Brifinge çok titiz hazırlanırdım. Zira, hiç kül yutmazdı. Özellikle rakamların küsüratını bile bilirdi. Ve her konuda bizlere tam destek verirdi.
9- Bu arada dünya tatlısı, mütevazı, sevgi dolu Nazmiye Demirel’i de rahmetle anıyorum. İmanlı, zeki bir Türk hanımı idi. Ukrayna seyahatinde Kiev’deki Türk kolejinin okul aile derneği başkanı, Rahmetli Demirel’in konuşma yapacağı üniversitenin salonuna gelmişti. Kadıncağız hepimize sarılıyor, hem ağlıyor, hem de teşekkür ediyordu. Baktım, sarılma öpme sırası Rahmetli Demirel’e geliyor. Hemen koruma müdürü Şükrü Bey’i uyardım.
Nazmiye Hanım’ın yanına gittik: “Yenge, Baba’ya ilgi çok. Şimdi, senin ayağına filan basarlar. Biz yavaş yavaş kaçalım” dedim.
“Olur be oğlum” dedi. Arabaya gittik, öpme sahnesinden uzaklaştık.
Kişilerin, hele bu kadar yıl gündemde kalanların hiç mi hatası olmaz? Çok olur. Ama biz kendisi ile ilgili hep güzel şeyleri hatırlıyoruz. Kime rastlasam, “Ülkeye çok hizmetleri oldu” diyor. Mekanı cennet olsun.
Umarız ki bugün o makamda bulunanlar ibret dersi çıkarabilsinler.