1/6
Menemen Olayı ve Öğretmen Kubilay
“Kubilay, farklıydı…
Zekiliği, çevikliği farkıydı…
Karanlığı delmek,
Cehaleti yenmek,
Öğretmenlikti dileği…
O zaman, bükülmezdi bileği…”
Âşık Yusuf
“Menemen’de meydana gelen gericilik girişimi sırasında yedek subayın uğradığı saldırıyı, milletin bizzat Cumhuriyet’e karşı bir öldürme girişimi olarak kabul ettiği ve cüretkârlarla, destekçileri, ona göre takip edeceği kesindir. Hepimizin dikkati, bu sorundaki görevlerimizin gereklerini duyarlılıkla ve gerektiği biçimde yerine getirmeğe yöneliktir. Kubilay’ın temiz kanı ile Cumhuriyet, hayatını tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır.”
M. Kemal ATATÜRK
Her yıl 23 Aralık geldiğinde yüreğime bir acı saplanır ve tüylerim diken diken olur! Atatürk ilke ve devrimlerini korumak uğruna savaşım veren yedek subay öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın acımasızca katledilişi gözümde ve beynimde canlanır!
2/6
Din adına bahanesiyle katliam yapıldı. Oysa din sevgidir. Dini olanın kini olmaz. İnsan insana insan kardeşine kendini adadıkça insandır. Allah’ın kullarına verdiği canı ancak yine kendisinin alacağı doğrultusundaki sağlıklı düşünceleri alkışlıyorum!
Yazınımızda değişik anlatım türleri vardır. Özellikle trajik (acıklı ve düşündürücü) olaylarda şiir daha etkili olur. İşte örneği:
Bu acı olayı anlatmak amaçlı kaleme alınmış olan iki özgün yazıyı da okurlarımla paylaşmak istedim:
1- “ Kubilay boşuna mı şehit oldu? (*)
Tarih: 23 Aralık 1930. Mustafa Kemal Atatürk bir yurt gezisi çerçevesinde Edirne ilindedir. O sabah bir telgraf gelir İsmet İnönü’ den. Bu haber haberlerin en kötüsü, en karasıydı: “Menemen’ de bir yedek subayımız, gerici yobazlar tarafından boğazı kesilerek şehit edildi.”
Beyninden vurulmuşa dönmüştü Mustafa Kemal Atatürk! On yıl düşman işgali altında inleyen Menemen, kendisini bağımsızlığına, özgürlüğüne kavuşturan Cumhuriyet yönetiminin sırtından bıçaklanması olayına sahne oluyordu ve buna inanmak gelmiyordu içinden. Zira hep kahraman olarak nitelemişti Menemen halkını. Şimdi ise Cumhuriyeti sırtından bıçaklayanlara alkış tutarken görüyordu onları. Çok çok acı verici bir durumdu.
Kendisini “Mehdi” ilan eden Derviş Mehmet ve adamları 23 Aralık Salı günü geldiler Manisa’dan Menemen’e, cumhuriyete karşı en büyük eylemlerini gerçekleştirmek adına. Önce Müftü Mescidi’ne girdiler, Mescitte asılı duran üzeri Arapça yazılı yeşil bayrağı da alarak Belediye Meydanına geldiler. “Din elden gidiyor, kâfirler şapka giymemizi zorlayarak bizi dinimizden ayırmaya çalışıyor.” diye bağırarak esnafı dükkânlarını kapatmaya ve kendilerine katılmaya zorluyorlar.
Ayrıca Derviş Mehmet, “kendisinin peygamber olduğunu, şeriatı yerine getireceğini, Menemen’in 70 000 Müslüman askeri tarafından kuşatıldığını” tehditkâr bir şekilde ilan ederek halkı şeriat bayrağı altında toplanmaya çağırıyordu. Bu emre uymayanların ise kılıçtan geçirileceğini, askerin kendilerine silah atamayacağını, kendilerine top ve merminin işlemeyeceğini söylüyordu!
Ayaklanan bu gerici topluluğun tehlikeli hareketlerini denetim altına alabilmek amacıyla 43.Piyade Alayından Piyade Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay görevlendirildi. Kubilay, eratın cephane almasını dahi beklemeden 26 kişilik müfrezesiyle hareket etti. Olay yerine geline müfrezesine süngü taktırdı ve erleri çavuşun denetimine bırakarak ayaklananların yanına gitti.
3/6
Derviş Mehmet ve ekibini uyardı ancak bu uyarıya silahla karşılık verdiler ve Kubilay yaralandı.
Bunun üzerine bekleyen müfreze irticai gruba ateş açtı. Ancak silahlarında manevra mermisi bulunduğundan etkili olmadı. Mehdi Derviş Mehmet ise: “Bakın bana mermi işlemiyor.” diyerek cüretini daha da arttırdı. Ağır yaralı Kubilay’ın başını keserek gövdesinden ayırdı ve yeşil bayrağın tepesine takarak Menemen sokaklarında dolaşmaya başladı. Olay yerine toplananlar ise bu olanlar karşısında donuk, duygusuz ve seyirci kaldılar. Ancak bu sıralarda makineli tüfeklerle donatılan iki bölük Menemen’e geldi ve olayı bastırdı. Kendisine silah işlemediğini iddia eden Derviş Mehmet de merminin nasıl işlediğini görmüş oldu!
Bu olaylar sonrasında Mustafa Kemal Atatürk, bir Ege gezisi sırasında şunları söylüyordu: “Halkın saflığından yararlanarak ulusun maneviyatına sataşan kimseler ve onların takipçi ve müritleri elbette birtakım cahillerden ibarettir. Ulusumuzun önünde açılan kurtuluş ufuklarında durmaksızın yol almasına engel olmaya çalışanlar, hep bu örgütler ve bu örgütlerin üyeleri olmuştur. Türk ulusunun bunlardan daha büyük düşmanı olmamıştır. Bunların varlığını hoşgörü ile kabul edenler, Menemen’ de Kubilay’ın başı kesilirken kayıtsız, ilgisiz izlemeye dayanan ve hatta alkışlamaya cesaret edenlerle birdir.”
Kendilerinde, Allah ile kul arasına girebilme yetkisi olduğunu ileri sürebildikleri bir saygısızlık ve hedeflerinin ne olduğunun ayırdında bile olamadıkları bir cahillikle Cumhuriyetimize karşı ayaklanan bu uygarlık düşmanları karşısında Kubilay, bir anıt sağlamlığıyla durmayı başarmıştır. Kubilay gericilere karşı koymak adına şehit düşmüştür.
***
4/6
2 – “Mustafa Fehmi Kubilay kimdir?
(D. 1906– Ö. 23 Aralık1930). Türk öğretmen. (**)
Kubilay Olayı olarak tanımlanan ve Menemen’de Mustafa Fehmi Kubilay ve Bekçi Hasan ve Bekçi Şevki’nin 23 Aralık1930’da bir grup tarafından öldürülmesiyle başlayan ve faillerin (ve ilgili görülenlerin) yargılanması sürecinin sürdüğü Ocak / Şubat 1931aylarını kapsayan olaylar zincirinin simgesi olan Türk askeridir.
Tam adı Mustafa Fehmi Kubilay’dır. 1906’da Giritli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Baba adı Hüseyin, ana adı Zeynep’tir. Mustafa Fehmi Kubilay, 1930 yılında öğretmen olarak İzmir’in Menemen İlçesi’nde askerlik görevini yaparken 23 Aralık 1930’da Derviş Mehmet’in başında olduğu bir grup şeriatçı tarafından öldürüldü.
Olay, Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica girişimidir, tarihe “Menemen Olayı” ve “Kubilay Olayı” olarak geçmiştir. Menemen olayının izleri toplumsal bellekte yer etmiş ve Mustafa Fehmi Kubilay, “devrim şehidi” olarak simgeleşmiştir.”
***
Olayın ardından sıkıyönetim ilan edilir. “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını zorla kaldırmaya teşebbüs ve yardım” etmekten yargılanan bağnazlardan 32’si idama, 73’ü ise çeşitli hapis cezalarına çarptırılır.
*
Kubilay Destanı
– Kubilay ve iki bekçinin anısına –
23 Aralık 1930’dur
Gece yeşilimsi,
Dağlar ak
Bir altın çizgi gibi yerle gök
Gün doğdu doğacak
Don yoktur ama donmuştur sanki
Sarı yapraklarla kış kocaman bir yüz
Tarla çizgileri ile bir kilim işte
Menemen ovası dümdüz
Yalancı Mehdi Derviş Mehmet
Yürümüş Manisa’dan bir sarı su gibi
Beş on adamıyla Menemen’e varmak üzere
Yılan uykusu gibi
Düştü Kubilay’ın başsız gövdesi
Bir çınar dalı gibi yere
5/6
Sarktı yakasından anasından gelmiş
Mavi çiçek mor çiçek bir çevre
Düştü Kubilay’ın başsız gövdesi
Bir söğüt dalı gibi yere
Aydınlık aydınlığa yaklaşır iken
Sonsuzluğa ere ere
Düştü Kubilay’ın başsız gövdesi
Bir zeytin dalı gibi yere
Düştü cebinden bir kitap,
Açıldı göklere…
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
Atatürk, Menemen Olayına çok kızdı! Söylendiğine göre, Menemen’in haritadan silinmesini bile buyurdu! Sonra çevresi tarafından ikna edildi. Olay sonrası M. Kemal’in yaptığı açıklama şöyle:
“ Büyük ordumuzun kahraman genç subayı ve Cumhuriyet’in idealist öğretmen kadrosunun kıymetli üyesi Kubilay Bey, temiz kanı ile Cumhuriyet’in hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirilmiştir”
Evet, onlar, “İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bekçi Hasan, Bekçi Şevki, Kubilay… Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz.”
Kaynakça:
http://www.turkcelil.com/?p=3 59 Arzu Kök ( * )
https://tr.wikipedia.org/wiki/Mustafa_Fehmi_Kubilay (**)
6/6