Mehmetçiği Suriye topraklarına itmek isteyen Hasan Celal Güzel’e politik reddiye!
Merhaba; Sayın Hasan Celal Güzel.
Siz eski bakanlarımızdandınız değil mi?
Yanlış hatırlamıyorsam, Milli Eğitim Bakanlığı yapmıştınız.
Daha sonra ‘’Her insanın hayatında yaşayabileceği inişleri çıkışları’’ sizde yaşadınız ve şimdi aktif siyasetten uzak bir yaşam sürüyorsunuz.
Ve siz de her emekli siyasetçinin, yaptığı üzere, pijamaları çekip, evde televizyon karşısında haberleri takip ederek, Dünya’yı yorumluyorsunuz. Çevrenizi, daha doğrusu dibinizi aydınlatmaya uğraşıyorsunuz.
Arada sırada, benimde yazılarımı yayınladığım bu sitede yazılarınızı ekliyorsunuz.
Görüşlerinizin çoğuna katılmasam da,farklı fikri yelpazelerden, Dünya’yı değerlendirmek adına, kaleminizin işlemesini destekleyenlerdenim.
Ancak geçen gün neşrettiğiniz, ‘’ Türkiye Suriye’ye Müdahale Etmelidir ‘’ yazınızı okuyunca; size bir cevap yazısı yazmadan, rahat uyku uyuyamayacağımı anladım.
Topraklarımızın dışındaki bir olaya, TÜRK ASKERİNİN gönderilmesini öne süren görüşünüzü, DEHŞETLE ve KAYGIYLA değerlendirdim…
Şunu unutmayın, Sayın Güzel; bir söz vardır… Şöyle der; ‘’Kodamanlar savaş başlatır, gençler savaşı cesetleriyle bitirir…’’
Yani diyeceğim odur ki,bu sözden esinlenerek, hayli geçkin yaşınıza rağmen, gündelik yaşamınızda ki lüksleri bir kenara bırakıp, postalınızı ayağınıza çekip, elinize de silahı alıp, ‘’Tek kişilik ordu misali’’ Suriye’ye gidecekseniz, yolunuz açık olsun. Ancak, Mehmetçiği, bu işten uzak tutun…
Aslında; ‘’Türkiye Suriye’ye Müdahale Etmelidir’’ yazınızı, tamamen samimi duygularla, zulme karşı direnmek maksadıyla yazdığınıza inanmak istiyorum. Çünkü aksini düşünmem, size karşı önyargılı bir yaklaşım olur ve bu da hoş kaçmaz.
Ama sizin gibi, bir dönemler, devlet mekanizması içerisinde üst noktalarda bulunmuş bir şahsın, Suriye olayları konusunda ki, bu sert tutumu, zihnimde karmaşaya yol açıyor, ne yalan söyleyeyim…
Sayın Güzel, konuyu daha iyi anlamanız açısından, şu soruları sorayım size…
Size göre; bir ulusun kendi içerisinde olan bir olaya, komşusu olan bir devletin, dışarıdaki müttefikleri ile bir ittifak sistemine girerek, içerisinde sorunlar olan o ülkeyi istila etmesi, Uluslar arası etik açısından ne denli doğrudur?
Suriye’ye askeri müdahale de bulunmadan önce, binlerce alternatifi olan, diplomatik opsiyonların varlığını neden es geçiyorsunuz?
Siz, neden diplomasinin gücünü bu kadar hafife alıyorsunuz? Yoksa Suriye’de her iki taraftan hayatını kaybeden insanların dramını düşünmek yerine, başka hesapların mı peşindesiniz?
‘’Ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkı!’’sizin için sıradan bir cümleden mi ibaret yoksa?
Ve de daha vahim olanı ise, Batı’da ki birkaç sermaye ağasının, tümüyle kumanda ettiği Pentagon’un talimatı ile Suriye’de çıkartılan bu kargaşanın, ancak Mehmetçiğin kanı ile sonlanacağını hangi ruh hali ile düşündünüz ve tasavvur ettiniz?
Uluslar arası politika; bu kadar kaypak mıdır ki, ‘’Ermeni soykırımını inkar yasası’’ ile ülkemizi köşeye sıkıştırmaya uğraşan Frenk Beyliği ile, iş Suriye’ye geldiğinde, kol kola, güle oynaya birlikte hareket ederek, Şam’ı, Humus’u, Hama’yı, Lazkiye’yi bombalayacağız?
Suriye’ye; demokrasinin; tepede Frenk uçağı, yerde Türk postalı, denizde İsrail gemileri ile mi geleceğini düşünüyorsunuz ?
Suriye krizi ancak ve ancak masa başında çözülebilir. Tarafsız ülkelerin oluşturacağı bir uluslar arası ve devletler üstü, bağlayıcılığı olan, özel statülü bir komisyonun (Tabi bu komisyona Rusya’nın ve İran’ın girmesi zorunludur!) Suriye’de Esad ve muhalif grupları aynı masaya oturtabilmesi ile çözüme ulaşır. Ve inanın bana bu çözüm metodu, Şam semalarında ölüm saçan bir F-16’nın gezmesinden daha insancıl ve barışçıl olacaktır.
Bu daha insancıldır ve daha barışçıldır…
Sizin gibi aydınlarımızında görevi bu şekilde olmalıdır. (Savaş borazancılığını sizin şahsınıza yakıştıramıyorum)
Sayın Güzel, siz bu ülke de her istediğinizi yapmakta özgürsünüz.Yukarıda da belirttiğim üzere, elinize silahı alıp,Suriye sınırını aşıp, inandığınız dava yolunda mücadele etmekte özgürsünüz. Ama Mehmetçiği, özellikle İsrail’in ve Amerika’nın, bölgede oynadığı kirli oyunlara çekmeye ne hakkınız var ne de haddiniz.
Çünkü bu ordu, sizin ordunuz olduğu kadar, benim de ordum, benim de askerim. Ve ben ismini dahi bilmediğim askerlerimin, Şam sokaklarında, ne idüğü belirsiz bir savaşta şehit edilmesine,göz yumamam.
Selam ve muhabbet ile saygılarımı sunarım.