Milli Eğitim Bakanlığı, Atatürk ilke ve İnkılapları ile Atatürk milliyetçiliğine vurgu yapan yasal maddeleri kaldırıyor. Bunun yerine insan haklarına vurgu yapan yeni hedefler koyuyor. Bundan sonra hiçbir Türk çocuğu, Türklük kimliğine dayalı ve Atatürk’ün çizdiği çağdaş değişim anlayışıyla yetişmeyecek. Yani ”Ne mutlu Türküm ”diyemeyecek. Yapılacak yasanın içinde birazda Atatürk’e düşmanlığın hırsı gizlensin olsun bitsin. Cumhurbaşkanı Gül, meclis kürsüsünden haykırmadı mı, ‘Atatürkçülük de neymiş? Hiç demokratik ülkelerde devletin dayatması olur mu? İnsanlara tek bir fikir empoze edilir mi? Durmadan Ne mutlu Türküm diyene demenin anlamı nedir artık bırakın bunları” diyerek, yıllardır Atatürk düşmanlığı yapılmadı mı bu ülkede. ‘Atatürk ve laiklere kin kusan birini inadına Anadolu Ajansının başına getirmek, yine aynı duyguları yansıtan kişi şimdi Milli Eğitim Bakanlığının başında bulunuyor. Burada söylenecek başka bir söz var mı acaba? Şimdi varsın birileri buna yanıt versin… Türklüğünü unutan bir toplum olarak tarihe böyle yazılacak bu ülke. Peki, bunun sorumluları kim dersiniz? Millî Eğitim Bakanı olan yeni bakan her konuşmasında ”Türklüğe” vurgu yapan tüm yasal maddeleri de ortadan kaldırtıyor. AKP yeni hedefine biran önce ulaşabilmek için elini çabuk tutuyor, her şeye rağmen akil insanlarında bulunduğunu bildiğim AKP’de, acaba başka birileri yok muydu Milli Eğitim Bakanlığı gibi çok önemli bir kurumun başına getirilecek kişi. Bunun da yanıtının gelmeyeceğini biliyorum.
EVRENSEL YURTTAŞ MİLLİ YURTTAŞ KİMLİĞİ VE ANAYASA…
Hem Atatürk ve hem de Türklük ”evrensel yurttaş’ ‘kimliğinin yerine ”milli yurttaşı” öneriyordu. ‘Millî yurttaş” yerli, bizden, tarihsel köklerinden yaşayan somut bir varlıktı. Bir ulusun ve milletin öğesiydi. Evrensel yurttaş ise evrensel kurallara bağlı, kendini yeryüzüne ait hisseden, belirli bir tarihe dayanmayan, insanlık âleminin parçası olacağından zararsız olarak görülen yurttaştır. Öyle bir yurttaşın, yerli ve milli olmasından öte insan olması yeterlidir. Millî yurttaşın, kendini bağlı hissettiği bir vatanı, üzerine kurulu bir ülkesi, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal sistem içindeki ilişkilerden doğan, yaşadığı toplumun bir parçası saydığı toplum bilinci vardır. Şimdi mevcut hükümetin yapmak istediği şey, yeni yurttaş kimliğiyle ortaya çıkarmaya çalıştığı anlayışta, çağdaş değişim anlayışının izleri olmayacaktır, yeni yurttaş, şimdi nasıl bir kimliğin içinde yaşadığını bile bilmiyor bilmeyecek, çünkü ona bunun açıklamasını kimse yapmayacak, farkında olmadan nasıl bir kimlik alacağını sonradan anlayacak.
Türklüğü unut ama bu kimliği al sana bu yakışır diyecekler. Fakat unutmak istediği kimliğin özünde. Asıl Atatürk unutturulmaya çalışılıyor bunun farkında olduğu zaman iş işten geçecek. Cumhuriyet eğitiminin ”ulusal kamusal, laik, demokratik, bilimsel, üretici, tüm çağdaş değerleri, anayasanın koruması altındaki eğitim birliği temelli yerinden koparılıp yok ediliyor. ‘Atatürk ilke ve devrimleri, cumhuriyete bağlılık” artık söylenmeyecek unutacağız adını bile anmayacağız. AKP’nin biran önce hazırlamaya çalıştığı yeni anayasada, acaba ulusal değerler nasıl yer alacak merak ediyorum. Çağdaş değişim adına, gerçek kalıcı özde bir demokrasi adına, Atatürk değerlerinin laik cumhuriyetin korunması adına, yeni bir anayasanın hazırlanmasına asla karşı değilim.
Âmâ AKP kendi anlayışını yansıtan bir anayasa hazırlamada kararlı olduğu müddetçe, buna her zaman karşı çıkarım. Yeni anayasada insan hakları özgürlükler olmalı, bağımsız bir yargıya güven olmalı, polis devleti korkusu olmamalı, insanın düşüncelerini fikirlerini korkmadan yazacağı anlatacağı bir demokrasi anlayışı olmalı, halkın gerektiğinde kendini yönetenleri eleştirme hakkı olmalı, bunu yaparken korkuları yaşamamalı, yeni anayasada sanat ve sanatçıya saygı olmalı. Kısacası yine ifade etmeliyim ki Atatürk ilke ve inkılapları devrimleri çağdaş cumhuriyet olmalı. AKP kendi anayasasını yapma inadından vazgeçmeli, tüm kurumların birleştiği noktada bir anayasa olmalı. Âmâ şunu söylemeliyim ki, AKP bunu yaparken muhalefet ne düşünüyor ya da nasıl bir etkileşim içinde acaba? Her şeye rağmen AKP dışında kalan partilerin, özellikle CHP’nin hala ne yaptığını anlamak mümkün değil. CHP, bana göre etkin bir muhalefet yapamıyor, bundan sonra da yapacağını sanmıyorum. Zaten kendi içindeki bölünmüşlüğü bir türlü aşamıyor, asıl kimliğinden özgün çizgisinden uzaklaşmış öylece duruyor.
ÜLKENİN SÜRÜKLENDİĞİ SON…
Bütün bunların yansımaları sonucunda ”Yeni Türkiye’de ılımlı İslam cumhuriyetine dönüşümün tam ortasın da duruyor”1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun (METK) 2.maddesi ”Türk Milli Eğitimi’nin gelen amacı, Türk milletinin bütün fertlerini, ‘Atatürk inkılap ve ilkelerine ve anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı ‘yurttaşlar olarak yetiştirmeyi öngörmüştür. Anayasada var olan bir hüküm nasıl olurda Yeni teşkilat yasasının içinde yer almaz, Bu durum anayasaya aykırı değil midir? Şimdi ”Atatürk ilke ve devrimleri, Cumhuriyete bağlılık ”değerleri sessizce kaldırılıyor. Öğretmenlere verilen kılavuz ders kitaplarında Atatürk yok!… Talim ve terbiye kurulu nasıl olurda bu konuyu incelemez ve yayın izni verir? Millî Eğitim’in şimdi artık yaptığı tek şey, ulusal değerlerimizle mücadele ediyor yok olması adına, âmâ kimse de buna tepki göstermiyor, işte yaratılan korku toplumu sendromunun yansımaları. Nasılda kendini kurumlarda bile gösteriyor. ‘Atatürk inkılapları, Türk milliyetçiliği, Türk milleti” işte tüm amaç bu değerlerden yoksun bir toplum yaratabilmek. Bunlar bu değerler ”Ilımlı İslam cumhuriyetinin” içinde yer almayacak, yani tıpkı Din ve Bilim’in karşı karşıya getirildiği gibi. Bu gidişle zaman içinde ”Türk” ve ”Türklük” sözcüklerinin yer aldığı her şeyin değişeceği görülüyor
Bazı kendini ulema ve akıllı sananlar aklı evveller de ”Türkiye adı değiştirilsin ve devletin adı Anadolu Cumhuriyeti olsun” demezler mi. Türkiye’de neler oluyor nereye gidiyor bu ülke? Rahmetli Cem Karaca’nın söylediği şarkı gibi, ‘Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete’ ‘Laikliğe karşı 1995 yılında söylediği konuşmalar hala unutulmadı yeni Milli Eğitim Bakanının ve inadına böyle bir zatın Milli Eğitim Bakanlığı’nın başına getirilmesi nasıl bir yanıtı getiriri acaba? Okul sayısı azalırken, imam hatip okulları, İlahiyat Fakülteleri ve durmadan cami yapımları laik cumhuriyeti tasfiye değil de nedir? Eğitime kaynak yok, âmâ başka şeylere kaynak var, Libya’ya kime neden nasıl bilinmeyen biçimde 300 milyon dolar yollamak neden? Krizdeki Yunanistan’ın 200 milyon dolarlık doğalgaz nakil borcunu büyük devletiz diyerek silmek neden? Başbakanın uçaklarına, helikopterlerin, devasa makam araçlarına inanılmaz kaynak var! Milletvekillerinin her birine yeni sekreterler, akıllı odalar, yapılmasına kaynak var! Milletvekillerinin her birinin sekreter, bir danışman, yetmiyor şimdi birer fiyakaları şoför alınmasına kaynak var! Peki, seçilemeyen eski vekillere Bakanlara yardımcı olmaları adıyla yeni birer olanak sağlanması neden? Buna gerek var mıydı amaç neydi? Şimdi tüm bunlara inanılmaz kaynak formül bulunurken Milli Eğitime kaynak yok
Başbakan kendi yarattığı uyuyan bir topluma karşı inandırıcılığının verdiği serle çok iyi konuşuyor ikna ediyor onları. Şimdi ”Benim halkım benim vatandaşım’ ‘diyor. Âmâ koca bir ülkeyi nasıl bir maceraya sürüklediğinin de farkında değil. Türkiye nasıl bir sona doğru sürükleniyor? Terörün acımasız yüzünü yaşayan bir ülke, hala sorgulanmadan yıllarca içerde yatanlar, düşüncelerini yazdıkları için tutuklananlar, aydınlığı çağdaşlığı konuşmaktan korkan bir toplum. Hala açlık ve yoksulluk içinde yaşayan milyonlarca insan, her üç kişinin ikisinin işsiz kaldığı bir ülke. Sanatın ve sanatçının saygı görmediği bir ülke ve her geçen gün yukarda yazdığım gibi. Atatürk devrimlerinin yok edilerek ”Ilımlı cumhuriyet” içinde yer almasına doğru sürüklenen bir Türkiye.
Başbakan nasıl bunca yükün altından kalkacak acaba? Bunca sorun varken, kendi halkın hala mutsuzken, sen hala Arap baharının nasıl estiğini, ya da çöl sıcaklığının nasıl insanı yaktığını düşünüyorsun. Ne kadar çırpınsan da, ne bir Cemal Abdülnasır, ne de bir Selahattin Eyyubi, ya da bir başkası olabilirsin. Türkiye’nin Ortadoğu politikası bana göre uçurumun kenarında duruyor, bunu bir hırs yüzünden aşağıya sürüklemeye kimsenin hakkı yok. Teröre siyasal bir çözüm bulamamak. Terör ne istiyor? Bunu Başbakan çok iyi biliyor, peki istenen orta da neden halktan gerçekler gizlenir, sadece göstermelik vicdan sorumluluğu yansıtmak ”içim acıyor’ ‘söylemleri nasıl bir duygunun terennümüdür acaba? Terörün neden cesaret aldığını ortada. Batı’nın çağdaş değerlerinden bu ülkeyi koparıp. Ortadoğu’nun kabile demokrasisine sürüklemeye. Atatürk devrimleri ve laik çağdaş cumhuriyetten yoksun bir sisteme sürüklemeye kimsenin hakkı yok.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE…