Trabzon zengin bir tarihe yaslıyor başını. Yüzyılların birikimi var bu topraklarda. Bu yönüyle bir tarih müzesi görünümündedir. Çok zor günler yaşamış bu kıyı kentimiz. Düşman dayamış bağrına hançeri. Fakat Türk’e yâr olmuş en sonunda bu topraklar… Boşuna akmamış kanlar… Koşarak gelmiş Trabzon hasretlisine… Fatih’e açmış görkemli surlarının kapılarını. Geçmişle gelecek arasında köprü olmuş bu büyük medeniyete beşiklik etmiş topraklar… Güldüğü günlerden çok, ağladığı günleri vardır. Fakat yine de mutludur mavinin beşiği…
Trabzon, sırtını Boztepe’ye dayamış denizin mavisiyle doğanın yeşilinin ölümsüz raksını seyretmektedir. Akçaabat’ta kınalı elleri tütün kokan bir genç kızın yarınlara dair hayallerine yetişmek gök boşluğunda ayakta durmak kadar müşküldür. Bu şehrin bir doktor kadar mahir yaylalarında bulutlara değer başınız. Kaymak kuymağını yiyince bir hoş olursunuz. Duman gelince sanki binli rakımlı tepelerde pamuk renginde denizler oluşur. Siz bu duman denizlerinde yepyeni ve apaydınlık dünyaların doyumsuz düşlerini kurarsınız.
Fatih’in fethettiği, Yavuz’un çeyrek yüzyıla yakın bir zaman valilik yaptığı, cihan padişahı Kanunî Sultan Süleyman’ın doğduğu ve çocukluk yıllarını geçirdiği müstesna bir şehirdir Trabzon… Ortahisar’da kaldırım taşlarına sinmiştir muhteşem Süleyman’ın izleri…
Düşlerimizi besleyip büyüten şehirdir Trabzon. Günün 24 saatinde hatıraların masmavi sularında soluklanırız bu şehirde. Kıldan ince, kılıçtan keskin ve bir o kadar da inatçı yağmurlar yıkar; rüzgârlar da bir ana şefkatiyle kurular ve tarar kır saçlarımızı… O yağmurlar ki toprakla olan dostlukları iki sevgiliyi andırır. Faroz’da bir balıkçının ağına takılıp gider bakışlarımız. Hamsi kokar denize ve (bordo)maviye dair düş ve düşüncelerimiz.
Bu şehir candır, canandır; cadde ve sokakları üzerinden geçenleri bağrına basar. Onları zaman tünelinden geçirerek tarihin dehlizlerine götürür. İstanbul’un Fatih’i Sultan Mehmet, onca meşakkati göze alarak Zigana sırtlarından iner Trabzon’da üs kuran Rum’un üstüne. Yıllar geçer Yavuz Sultan Selim’i genç bir şehzade, bir vali olarak, Kanunî’yi ise Ortahisar sokaklarında dolaşan kendi küçük, hayalleri büyük bir sultan ve halife olarak görürsünüz.
Yollarına, köprülerine, camilerine, cadde ve sokaklarına tarihin enfes kokusu sinmiştir kadim şehirlerin şahı Trabzon’un. Zağnos ve Tabakhane köprülerinden geçenlerin izi kalmıştır kesme taşlarda. Boztepe bir kalkan olmuştur şehrin üstüne. Hayret ve hayranlık dolu bakışlar şehrin üstünde odaklanmıştır. Zaman içinde zaman, devir içinde devir bu toprakların gül yüzünü düne çevirmiştir. Sümela Manastırı’nda ve Ayasofya’da hoşgörü ve bağlılık, Uzungöl’de tabiatın gülen yüzü bu şehri daha da yaşanılır kılmıştır. Ganita’da içilen demli çayların buğusu hatıraların demine karışarak gönülleri nostalji ırmaklarında sürüklemiştir.
Kadim şehir Trabzon, tarihte pek çok millete beşiklik etmiş, mühim yerleşim yerlerinden biridir. Tarih boyunca bu topraklarda pek çok medeniyet filizlenmiştir. Bu medeniyetlerin kalıntıları bugün de apaçık gözlenebilmektedir. Geçmişle bugünü sentezleyen bu eserler, sevgi ve hoşgörünün derin çizgilerini şehrin gül çehresinde ebedileştirmektedir.
Trabzon her şeyiyle Türkiye’nin gözbebeğidir. On yedi ilçeye sahip olan Trabzon’un, dokuz ilçesi 114 km.lik sahil şeridinde sıralanmıştır. Bunlar batıdan doğu istikametine doğru şöyle dizilmişlerdir: Beşikdüzü, Vakfıkebir, Çarşıbaşı, Akçaabat, Yomra, Arsin, Araklı, Sürmene ve Of…. Öte yandan Tonya, Şalpazarı, Düzköy, Maçka, Köprübaşı, Dernekpazarı, Hayrat ve Çaykara ilçeleri ise sahilden içeridedir. Bu ilçeler denizin uzağında olmanın mahzunluğu ve ezikliği içerisindedirler. Bu yüzden her dem denizi düşlerinde yaşatırlar.
Trabzon’umuz tarihî eser potansiyeli bakımından diğer illerden çok daha ilerdedir. Zira ilimizde Kültür Bakanlığı tarafından tescillenmiş ve koruma altına alınmış 550 tarihî tescilli kültür varlığı bulunmaktadır. Bunun yanı sıra tabiat varlığı olarak belirlenmiş ve koruma altına alınmış bölgelerimiz de mevcuttur. Bugün il merkezinde ve ilçelerde sayısız tarihî esere rastlamak mümkündür. Aradan uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen bu eserler olanca ihtişamıyla tarihe tanıklık etmektedir. Bunların başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz:
“Trabzon Kalesi, Kalepark, Yenicuma Camii, Cephanelik, Su Kemerleri, Akçakale, Ayasofya, Küçük Ayvasıl, Ortahisar Camii, Molla Nakip Camii, Kudrettin Camii, Hüsnü Göktuğ Camii, Kızlar Manastırı, Kaymaklı Manastırı, Kuştul Manastırı, Sumela Manastırı, Santa Maria Kilisesi, Gülbaharhatun Camii, İskenderpaşa Camii, Tophane Hamamı, Sekiz Direkli Hamam, Meydan Hamamı, Çeşmeler, Köprüler, Atatürk Köşkü, Memişağa Konağı, Erdoğdu Bey Camii, Musa Paşa Camii, Saraçzade Medresesi, Ortahisar Muvakkithanesi, Emir Mehmet Türbesi, Hamzapaşa Türbesi, Bedesten…”