Ben yaşadıklarımın hiçbirini unutmam. Ama evet! Yeri gelir susarım. Susarım ki anlaşılsın yaşadıklarımız, hazmedilsin biraz. Laflardan ziyade ne yaptığın ne ettiğin önemli her koşulda..ne oldu nerde kaldı onca laf nereye gittiler bir anda yok oluverdiler amansız ve beklenmedik bir şekilde..bir inat uğruna biter mi onca yaşanılan silinip atılır mı bir köşeye umursamazca..düşümde gördüğüm veyahut gözümde canlandırdığım mükemmelim, idealim diye nitelendirdiğim o melek bir anda kaybolabilir mi? Peki ya bir anda yok olabilir mi? “Masal” mıydı yaşanılan onca mutluluk hayatımı endekslediğim bir cümleden mi ibaretti her şey..hiç düşünmeden inanılan “masal” tadındaki yarınlara mı umut besledik? Görünen köyün “masal”ı mıydı bizimkisi yoksa “masal”ın içinde bilinmeyen onca şeye inanan saf bir kuklanın hikâyesi miydi yaşadığımız? Her sabah güneşim diyerek uyandığım ışığım da yok hayat sahnemde artık. Işık yok; karanlık bir yolda kendini kaybeden “masal” tadında bir heyecandı benim hikâyem aslında. Öyle başladı; ışığım diye sarıldığım gün geçtikçe daha çok bağlandığım hiçbir şekilde ayrı olacağımı düşünemediğim bir melek vardı düşümde.
Hayal meyal hatırlıyorum o da benim için yanımda olduğunu söylüyordu. Benim hayatımdı yol gösteriyordu; varlığı bile yetiyordu aslında. “Masal” bu ya, imkansızı yaşamaktır ya asıl amaç sevmektir ya sorgusuz sualsız tek seferde söylenilen o bir çift kelimeye hasret kalmanın resmidir kısaca yaşanılan ya da yaşanıldığı sanılan o en mükemmel tadına doyulamayan saniyeler..
Rüyanın içinde hiç uyanmak istemez ya bazen insan uyanmayı bırakın öyle bir rüyaymış ki benim ki gerçek sanmışım her şeyi. O kadar safmışım ki gerçek ile “masal”ı bile ayırt edememişim. Saf olmak da o kadar kötü bir şey değilmiş ama; en azından “sen iyi bir insansın” lafını işitince dünyalar senin olabiliyormuş. İyilikten ziyade değer verdiğin kişinin sana iltifat ettiğini hissediyormuşsun; daha Türkçe ifadeyle “ne kadar saf birisin ya oyuncak gibi oynuyorum seninle farkında değilsin” demesiymiş asıl anlatmak istediği.
Neden peki bu kadar acıya ıstıraba rağmen yinede onun yanından ayrılmak istemez insan, o “masal” içinden çıkmak içinden gelmez? Salaklığından mı yoksa her şeye rağmen içinde küçük de olsa bir umut besleyip her üzüldüğünde yıprandığında ona sarılıp içindeki sevgiyi besleyip büyütmesinden mi? Ya da hiçbir şekilde yaşadığı anın bir rüyadan ibaret olmasını kabullenemediğinden mi? Bir rüya olduğunu bilseydim eğer hemen uyanmak isterdim uykumdan çünkü rüyalar da “masal”lar gibi gerçek değillerdir. Gerçek olan tek şey gördüğün rüyadır ve rüyanın varlığıdır.
Ya da sana anlatılan “masal”dan ibarettir her şey tüm saflığınla inandığın gerçek adına hiçbir şeyin olmadığı başka bir dünyadır o gerçek sandığın rüya. Kendini kandırmışsındır aslında her şeye rağmen bütün olanların ve yaşanılanların iyi yönlerini görmek gerektiğini yoksa yok olup gitmekten başka bir çarenin olamayacağı bilinciyle yaşamanın daha acı veren bir şey olduğunu düşünmek istememişsindir. Bütün zıtlıklara rağmen, bütün yükün altında ezilmene rağmen yaşanılan o en güzel günlerin bir “masal”dan ibaret olmasını kabullenmek istemediğindendir yaptığın onca fedakârlık.
***
İşitilen onca lafa yapılan onca haksızlığa inat yinede yanında olma istediğim tek insandın sen. Her şeyimi paylaştığım, dert ortağım, dostum, arkadaşım, yediğim yemek, içtiğim su, aldığım nefes, dinlediğim müzik, attığım adım ve hayatım..söylenecek o kadar çok şey var ki senin hakkında hepsi geride kaldı. Bitti, tükendi artık. Ben uykumdan uyandım. Sen “masal”ını bitirdin..Tekrar uykuya dalma zamanı ama bu sefer başka bir rüyanın beni bu şekilde etkilemesine izin vermeyeceğim. Çünkü uyuyacağım artık..En azından bilinçsizce ömrümün sonuna kadar nefes alıp vereceğim. Yaşamın ne tadı kaldı ne tuzu gerçeği biliyorum ya o yetiyor artık bana. Evet uyuyorum, kapattım gözlerimi bir “masal” işitiyorum yine hayır aynı “masal”ı duymak istemiyorum..Bundan sonra da hiçbir “masal”ı dinlemek istemiyorum. Rüya mı? En azından akıllandım artık. Bu da bir rüya..
Böyle duygusal yıkımlar yaşadığımızda, bunların sadece bizim başımıza geldiğini düşünüyoruz çoğu zaman.Ama sizin yazınızda da görüldüğü gibi hemen herkes hayatının bir döneminde bunları yaşamak durumunda kalıyor malesef.Önemli olan bu süreçleri en az hasarla atlatabilmek ve gelecek günlerin güzellikler getireceğinden ümidi kesmemek…
Masallar hep güzel biterdi annem anlatırken,hep saflık kazanır sanırdım ,gerçekle masal arasında ki fark da burdaymış işte..Adına saflık dediğimiz,nasıl görememişim nasılda inanmışım diye kimi zaman kendimizi suçladığımız kırıldığımız anlara,şimdi uzaktan baktığımda sadece şunu fark ediyorum inanmıştım, neden mi ? çünlü gerçektim ben kendisi gibi bilirmiş ya insan karşısındakini.
Hayatı bir oyun sahnesi sanan inanların hayatım da olmamasına duacıyım bu hayatta,inancın inançla karşılaştığı yer de herkes kendi gerçeğini yaşar mutlaka,belki de masallar ve rüyalar da hayatın deneme sınavlarıdır bize.kim bilir..