Manolyadaki serçe, ağacın o güzel çiçeğiyle mutluydu. Manolya çiçeğinin güzelliği, koklamaya kıyamam benim güzel manolyam dizeleriyle anlatılmak istenmişti.
Parkın en güzel ve en nadide çiçekli bitkisiydi, manolya. Dalların yapraklar arasındaki çiçekler, ağacın sembolüydü. Koklamaya kıyılamayan sembol durumunda çiçeklerdi.
Beyazında beyazıydı manolyanın çiçekleri. Çiçekler sevgi yüklü, bir o kadar da mutluluk veren. Manolyadaki serçe de o çiçeklerle neşeliydi. Çiçeklerin çevresinden ayrılmaz, yapraklara dolanır ve çiçekten ayrılmazdı.
Ağacın dallarının ayrıştığı yere yapmıştı yuvasını serçe. Yuvayı üst üste gelmiş yapraklar örtüyor ve koruyordu. Yaprakların arasındaki çiçekler yuvanın tacıydı. Yuvayla özdeşleşmiş yaprakların sararmasını veya dökülmesini serçe istemezdi. Serçe düşen yaprakla beraber yere konar, yaprağı yerden kaldırıp tekrar yuvasına taşımak için çırpınırdı. Diğer serçelerle birlikte yaprağı taşımaya çalışırdı.
Serçenin yaprağı yere düşürmemeye çalışması, düşen yaprağı yuvasına taşıma gayreti görülmeye değerdi.
Manolyanın koklamaya kıyılamayan çiçeğinin kokusunu uzaktan hissederken, “Dökülmesin yapraklar, solmasın çiçekler,” diyoruz. Çiçeklerin solmasına çiçekler çok üzülecekti. Parkın nazlı manolyası, serçelere can yoldaşıydı. Can yoldaşı, serçesinin beslenmesini ve yavrusunun yetiştirmesini de üstlenmişti. Cıvıldaşan serçe de manolyanın sayesinde parkta sevilip sayılıyordu. Yuvasına yabancıyı yaklaştırmıyordu. Bir keresinde yerdeki yaprağı gagalayan güvercine bozulmuş, yaprağa dokunma diye tehdit savurmuştu.
Serçeler manolyanın etrafında dolanır, yuvasında tünerdi. Manolya ağacını mekân tutmuş serçeler, sevildiğini anlardı. Çünkü manolya ağacının altında serinlenen, dinlenen insanlar serçenin hareketlerine hayrandı. Serçeyi insanlar da seviyor ve gözetiyordu. Serçe sevdiğini koruyor, ona zarar verdirtmemek için, minik gövdesine bakmadan çırpınıyordu.
Serçeye üzülen yaprak ve çiçekler, havanın da olumsuz etkisiyle sararıp solmaya başlıyorlar. Kıyılamayan çiçekler ve güzelim dolgun yaprakları istenmeyen sona ulaşıyor.
“Manolyam yaprakların döküldü, çiçeklerin soldu,”
Manolya, sararmış yaprağı ve ezilmiş çiçeğiyle üzgün, yuvası ve yavrusuyla serçe dertli.
Parkın süsü manolyanın yaprağını sarartan, çiçeğini solduran hava ve su kirliliğine, atıklara “dur” diyor serçe ama kimin umurunda.
Serçe çiçeğin yanında, yaprakların üstünde temiz bir ortam için çırpınıyor, daldan dala konuyor, kirli havaya ve dumana saldırıyordu.
Parkta oturan, serinlenen uyuklayan insanların yanına düşen sararmış yapraktan ve solmuş çiçeğinden haberi var mı? Manolyadan ve hava kirliliğinden habersizlerin…
Çevre duyarlılığına ilgisiz insanlara serçenin ilham kaynağı olmasını dilemekten başka çaremiz kalmadı.
Serçe olup kirliliğe saldırıp ağacı korumayı hedefleyebilsek.
Koklamaya kıyamadığımız çiçeğe sahip manolyayı yaşatabilsek.