Mülkiyeliler Birliği’nden kalktım.
Metroya inip eve gideceğim.
Yaşamkent Turkuaz mahallesine doğru..
Karşımdan Konur Sokağın emektarı Mehmet geliyor.
Merhabalaştık. Mehmet demek Bilim ve Sanat demek.
Beyaz saçlı, sarışın, İlkçağ filozofları gibi. Yüzünden insan sıcağı akıyor.
“Gel dostum, şu karşıda iki çay içelim, biraz sohbet edelim”..dedim..
Oturduk, çaylarımız simidimiz geldi.
Sordum, “neler yapıyorsun, Bilim-Sanat” nasıl gidiyor, dedim.
Sattım kafeyi, dedi, şimdi “gölge yazarlık” yapıyormuş, anlattı işin inceliklerini..
Sözü Mamak Tatlısı kitabına getirdi.
Mamak Tatlısı kitabında acıların anısı anlatılır.
Etimek tatlısı.
Etimek ve sonrası beklemek..
Cezaevinde hükümlüler görüş günü yaparmış bu tatlıyı.
O gün etimekle yapılır ve beklemeye bırakılırmış..
Üç dakikalık görüş sonrasının ödülüymüş bu tatlı.
Asıl tadı beklemekten gelir.
“Bazı şeyler yıllar geçse de sizinle yaşamaya devam ediyorsa yazmaya da değerdir” diyor, kitabın yazarı Mehmet Öz.
(Mamak Tatlısı, Mehmet Öz, Bilim ve Sanat Yayınevi, İstanbul, Kasım 2013, 133 sayfa.)
Yazdığı bir Ankara şiirini okudu..
“ sevdim seni
doğduğum, doyduğum, yaşadığım kentsin sen
kaldırımlarında babaharman’da öldüğünde babam
on ikisindeydim, gömemedim küçücüktü yüreğim
ellerim kadar…
öncesi sokaklarında saklambaç oynadım seninle
sonrası saklankaç…
on sekizinde götürülürken senden
ellerim ellerinde
girişi yasakları taşıdım kimliğimde…
özledim
ölene dek değil
sende ölemeyecek kadar çok sevdim
sana ağlamadım seni ağladım ANKARA…”
Gelecek sohbette kitabın derinliklerine inmek dileğiyle kalktık.