AKP (gerçekten tarihe geçecek) bir kongre yaptı. Hayret ve ibretle izledik. Ülkemiz adına bir defa daha üzüldük.
1- Kongre baştan aşağı Cumhurbaşkanı’na yağ çekme gösterileri ile geçti. İlk defa yaşanan bir olayı hayret içinde gözledik. Cumhurbaşkanı’nın mesajı okunurken tüm salon -tek bir istisna olmadan- ayakta ve el pençe, huşu içinde dinledi. Yağcılığın bu kadarına da pes doğrusu. Böylece Kuzey Kore’ye de fark attık.
2- Zaten kongrenin asıl amacı da Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda Başbakan, Genel Başkan, TBMM Başkanı, Kabine görevini de üstlendiğini tescil etmekti.
Nitekim, Binali Yıldırım’ın konuşması bu durumun teyidi mahiyetinde idi. Açık ve net bir şekilde her konuda Cumhurbaşkanı’nın yetkili olduğu; kendilerinin sadece sekretarya durumunda bulunacağı ifade edildi. Nitekim kendisi konuşurken salonda R.T.E. sloganları hakimdi.
3- Tüm kararlar MKYK listesi, Bakanlar Kurulu, velhasıl tüm detay Cumhurbaşkanı tarafından tespit edilmiştir. Binali Bey’in tek görevi de fiili duruma hukuki kılıf uydurmaktır. Anti-demokratik, tek adama imkan veren, bir anayasa için çalışmaktır.
4- İcracı kabine lafı inandırıcı değildir. Zira, tek yetkili makam saraydır. Her şey tek kişinin iradesine tabi kılınmıştır. Tüm kurumlar (yargı dahil) devre dışıdır. (Bu durum Yüksek Yargı’nın umrunda değildir. Başkanlar saraya yaranmak adına, Rize’de çay hasadı yapmaktadırlar.)
Amaç tüm ülkeyi robotlar ordusu haline getirmek, tek bir muhalif ses bile bırakmamaktır.
5- Terörün azması, ekonominin çökmesi, hukuk düzeninin tam anlamı ile politize olması, can ve mal güvenliğinin yok olması, demokrasinin, fikir, ifade, inanç, teşebbüs hürriyetlerinin ortadan kalkması, dış itibarın tamamen kaybı, sosyal ve ahlaki dejenerasyon AKP’nin umranda değildir.
Onların tek derdi Saray’a yaranmaktır. Bir övgü, alkış, yaranma, yarışı içindedirler. Şirk günahı, umurlarında değildir. Adeta yeni bir dinin Erdoğanizmin peşindedirler.
6- Davutoğlu’nun, Bülent Arınç’ın, Abdullah Gül’ün vs’nin şimdi sitem dolu konuşmalarının bir değeri yoktur. Önemli olan zamanında konuşmak, haksızlıklar karşısında direnmek, dik durmaktı. Yıllarca her denilene boyun eğdiler, tüm günahlara ortak oldular. Cumhurbaşkanı’nın emirlerine boyun eğdiler. Övgüler düzdüler.
Şimdi tasfiye edildiler, dışlandılar. AKP’nin ne kadar vefasız, ne kadar saygısız olduğunu öğrendiler. Ama iş işten geçti. Koltuk dostları, kendilerini terketti. Yandaş medyanın hücumlarına maruz kaldılar. AKP döneminde tüm bizi biz yapan bağların (aile, hemşehrilik, vatandaşlık, dindarlık, vb.) çözülmesinin doğurduğu vahim ortamı, ancak idrak ettiler. Ama bu saatten sonra ne parti kurabilir ne de halktan bir şey talep edebilirler. Toplanır, toplanır, dağılırlar.
7- Şimde tek ümit MHP’deki yenilenme hareketindedir. Bunu AKP de çok iyi bilmekte, Devlet Bahçeli yönetiminin devamı için her türlü gayreti göstermektedirler. Kongreyi yaptırmamak için hukuk ihlallerine başvurmaktadırlar.
Ümitsizliğe düşmek yok. Demokrasiye, tüm hak ve hürriyetlere sahip çıkacağız. Haksızlıklara boyun eğmeyeceğiz. Hiçbir zulmün ebedi olduğu görülmemiştir. Ülkemiz de mutlaka güzel günlere kavuşacaktır.
Önemli bir tavsiye:
Türkiye’de ve dünyada dönen oyunların, sömürü düzeninin, iç yüzünü öğrenmek isteyenler, Ramazan Kurtoğlu’nun (Cansu Canan Özgen ile yaptığı röportajları muhtevi) ‘KÜRESEL DÜZENİN ŞİFRELERİ’ kitabını mutlaka okumalarını tavsiye ediyorum.