Cep telefonları hayatımızı kolaylaştırdı. Zamanımızı daha iyi kullanmamıza neden oldu.
Zararları yok mu, olsun… Teknoloji deyince ilk akla gelen cep telefonları…
Ve internette cep telefonu ve
ilginç davranışlar deyince karşıma şunlar çıktı;
– Cep telefonunun çalıp çalmadıgını anlamak için koca çantanın kulağa dayanması…
– Ankesörlü telefon kabinine girip cep telefonuyla konuşulması…
– Misket, kasap havası, çökertme gibi melodilerin telefona yüklenmesi ve bu melodiler eşliğinde ailecek oynanması…
– Havuz başında çıkarılan ayakkabılar içine cep telefonu saklanması…
– Herhangi bir cep telefonu çaldığında ortamdaki tüm telefon sahiplerinin çıkarıp, telefonlarına ‘benim ki mi çalıyor’ tripleriyle bakması, telefonu çalan kişinin yarışma kazanmış havasıyla telefonu açması…
– Her mekanda cep telefonlarının masaya konarak, daha düşük modelli telefonu olanlara karşı aşağılayıcı tavırlar takınılması…
– Cep telefonu melodilerinin tamamının çevredekilere dinlettirilmesi ve her biri için “bu nasıl?” diye sorulması…
– Otobüslerde titreşime alınıp, çanta içine yerleştirilmesi ve çaktırmadan iletişime devam edilmesi…
– Kontör gitmesin diye çağrı yaparak, haberleşmenin sağlanması ve bu iş için mors alfabesi benzeri bir kod sisteminin geliştirilmesi…
– Kapağı değişebilen telefonlar için, telefonu en son model gibi gösterecek sahtekar kapakların yapılması…
****
Makam atlayınca, pozisyon değiştirince telefonlarını değiştirenleri, bir makama seçilince, eskilerden kimsecikler ulaşamasın diye cep telefonunu sekreterine, özel kalem müdürüne ve korumasına vererek “aradığınızı ileteceğim” mesajlarını duymaya başlarsınız.
Ne de olsa artık o eski adam değildir. Şimdi çok önemli adam olmuştur…
****
Hayal eder; “bir belediye başkanı olsam, bir milletvekili olsam, bir meclis üyesi olsam, bir bilmem neci olsam çok şey fark edecek.”
Ne fark edecek, yapanlardan daha farklı yapacak.
Ne fark edecek, kenti uçuracak…
Ne fark edecek, demokrasiyi uygulayacak.
Ne fark edecek, kentte yaşayanlara daha çok vakit ayıracak.
Ne fark edecek, kamunun kaynaklarını çar çur etmeyecek.
Ne fark edecek, vatandaşa daha çok dokunacak.
Ne fark edecek, çalışmayanları tasfiye edecek.
Ne fark edecek, ranttan kaynaklanan gelirin birkaç kişi arasında paylaşımına izin vermeyecek, kamuya aktaracak.
Ne fark edecek, o var ya o bugüne kadar belediye başkanlığı yapmış herkesten daha farklı bir belediyecilik yapacak.
****
Milletvekili için de, meclis üyesi için de aynı şeyleri söyleyebilirsiniz.
Ancak, seçildikten sonra geçmişine rahmet okutan, ara ki bulabilesin moduna geçenlere söylenecek söz de yoktur.
Çünkü, işleri başlarından aşkındır. Zaman kendilerine yetmemektedir.
Ve artık dün iddiası olan, ideali olan adam gitmiş yerine burnundan kıl aldırmayan bir adam gelmiştir.
Telefonlara ise asla bakmamaktadır…
Çünkü, zamanı yoktur…
İşin ilginci İstanbul’da telefonuna bizzat bakan onlarca belediye başkanı vardır.
Buna milletvekilleri de dahildir.
Ancak kimilerine artık ulaşmak mümkün değildir. Çünkü onlar artık eski adam değildirler…
İşleri başından aşkındır… Ne de olsa kentin şehr-i emini olmuşlardır…
****
Anlayacağınız sevgili okurlarım, telefonla ulaştığınız adamın makamı büyüyünce (ki, o seçilmiş biridir, atanmış değil) ulaşmak artık mümkün değildir.
Halbuki, bir kentin içersinde yaşayan herkes kentin şehr-i eminine ulaşmak istese (ki, bu hakkıdır) neden ulaşamaz?
Doğru olan kentte yaşayan hemşerilerinin direk ulaşabilmesi değil midir, kenti yönetenlere?
****
Kimi belediye başkanları telefonlarını yanındaki korumasına bile vermiyor, bırakın özel kalem müdürüne…
Kimi belediye başkanları kendileri açıyor telefonlarını…
Kimi belediye başkanlarını ise ara ki, bulasın…
Sittin sene ulaşabilmeniz mümkün değil.
İyi ki, milletvekili değiller…
İyi ki, bakan filan değiller…
****
Bir kenti yöneten şehr-i eminlere düşen şeffaf yönetmektir kentlerini…
Yönetirken kenti, bir ayakkabı boyacısına dahi sorabilmek ve görüş almaktır…
Yönetirken kenti, muhalifleri ile beraber yönetebilmelidir.
Yönetirken kenti, hizmet yapmak istediği insanlarla beraber yönetebilecek yöntemler geliştirmektir.
Tabi diyebilir ki, “Beş yıllığına yetki aldım, neden muhaliflerle beraber, oy veren ve vermeyenlerle beraber yöneteyim ki, kenti. Neden onlara sorayım ki, kente yapacaklarımı? Neden hesap vereyim ki yaptıklarım için? Neden, bütçe şeffaf olsun ki? Neden kent konseyine başkan seçerken, geçmişten farklı davranayım ki? Bildik aynı yöntemleri yapar giderim” Ve diyorlar da… Seçilmeden önce söyledikleri için geçmişte kalmıştır. Çünkü yüksek karlı tepelerde reailite farklıdır…
Şimdi aşağıdakiler için, telefonlarını dün açan, bugün açmayan adam olmuştur…
****
“Geçmiş yönetimden farkın ne?” diye sorarlarsa ne yanıt verecek derseniz, yanıt hazırdır.
O, geçmişten farklıdır. Çünkü o O’dur, eskiler ise onlardır.
Ancak hayat aynen su gibi akmaktadır.
Aynı dünküler için aktığı gibi…
Aynı mezarda olanlar için aktığı gibi…
Gideceğimiz yer de bellidir, geldiğimiz yer de…
Anlayacağınız seçimle gelenler, seçimle gideceklerdir.
Hiç kimse bir makama kazık çakmıyor.
Zorla gelenler zorla, seçimle gelenler de seçimle gönderiliyor.
Hayatın kanunu böyle…
Hani birileri belki bu gerçeği unutmuş olabilirler…
Unutmasınlar diye tarihe not düşelim dedik…
Son söz: Hay Allah cep telefonundan konu nereye geldi. Cep telefonu ve katılımcı demokrasi… Cep telefonu ve temsili demokrasi… Cep telefonu ve radikal demokrasi… Cep telefonu ve ben bilirim, ben yaparım demokrasisi… Cep telefonu ve açmam abi telefon benim değil mi demokrasisi…