İslam alimlerinin kitaplarında geçen, onlardan bizlere ulaşan her cümlenin, her sözcüğün bir anlam ve öneminin yanında mutlaka bir kaynağı vardır. Çünkü İslam alimleri biz sıradan insanlar gibi gelişigüzel konuşmaz ve yazmazlar. Her konuyu dikkatle ve korkarak yazarlar. O nedenle alimlere itiraz veraset makamına itiraz olup ucu Kur’an ve Sünnet’e dokunur.
Günümüzde bazı kimseler Kur’an dışı her şeyi hurafe diye nitelendirir. Bazıları da keyfine göre bu hadis sahih, öbürü uydurma deyip cahilce cüret gösterirler. Eğer Kur’an’da geçen birçok konu ve ayet, Kur’an’da değil de hadislerde geçseydi eminin bunlara da uydurma diyeceklerdi. Hızır Kıssası Kur’an’da değil de Buhari ya da Müslim’de geçseydi dalga geçip inkâr edeceklerdi. Ya da Allah ve meleklerinin peygambere sâlat etmesi.
Yanı sıra Allah peygamberine “Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik” buyuruyor. Eğer bu bir hadis olsaydı ne diyeceklerdi acaba? Hem dalga geçip hem de bir insan nasıl âlemlere rahmet olur diyeceklerdi.
İmam Acluni, halk arasında dolaşan ve hadis olarak söylenen tüm sözleri toplayıp bunları bir kitap hâline getirdi ve buna da “Keşf’ül Hafa” dedi. Orada “Sen olmasaydın ben kainatı yaratmazdım” sözü halk hadisi olarak anlatılır. Senedi ve metni kanıtlanmadığı için bu hadise lafzen hadis denemez. Ancak bazı sözler vardır ki lafzen ayet ve hadis kitaplarında geçmemesine rağmen mana olarak doğrudurlar. O sebeple İslam âlimleri bu sözü hadis olarak değerlendirmişler. Çünkü kaynağı sadece hadis değil, aynı zamanda ayetlerden de çıkar.
Denir ki “İnsanları ve cinleri kulluk etsinler diye yarattım” ayetinde hayatın kulluk için yaratıldığı söylenmiştir. Nasıl oluyor da Allah kâinatı Hz. Muhammed için yaratsın. Bu kimselerin Kur’an’dan haberi yok. Başka ayetlerde “Yerde olanların tümünü sizin için yarattım” buyuruyor. Ne olacak şimdi? Hani kulluk için yaratılmıştı her şey?
Yaratılışın tek amacı kulluk değildir. Bunu anlamıyorlar! Yaratılışın bir amacı kulluktur bu doğru ama bir amacı da yerlerdeki her şeyin insanlar için yaratılmasıdır. Başka bir ayette “Hanginizim güzel amelde bulunacağını” tespit için hayatın yaratıldığı belirtilir. Demek ki yaratılışın tek amacı yoktur. Bir amacı da yine Keşf’ül Hafa’da geçen bir hadise istinaden Allah’ın gizli bir hazine iken tanımak istemesine dayanır. Başka bir amaç ise Allah’ın kâinatı Hz. Peygamber’in hürmetine yaratmasıdır ki “Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” ayetinin bir açılımıdır. Bu ayetten bu çıkar! Eğer Resulullah bütün âlemlere rahmet ise âlemler onun için var olmuştur. Bu hadisin mana olarak sahih olmanın ötesinde Kur’an-ı Kerim’den bile kaynağı sabit oldu. Şimdi Hadis Külliyatı içerisinde Buhari’den önce yazılan İmam Ahmet bin Hanbel’e bakalım. Onun Müsned’inde Levlake’yi anlam olarak ortaya koyan şu hadis yer alıyor: Resulullah şöyle buyurdu: “Ey Cabir! Her şeyden önce Allah’ın ilk yarattığı şey senin peygamberinin nurudur.” Başka bir rivayet: “Allah, seni kendi nurumdan, diğer şeyleri de senin nurundan yarattım, buyurdu.” diye buyurdu.
Şimdi bu iki rivayeti birleştirip şu sonuca varıyoruz, gözümüzün gördüğü ne varsa Hz. Resulullah’ın nurundan yaratılmıştır.
Kafasına göre bu hadis zayıf bu sahih demek ve keyfini dinde hüküm kılmak cahil Vahhabilerin ve onlardan beter Mealistlerin işidir. Allah (c.c.) bizleri keyfine uyup dini oyuncak haline dönüştürenlerden uzak tutsun. Ne yazık ki birçok dernek, vakıf, cemaat ve guruplar vardır, ancak başlarında ilim sahibi kimseler olmadığı için, cüretkar ve ilimsiz kimselerin yeri olmuş, oraya giden genç dimağlar dinlerini yanlış kimselerden öğreniyor, bu şekilde halk arasında yalan yanlış görüşler yayılıyor.