Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
LAF, LAF, LAF, HEP LAF!..
Kimseye değildir lafım, benden başka üstüne alınan olursa darılırım. Sitemim kendimedir, lafım kendime. İzlersen her zaman izlemediğin bir diziyi, görünce ölümün insanları nasıl birbirine bağladığını, senin öldürmek istediğinin, senin ölümüne ağladığını, yazarsın deli deli benim gibi…
Kalem bu dinler mi?.. dinler gönül efendisini, var olan sesin hükmüyle yazar durur.
Dedik ya delidir ne yapsa yeridir…
Şimdi gelelim saadete, işin püf noktasına ama lambaya püf demeden, karanlığa kalmadan okuyalım günü… Çünkü günü bize bağışlayan Rabbimiz. Dersler alalım hayattan.
Herzaman deriz, kalemimi okuyanlar hatırlar:
“Çünkü hayat kısa, zaman çok dar dostlarım; her sabah gün doğumuna gözünü açtığında sana günü yaşaman için 86400 saniye ikram eder o güne, günü yaşaman için Rabbimiz…”
O halde dostlarım bize hediye edilen 86400 saniyenin her saniyesini dolu dolu niye yaşamayalım, niçin ziyan edelim?. Boşa kürek çekip, boşa laf etmeyelim…
Elinden tutan var mı?.. Yaranı saran var mı?.. Derdin nedir diye soranın var mı?.. Derdini derdi sayan var mı?..
Hani melekler sormuştu Rabbimize:
– Senin en sevdiğin kulun o iken neden bu kadar ızdırapla imtihan ediyorsun?..
– Hem yetim, hem öksüz, hem de kimsesiz…
Ne buyurmuştu “Rabbimiz”?..
– Kimseye güvenmesin, hep benden istesin bana sığınsın” diye…
Sevmek mesele değil de güvenmek çok zor. Sır versen anlatıyorlar, dertleşsen kullanıyorlar, düştüğün zaman tanımıyorlar. Bir acayip haldeyiz vesselam şu yalan dünyada…
Sınanmadığınız bir acı üzerine konuşmak her zaman kolaydır… derler…
‘O öyle bir şey yapmaz’ diyerek kimseyi savunmayın çünkü artık herkes her şeyi yapar oldu. Gözün gördüğüne, kulağın duyduğuna inanamaz olduk.
Harbi geçip konuşmaz karşısına. Laf sokar aklı sıra. Dost dediğin öyle mi olur- geçer konuşur dost dediğinin karşısına…
Gel de güven insana… Gel de dost de, Yaradanın yarattığı kula…
Düşünmez mi insanoğlu, topraktan geldiğini ve toprağa gideceğini.
Düşünmez mi?.. Bir gün o musalla taşına yatacağını…
Ama derim ki kendi kendime: Koskoca Peygamberi üzmüşler (s.a.v) bu dünyada. Sen kimsin?..
Sonra hatırlatırım kendi aklıma, derim ki ‘Ne buyurmuştu “Rabbimiz.”
Dert dediğin geçer, sen Allah’a güven o her şeye yeter…
Sen hele bir ‘Bismillah’ de. Sana yol vermeyecek kim var.
Güvendiğimiz, istediğimiz ve sığındığımız yalnız Rabbimiz olsun…
Bir Atasözümüz vardır:” Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz.”
Kötü günlerin de iyi tarafı vardır, insanları tanırsın. Özellikle yanında sandıklarını…
Yuva kurarsın; boşanmanı beklerler… İş kurarsın; batacağın zamana iddiaya girerler…
Birisiyle ortak olursun; kesin ayrılılar derler… Başarırsın; acemi şansı derler…
Kazanırsın; babadan kalmıştır derler… Yükselirsin; torpili vardır derler…
Olur ya bir gün bir şeyler ters gider düşersin; ee! biz zamanında demiştik derler…
Her neyse deyip yuttuğumuz her cümlede bir insana, bir çizgi atıyoruz!.. O çizgiler birikiyor yüzlerimizde. Yaşlandık diyoruz. Bende hakkı kalan sevildiği günlere saysın!..
Uğradığım haksızlıklar konusunda vekilim sensin Allah’ım. Hak edene hakkını verecek olan sensin…
Kalbinde iyilik biriktirenlerin yolu her daim açıktır…
Üzülme ey can! Bu gün varlığını hiçe sayanlar, gün gelir gölgeni bile ararlar…
Sen gözyaşını bir elinle silerken, melekler sırtını sıvazlar ve der ki: “Üzülme Hak Teâla senin hakkını ahiretinde kendi verecek.”
Kavga çıkmasın diye sustuğun zamanlar, kırılmasın diye sessiz kaldığın konular ve kaybetmemek için alttan aldığın insanlar oldu.
Şimdi anlıyorsun değil mi? Bazı kavgalar çıkmalı, bazı kalpler kırılmalı, bazı insanlar kaybedilmeli. Sürekli gönül yapmaya çalışmak, boşa kürek çekmekmiş değil mi?…
İstediği şey almadığında karakteri değişen kişiden, işi düştüğünde seni arayandan, yanında olan, işi bittiğinde yanında olmayandan, aramadığın sürece aramayandan uzak durun…
İkinci şans vermenin anlamı yok. İnsanlar değişmez. İlkinde yaralayan, ikincide öldürür…
İşte dostlar o nedenle derim ki:
‘Sana ihtiyacım var’ demenize gerek kalmadan yanınızda olan insanlar olsun hayatınızda. Gerisi o kadar da önemli değil…
“Çoğaltmak lazım gökyüzünde kuşları,
Suda balıkları,
Yüzlerde gülümsemeyi,
Kalplerde sevgiyi,
Dünyada iyi olan, güzel olan her şeyi…” demiş yazar…
Peki, buna karşılık biz insanlar ne yapıyoruz?..
Güzel olan her şeyi çoğaltmak yerine, güzel olan her şeyi yok etmek için elimizden gelen her çabayı göstermekten hiç vazgeçmiyoruz ve inatla, ısrarla buna gayret ediyoruz maalesef.
Sevmek, sevilmek ve gülümsemek çok zormuş gibi nefrete, kine bürünmek daha güzelmiş gibi bunları kullanılıyoruz ve bunlar için savaş baltalarımızı hep elimizde taşıyoruz.. Kafa derisi yüzmek için…
Savaş baltalarını toprağa gömmeyi bir türlü şu Kızılderililerden öğrenemedi gitti insanlar… Hep hainlik, hep nefret…
Yüze gülümseyip, arkadan kuyu kazmak, daha dürüstçe mi geliyor acaba çoğu insana?..
Merhametsizliğin giderek arttığı bir dünyada yaşıyoruz.
Sevgiyle bakabilmek, yüzlerdeki gülümsemeleri çoğaltabilmek o kadar da zor olmasa gerek değil mi?..
İnsan sevgi dolu bir sözle herkese kendini sevdirebilir, nefret dolu bir sözle herkesi kendinden uzaklaştırabilir.
Güzel olan her şeyi çoğaltmanın bunca basit yöntemleri varken, uygulaması çok kolayken nedendir her şeyi çirkinleştirmek, güzellikleri yok etmek.
Nedendir nefret dolu bakışlar, kırıcı sözler, kin gütmeleri, laf sokmalar, insanların açığını kollayıp, alay edip, dalga geçmek, laf sokucu beyanlarda bulunmak…
Tek bir tebessümle, gülümsemeyle güzelleştirmek, iyilikle kucaklayabilmek, sevgiyle sarıp sarmalaya bilmek varken dünyada her şeyi, nedendir o zaman o gülümsemeyi kendimizden bile esirgemek.
Sevmek, sevilmek bu kadar güzelken, ortalığı nefrete bürümek, ağlatmak, kalpleri kırmak, insanlara cehennem hayatı yaşatmak, hayata küstürmek insan için yaşanılası en kötü durum değil midir? Sizce…
O halde ne yapmamız gerek dünyayı güzelleştirmek, kalpleri yumuşatmak için. Çok basit dostlar..
Sevmeyene sevgiyi öğretmek, aşılayabilmek, ağlayanı güldürebilmek, kalbini yumuşatabilmek için çalışmalıyız…
Haydi dostlar şimdi bir karar verelim ve hemen şu andan itibaren toprağın yağmuru özlemle kucakladığı gibi kucaklayalım bir birimiz ve biz olalım, sevelim, sevilelim.
İnanın muhabbetle sevmek, sabırla sevmek bu dünyadaki en büyük güzelliktir dostlarım…
Hadi şimdi kahvenizi alın, oturun bir köşeye. Ruhumuzu keşfe çıktık, sizde de katılın bu serüvene…
Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım’
Atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…
Güzel bir Pazar gününüz olsun dostlarım. Sevgilerin en güzeli sizinle, mutlulukların en güzeli yanınızda, huzurun en güzeli içinizde yaşamanız dileğiyle, gününüz aydın, geleceğiniz umut, sevgi ve hoşgörüden geçsin… Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun… Hoş kalın, hoşça kalın, her dem sevgiyle, hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#