Yaklaşık on yıldır, gelmekte olan dış ve iç tehdidi anlatmaya çalıştım. Özelleştirme/mülksüzleştirme ile birlikte, dış güçlerin Türkiye’yi federasyonlaştırma tehditlerinin eşzamanlı yürütüldüğünü, bunların her ikisine birlikte karşı durmadan mücadelenin hayal olduğunu söyleyip geldik.
Sorunu yalnızca laiklik sorununa indirgeyerek, her türlü beladan sadece ordunun gayretleri ile çıkılabileceği kolaycılığının netice vermeyeceğini yazdım. Yazdık.
Şimdi geldiğimiz yer neresidir derseniz; halkımız kuşatıldı, devletimiz kuşatıldı, ordumuz kuşatıldı.
Peki, bizim yapacak hiçbir şeyimiz yok mu?
Bazı çakma solcuların, kendilerine göre yaptıkları çözümlemeler sonunda “ devrimler çağı kapandı” deyip teslim mi olalım?
Öncelikle, bu kuşatmayı yarmak için meselenin yalnızca bir AKP ya da siyasi iktidar meselesi olmadığını bilmememiz gerekir. Evet, siyasi iktidarın emperyalist güçler ile yaptığı işbirliği kuşatmanın ana unsurlarından biridir.
Ama olay sadece bu değildir.
İç tehdit ile dış tehdit artık tekleşmiştir. Emperyal güçler arasında, Türkiye’nin parçalanması konusunda Osmanlıda olduğu gibi bir fikir birliği oluşmuştur. Osmanlının dağılma sürecinde, 1878 yılına kadar, dış güçler Osmanlının dağılması konusunda bir türlü anlaşmaya varamamışlardı. Fransa ve İngiltere bir denge siyaseti gütmüşken, Çarlık Rusya’sı hemen parçalayalım görüşündeydiler. 1878 Berlin Konferansında hepsi birden “tamam bölüşelim” dediler.
Sonra aralarında, hangi toprak kimin olsun konusunda bir anlaşmazlık oldu ama paylaşma konusunda tam bir mutabakat oldu.
Amerika ve Avrupa’dan yükselerek gelen dış tehdidin içerden gelen iç tehdit ile eşzamanlılığı, bize kendi aralarında tam bir mutabakat olduğunu göstermektedir.
Osmanlının dağılma sürecinde en etkin rolü alan Ermeniler gene etkin bir şekilde sahnededirler. Kürt ayrılıkçıların tarikatlar ile bütünleşerek verdikleri savaş 1878 yılına çok benzemektedir.
Çare; düşmanı ve birlikte olduğu güçleri halkımıza anlatmak. Halkımızın tam desteğine sahip olmak.
Emperyalizmin hiçbir ülkeye demokrasi getirmediğini, emperyalizmden demokrasi gelmeyeceğini halkımıza anlatmak. Seçimler yolu ile bu kuşatmadan kurtulmanın bir yanılgı olduğunu halkımıza anlatmak. Sandığı onların koyduğunu sandıktan kendilerinin çıkacağını bilmek.
Bizim temel sorunumuzun şimdi demokrasi olmadığını, yurdumuzu bu kuşatmadan kurtarmak olduğunu bilmemiz gerektiğini anlatmak.
Kendi halkımızı emperyalizmin elinden almadan hiçbir savaşı kazanamayacağımızı bilmeliyiz.
Türk ulusu bunu bir kez yaptı. Tüm dünyaya örnek oluşturdu. Gene yapacaktır.