Mustafa KÖSE
TAİRİH BİLİNCİ
KUŞ SESLERİNDEKİ ESRAR.!..
Rus İşgalinde ve Milli Mücadele döneminde Asker ve milislerimizin savaş ve direnişleri, haberleşme, gizli iletişim ve parola olarak KUŞDİLİ ..
1. Dünya Savaşı, Türk-Rus Savaşında, Sarıkamış don faciası, savaşı aleyhimize çevirmişti. Erzurum düşünce, Rus Ordusu Karadeniz’e hem sahilden donanma desteğiyle, cephe gerisinden asker çıkartarak, iç kısımda da uzun çatışmalardan sonra Bayburt ve yöresini de (3. Ordu Kumandanı Vehip Paşa’nın onca gayretlerine ve askerlerimizin kahramanlıklarına rağmen) ele geçirince, Trabzon’a yöneldiler. Trabzon’u da ele geçirdiler (18 Nisan 1916). Yörenin halkının, milislerin de kahramanlıklarla dolu savaşıyla, Karadağ’da uzunca bir süre Ruslar’ın karşısında direnen, savaşan Türk birlikleri, 20 Temmuz 1916’da Vakfıkebir deresi gerisine çekildiler.
Rusların 20 Temmuz’da Fol’a girmesi üzerine Türk kuvvetleri Çavuşlu deresine, 2 Ağustos’ta Görele’ye, 24 Ağustos’ta da Çanakçı deresi boyuna çekilmek zorunda kaldılar. Türk kuvvetleri 30 Ağustosta karşı taarruzla Görele’ye kadar ilerledilerse de, Rusların taarruzu ile 21 Ekim’de Harşıt çayı boyuna çekildiler ve burada cephe tuttular. . Rusları ve onlarla beraber olan Ermeni, Rum çetelerini; işgal ettikleri Harşıt’ın karşı yamaçları ve Sis Dağı civarlarında ummadıkları olaylar bekliyordu.
ÖLÜMÜN KOLAY YAŞAMIN ZOR OLDUĞU BİR GÖÇ :
Hopa’dan, Trabzon’dan berisi halkımız Görele istikametinde taşıyabileceği eşyasını, hayvanını almış geliyordu. Kayıkları olan yada kiralayabilen hali vakti iyi olan bir kısım deniz yoluyla kaçıyordu. Ancak büyük kısım dağların kıyılarından yollardaydı. Ama yol yok, iz yok; halkın yiyeceği yok. İnsanlar, çoluk çocuk perişandı, açtılar. Yenebilen ağaç yapraklarını, otları yiyorlardı. Yolda salgın hastalıktan , açlık ve bakım- sızlıktan ,başta çocuklar, pek çokları ölüyor, hemen oracıkta acele gömülüyorlardı. Bu şartlarda muhacirlerin lehine sayılabilecek tek husus her türlü yokluğa, Rus donanma- sının denizden bombardımanına rağmen, asker ve milislerimizin arazinin dağlık ve savunmaya, pusu kurmaya müsait olmasından da yararlanarak direniş göstermeleriydi. Bu suretle işgal, adım adım çekilerek gerçekleşiyor, göç eden muhacirlerde gitme imkanı buluyorlardı. O günkü Tirebolu’nun birkaç kilometre ötesinde denize dökülen Harşıt Çayı’nda cephe oluşturan asker ve gönüllülerin direnişi karşısında Rus Ordusu durmuştu. Harşıt Çayı’nı geçebilen muhacirler, Ordu, Ünye, Fatsa, Çarşamba, Samsun iline kadar gidip, geçici olarak yerleşeceklerdi.Ancak göçenler göç yolunda pek çok sevdiklerini, yakınlarını bir şekilde toprağa katmış bulunuyordu. O yıllar acılarla insanları kuşatmış, gülerek bakacak bir insan yüzü bırakmamıştı. Bu arada işgal olmamasına rağmen tedbir olarak, Tirebolu’nun merkezinde oturanların büyük kısmı, Espiye ya da diğer uzak yerlere göçmüş bulunuyordu.
ORMANDAKİ KUŞ SESLERİ :
Bir bölük Rus askeri iki ayrı koldan Sis dağlarının yamaçlarında ki çoğu işgalle birlikte terkedilmiş yada yalnızca yaşlıların ve bir miktar kadın ve çocuğun yaşadığı yamaç köylerini ve civarlarını denetlemek için yer yer ormanlık, keçi yollarından yada geçilebilecek yerlerden birer sıra silahlar elde, tetik hazır ilerliyorlardı. Naçarlığın(Rus komutanlığı) emri gereği dağda, ormanlarda bulunan Çeteler ele geçirilecek yada yok edilecekti. Bu Çeteler ihtiyaçlarını köylerde kalan vatandaşlarından karşılıyor, zaman zaman köylere misafir oluyorlardı ya da tamamen terkedilmiş köy evlerinde barınıyorlardı. Bu yönde Naçarlığa ihbarlar gelmekteydi. Sis Dağlarında istihbarata göre sayıları 15 ile 50 arasında olan 5 yada 6 çete gurubu vardı. Bunların çoğu yöre insanlarıydı, hatta bir kısmı savaşta o büyük karışıklık ve geri çekilmede ailelerini meraktan da cepheden kaçan kişilerdi. Ama şimdi Harşıt cephesi gerisinde işgal ettikleri topraklarda başlarına bela olmuşlardı. İstihbarata göre milis çetelerin içinde en az bir yüzbaşı, 3 teğmen, 4-5 de Türk Subayı vardı. Bunlar çeteleri eğitip, geliştirmişlerdi. Harşıt boylarında cephe tutan Teşkilat-ı Mahsusa Alayı, Sahil Müfrezesi ile haberleşi – yorlar, Rus Ordusu hakkında bilgi sızdırıyorlardı. Daha kötüsü asker sıkıntısı çeken Türk Ordusu’na bölgeden, Harşıt’ı geçirip yeni gönüllü askerler yolluyorlardı. Ayrıca Sis Dağı ve civarlarına ki bu alan bugünkü Şalpazarı, Eynesil, Çavuşlu, Doğankent, Tonya, Köse, Kürtün, Beşikdüzü, Görele, Çanakçı ve civarları gibi geniş bir alanı kapsamaktaydı ki bu bölgede askerimiz dağılıp geri çekilirken, perişan, aç yada yaralı bu bölgede rastlanan birliklerinden ayrı düşmüş askerlerimize hemen yardım ediyorlar, iyileştiriyorlar ve ya Çeteye dahil ediyor yada Harşıt cephesine, Ordumuza ulaştırıyor -lardı. Çetelerin en hassas olduğu konu ise Ruslarla işbirliği, muhbirlik yapan işbirlikçi -lerdi. Esasen ne yazık ki işbirlikçi sayısı oldukça fazlaydı. Bunların ana gövdesini kazalardaki, Rusların geldiği haberine rağmen kasabalardaki evlerini terk etmeyip, Ruslarla heyetler yollayarak anlaşan bir kısım eşraf ve onlarla hareket eden halk oluşturuyordu. Ancak tabi ki bunların hepsi muhbirler değildi. Muhbirler ayrıca Ruslara casusluk yapan, her olayı rapor eden belli kişilerdi. Çeteler birisi de kadın olan bu muhbirlerden birkaçını öldürmüşlerdi. Bu olayları takip etmeye kalkan Rusaskerleri de çeteleri takipte öldürülmüştü. İşgal sırasında, Eynesil’de, Çavuşlu’da, Görele’de yer yer Ruslarla şiddetli çatışmalar olmuştu. İşte bu muhbir olaylarından sonra Çeteler dağlara çekilmişler ve adam toplayarak önemli bir güç oluşturmuşlardı. Artık işgal bitinceye dek Sis dağı ve civarı, Rus askerlerinin ve Ermeni çetelerinin rahat gezebileceği bir yer olmaktan çıkmıştı.
AVA GİDEN.. :
Rus askerleri çam, kestane ve meşe ağaçlıklarının birbirini takip ettiği ormanlık bir alandan yukarı doğru çıkıyorlardı. Sabah yağmur yağmıştı, sonbahar aylarıydı. Dökülen yapraklarla dolu çakıllı ve çamurlu kaygan patikalardan dikkatlice devam ediyorlardı. Sis dağının oksijen yüklü temiz havası ve çeşit çeşit güzel kuş sesleri..Zor yolda onları sakinleştiriyordu. Uzaklardan, ormanın derinliklerinden gelen ıslık tekerlemesine benzeyen kuş sesi onlara bir farklılık anlatmamış, dikkatlerini bile çekmemişti. Halbuki bu kuş sesi bildiğimiz kuş sesi değildi. Bu ses bir mesajdı. Hem de anlamı belli ulaştığı yerde bilinen bir mesajdı. Kuş Diliyle bir milisin dikkat haberi veren mesajı. Mesaj alınmıştı. Ormanın yukarılarında Rus askerlerinin yolunun üzerinde 10 kadar çete vardı. Ve ıslıkla cevabı, Rusları gören çeteye ulamıştı. Pusu tamamdı.
Rus askerleri iyice yorulmuş, yağmur serinliğine rağmen hepsini ter basmıştı. Postallarını çamur kaplamıştı. Rus askerlerinin çoğu iri yarı yada etine dolgun insanlardı. Tabi iaşe durumları iyiydi. Üstelik yöre halkımızdan ele geçirdikleri ne kadar dana, inek, koyun varsa yiye yiye buralara kadar gelmişlerdi. Böyle operasyonlar dışındada zaman zaman durgunlaşan Harşıt cephesinde gerideki birlikler pinekliyordu açıkçası…
Esasında tedirgindiler, çünkü çetelerden korkuyorlardı doğrusu, hele çatışma çıkarsa ölümüne bir savaş olacağını ve çeteleri ele geçirmenin ölüsü dışında mümkün olmadığını yaşananlardan biliyorlardı. ..Bir anda silahlar patladı az ilerlerinden yamaçtaki büyük ağaçların oradan yağmur gibi kuşun yağmıştı. İlk ateşle önlerdeki 3 Rus askeri hem de birkaç yara alarak devrilmişti. Komutanlarının emriyle tek sıra ilerleyen Ruslar ormana dağıldılar, ateşle karşılık veriyorlardı. Ancak 70 kişi olan gurubun yarısı aşağı doğru tek tük ateş ederek geriliyorlar, esasen kaçıyorlardı. Pusuya düşmüşlerdi. Çeteler on beş dakika kadar aralıklı ama seri atıştan sonra sessizce geri çekildiler. Ne de olsa bu bir vur kaçtı. Ancak onların yerlerinden kaybolduğunu Ruslar bilemezdi. Zaten de komutanları da geri çekil demiş, bayır aşağı iniyorlardı. 4 kayıp vermişler, ikide yaralıları yanlarındaydı. Kuş seslerini bilemezlerdi. Çeteler bölgeyi, ormanları çok iyi biliyordu. Bunların ormandan çıkış yolu kayalıkla kaplı bir yerdi. İşin ilginç yanı 20 kişi kadar olan çetenin büyük kısmı o kayalıklar civarındaydı. Kuş diliyle ıslık sesli kuş sesi mesajı yarine ulaşmıştı. Ormanın çıkışında kayalıkta pusu hazırdı. Yarı belirsiz keçi yolu, patikalar, Rus askerlerini kayalıkların önüne getirmişti. Esasında yeni bir saldırı hiç beklemiyorlardı. Bir anda kayalıklardan kurşun yağdı. İlk ateşte 4 Rus askeri daha düştü. Ancak iki saat evvelki saldırıdan sonra tetik duran Ruslar hep birlikte yere yapışıp, siper durdular. Zaten bir kısmı henüz ormandan çıkmamıştı. Çeteler Rus askerinin öldürüle öldürüle bitmeyeceğini biliyorlardı. Zaten cephaneleri kısıtlıydı. İki üç kez daha Rusları taradılar, sessizce kayalıkların arkasından ormana, dağlara doğru yöneldiler. Rus askerlerinin Çetelerin gittiğini anlaması, korkulu sessizlikte birkaç saat sürdü.. Kuş sesi deyip geçmeyin…
RUS ORDUSU’NDAKİ ERMENİLERİN TAHRİKLERİNE BİR ÖRNEK :
Rus askerleri zaman zaman çoğu evi ve ahalisi boşalmış köylerde dolaşarak kol gezmekteydiler. Çeteleri takip ve arama içindeydiler. Rus Ordusundaki bir Ermeni askeri diğer Rus askerine, gidelim de köyün içindeki meyvelikten armut yiyelim der ve meyveliğe giderler. Ağaca çıkan Rus askeri armut yerken Ermeni kuş avlayacakmış gibi tüfeğini doğrultur ve Rus’a doğru ateşler. Rus askeri kanlar içinde ağaçtan düşer. Maksat Türk çeteleri, milisleri baskın yaptı deyip, naçarlığa(Rus komutanlığı) rapor verip, Türk köyünü tümden ateşe verdirip, haklıda katlettirmek.. Ermeni asıllı asker koşarak olayı rapor eder. Naçarlığa, 15 ten fazla Türk çeteci geldi, bize baskın yaptı, arkadaşımı vurdular diyor. Rus askerleri, bir Kırımlı Tatar askerin uyarması üzerine önce olay yerine geliyorlar. Bereket ki Rus askeri ağır yaralı vaziyette henüz ölmemiş ve hemen onu konuşturuyorlar; Türk çeteleri kaç kişiydi ne tarafa gittiler? Diye soruyor – lar. Yaralı Rus gerçeği söylüyor. “ Hiçbir Türk çetesi bize baskın yapmadı.. Beni vuran yanımdaki Nikola adındaki Ermeni arkadaşımdır.” O zaman Ermeni’nin tüfeği muayene ediliyor, tüfekteki barut kokusu ve boş kovandan da gerçek anlaşılıyor. Kırımlı Tatar Türk’ü bu olayın otaya çıkmasını sağlıyor. Yaralı Rus birazdan ölüyor. Eğer o konuşturulmasa, pek çok köy gibi 150 hanelik köy gaz döküp yakılacak ve halkında kaçamayan pek çoğu öldürülecekti. Bu Rus ordusundaki Ermeniler, Türklerin en büyük düşmanlarıydı. Bölgede benzer birçok tahrik ve tuzaklarla politika gereği halka işgalden sonra iyi davranma görüntüsünde olan Rus komutan ve askerlerinitahrik ediyorlardı. Ermeniler yakın zamanda gerçekleşen sürgün (tehcir) olayının öcünü almak peşindeydiler. Aslında sürgün kararına kendileri gibi davrananlar sebep olmuştu…Açıkcası..
ÇETELERİN OLUŞMASI :
Düşman Görele’ye girdiği zaman halk üç ayrı fikre sahipti. Ekseriyet göç etmeye, bir gurup yerlerini terk etmemeye, diğer gurupsa doğup büyüdükleri yerleri kanlarının son damlasına kadar savunmaya kararlıydılar. Çeteci denen bu sonuncu gurubun kahramanları, bir buçuk sene düşmana kan kusturup, destanlar yarattılar. Ötekiler de fikirlerini uyguladılar.
Bu ÇETECİLER işin başında on kişi idiler : Kakaliçoğlu Abdülmuttalip Çürükvelioğlu Ali Kakaliçoğlu İsmail Çürükvelioğlu Mustafa Çakır Çavuş Seyisoğlu Ömer Çakır Çoban Hıdıroğlu Tıp Osman Cinoğlu Ali Osman Dursun Çavuş (Kadın milis) Bayıroğlu Hüseyin Daylı Köyünden Bektaşoğlu (Dinikuru) İsmail Ali’nin oluşturduğu 50 kişiyi bulan çete ayrıca faaliyet halindedir. Halkın çetelere güveni artmıştı. Görele tarafında Kodakoğlu Halil, Eynesil’de Cebecioğlu Deli Bilal çeteleri kurulmuştu. 1917 yılında düşman tam bir tacizlik içinde bulunuyordu.Eynesil ve civarında ise direnişçi çetelerin başını Eynesilli Deli Bilal çekiyordu. Hürüşanoğlu (Gebecioğlu) Ali, Memişoğlu Hasan, Kara Mürtezaoğlu Yakup’un başını çektiği bu guruba Zıvalılar da katılınca, İslamoğlu,Evci, Topbaş Mustafa, Palokoğlu, Deli Çavuş bunlardan sadece birkaçıdır.Göreleli, Eynesilli Çeteler Sis dağlarından beri Ruslara karşı saldırılarını arttırmışlardır. Dağlar ve ormanlar Ruslar için artık tehlikeli bir hal almıştır. Harşıt boylarında Ordumuzla savaşırken, Görele, Eynesil, Çavuşlu ve köylerinden olan yerel milislerle savaşmak zorunda kalmışlardır. Bu çete savaşları Rus işgali son buluncaya kadar devam edecektir.
GÖRELE ŞEHİTLİĞİ :
Zıva Köyü’ndeki direnişçilerden Deli Çavuş lakaplı biri, Zıva’ya devriye çıkan Rus askerleri ile karşılaşınca ateş açar. Burada iki Rus askeri can verir. Rus Ordusundan can kaybı olunca, Ruslar bugünkü Sağlık meslek lisesindeki kahvelerde oturan 67 kişiyi bir baskın düzenleyerek katleder. Ve öldürdükleri insanları Kumyalı denen yerde kazdıkları kuyulara, çukurlara gömerler.Hatta anlatılanlara göre Mamenli köyü Muhtarı Köserli Mustafa, yaralı olarak, ben ölmedim, beni gömmeyin diye feryat ederse de dinlemezler, canlı canlı gömerler. Bugün bu toplu mezarın olduğu yer Görele Şehitliği olarak restore edilmiş, ziyaret yeridir.
ÇEKİP GİTMEK KOLAYMIYDI?:
Çetelerin direniş ve savaşımları, Rus askerlerine olan mücadeleleri, Rusların geri çekilişine kadar sürer. Rusya’da ki iç karışıklık Rus Ordusunda iç karışıklığa sebep olmuş, askerlerde moral çöküntüsü ve disiplinsizlik alabildiğine artmıştı. Bir kısım birlik ve askerler başkaldırıp geri çekilmeye başlamıştı. Daha sonra 1918 Şubat başlarında Ruslar Görele2ye gelen 3 gemiyle adeta birbirlerine ezercesine gemilere binerek gittiler. Ancak bir kısmı ve içlerindeki Ermeni asıllılar karadan çekiliyordu. Bu giden Rus askerlerine Çetelerce en önemli zayiat da bu esnada verdirildi. Kalenin doğusundaki Yavenbolu’da çekilmekte olan Rus birliğini sıkıştıran Eynesilli Çeteler, ani bir baskınla kendileri hiç kayıp vermeden koca bir Rus birliğini imha ederler.
SAVAŞ ve KUŞDİLİ:
Kuşdiliyle köyden köye seslenerek, asker olacakların isimleri seslenerek, Kurtuluş Savaşına katılmak için haber yolluyorlardı…Çağrılanların bir kısmı 1.Dünya Savaşına katılan tecrübeli askerlerdi.Bunlar yeni gençleri de yanları- na katıyorlar, Osman Ağa’nın emrine girerek eğitiliyorlardı.Giresun Askerlik Şube Başkanı Binbaşı Hüseyin Avni Alparslan eğitim ve disiplin işinde gayret içindeydi… …..Kuşdili bölgede çok eskilerden beri kullanılan, “Islıkla” gerçekleştirilen orijinal bir ses dilidir.Bugün Kuşköy’de (Sis Dağı-Çanakçı civarı) KUŞDİLİ Şenlikleri düzenleniyor. Kuşdili iletişim araçlarının olmadığı çok uzun zamanlar dağlık olan bölgede dağdan dağa, köyden köye yüksek sesli ıslık çalarak insanlarımız tarafından haberleşmede kullanılmış, çok yararlı bir yöntemdi…Halk günlük yaşamda da kullanır, eskilerde hemen herkes bilirdi… Yalnız bölgemizde değil Karadeniz’in geniş bir kısmında biliniyordu… Zamanla Kuşdili unutulmuş ve Görele, Çanakçı, Kuşköy bölgesinde kullanılmaya kısmen devam etmiştir.Şenlik ve kültürel faaliyetlerle Kuşdili bugünlerde ele alınmış bulunuyor. Osman Ağa Alayına kurban gel.. Yunanla savaşmaya , yeni yetme gençlerden de katın gelin.. Giresun’da Asker hazırlanıyor !.. diye dağdan dağa kuş diliyle haber gitmekte, mesajı alan hazırlanıp, yola koyulmaktaydı. Şimdi bunlar unutuldu mu? Rus işgalinde görülen Rus askerleri, yolu üzerindeki köylere, insanlara haber veriliyordu, kuş diliyle. O günler için haberleşmede hem de şifreli iletişimde önemli bir yöntem ve imkan… Kuş Köylülerde sitelerinde yazmışlar .. Rus işgalinde, yörenin kurtuluşunda çok faydalı oldu diye… “.Kuşdilinin çok eski olduğu şuradan da anlaşılıyor 1. dünya savasında Ruslar kuş köyünü ve diğer yöreleri işgal ettiğinde halk düşmanın anlamaması için kuşdilini kullanmışlar ve Ruslara karşı savaşın kazanılmasında önemli rol oynamışlardır.”
Bu Vatan, Bu Ulus böyle zor günlerden geçti. İşgallere direndi, savaştı. Unutulmaması için gayretimiz. Ülkemizin bugünde her yerinde az çok kuş sesleri var. Hatta şehir merkezlerinde bile duyuluyor kuş sesleri.. Kuş seslerini duyuyor musunuz? İçlerinde az farklı olan, olanlar var mı ?,
VAR MI ?YARARLANILAN KAYNAKLAR:
1- Sözlü Mülakatlar..
2-BİLiR, Ali-Geçmişten Günümüze TümYönleriyle GÖRELE.Simurg-İst.2001
3-TÜRKYILMAZ,Halil İ.Dünden Yarına Tüm Yönleriyle EYNESİL- 1995