80’li yıllar… Ahmet Kaya fırtınası esiyor… Ne bir reklam, ne bir afiş…
12 Eylül’ün en azgın dönemi…
Faşizm kol geziyor…
Ahmet Kaya dinliyoruz…
Solun halkına uzak, halkını anlamayan kalemleri, yazarları, söz söyleyenleri küçümsüyor Ahmet Kaya’yı…
Arabesk söylüyor muş diye… Aynen Orhan Gencebay’ı aşağıladıkları gibi.
İbrahim Tatlıses’i aşağıladıkları gibi.
Çünkü onlar halkına yabancılar…
Çünkü onlar halka ait ne varsa, ona düşmanlar.
Halkını beğenmiyorlar.
Aynen kabuğundan çıkmış civcivin kabuğunu beğenmemesi gibi…
****
Ahmet Kaya’yı çalıştığım yerde bangır sesini açarak dinliyorum.
Yıl 1985 ilk kaseti Ağlama Bebeğim…
Ağlama bebek ağlama sende
Umut sende yarın sende
Yağmur gibi gözlerinden akan yaş niye
Bu suskunluk bu durgunluk, sıkıntın niye
****
Çok uzakta öyle bir yer var
O yerlerde mutluluk var
Bölüşülmeye hazır bir hayat var
Dalıp dalıp derinlere düşünmen niye
Bu küskünlük bu dargınlık, sıkıntın niye
Çok uzakta öyle bir yer var
O yerlerde mutluluk var
Paylaşılmaya hazır bir hayat var.
Günler, Hasretinden Prangalar Eskittim, Aynı Daldaydık, Maviye Çalar Gözlerin… Albümdeki 11 parçanın en iyileri… Dillerde marşlara dönüşüyor…
12 Eylül’den çıkış günlerinde umut oluyor…
****
Aynı yıl 2. albüm Acılara Tutunmak hazırlanıyor… İlk albümde olduğu gibi dillerde yeni Ahmet Kaya şarkıları…
Öyle bir Yerdeyim ki, Acılara Tutunmak, Gayrı Gider Oldum, Kadınlar… Marş söyler gibi söylüyoruz… Ahmet Kaya dinlemek çölde serap gibi…
Sonra 1986 yılında en çok ses getiren Şafak Türküsü…
İdam Mahkumu, Şair Nevzat Çelik’in şiiri…
Beni burada arama anne
Kapıda adımı sorma
Saçlarına yıldız düşmüş
Koparma anne
Ağlama
Kaç zamandır yüzüm tıraşlı
Gözlerim şafak bekledim
Uzarken ellerim
Kulağım kirişte
Ölümü özledim anne
Yaşamak isterken delice
Geleceğim, Haramiler, Fabrika Kızı, Haydi Gül… Yine Ahmet Kaya dillerde… Kasetleri yüzbinler satıyor… Ahmet Kaya’yı aşağılayanlar, küçümseyenler gizli gizli dinliyorlar…
Solcusu sağcısı Ahmet Kaya dinliyor. Yeni gençler Ahmet Kaya’yı dinleyerek solcu, devrimci oluyorlar…
12 Eylül öncesinde Mahsuni, Selda Bağcan ve diğer devrimci sanatçıları dinleyerek solcu olanlar gibi…
****
Aynı yıl An Gelir albümü ortaya çıkıyor. Atilla İlhan’ın şiiri…
an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür
şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölür
Aynı albümde, Lile Marlen Türküsü, Metrisin Önünde, Üşür Ölüm Bile, Sen İnsansın, Şeyh Bedrettin… Ahmet Kaya vardır artık…
****
Her konseri olaydır.. Gözaltılar başlar… O ise içinden geldiği gibi konuşur… Kürttür… Ve an gelir şu sözleri söyler: Ben bu ödül için İnsan Hakları Derneği’ne, Cumartesi Anneleri’ne, tüm basın emekçileri ve tüm Türkiye halkına teşekkür ediyorum. Bir de bir açıklamam var: Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayınlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını bilmiyorum.” Kasetinde bir Kürtçe şarkı söylemek istediğini söyler… Ve linç edilir… Ülkesini terk eder…Şimdi Kaya’nın ülkesinde, Kürtlerin kutsal şehri Diyarbakır’da Kürtçe şarkı söylemek değil, Kuzey Kürdistan Bölgesel Başkanı Mesut Barzani, Başbakan Erdoğan ile beraber seslenir…
Dün aşiret reisi diye aşağılanan Barzani bugün Bölgesel Başbakan diye karşılanır…
****
Ahmet Kaya, Diyarbakır Türküsü’nde, söylediği gibi kavuşur, ülkesiyle ve halkıyla…
Üzülme sen üzülme başını öne eğme
Gün olur kavuşuruz dert etme Diyarbakır
Aglama sen ağlama kanlı bezler bağlama
Bu yangın söner birgün ağlama Diyarbakır
Son söz: Ve bu toprakların çocuğu Ahmet Kaya, sürgünde, hasretle öldü öldüğü ülkesinde; Kürtlerin kutsal şehrine, milyonların gözyaşlarıyla tarihi bir günde döndü. Hoşgeldin iki gözüm, Hoş geldin…