Yıllar önce yazdığım bir yazıydı, bu konulara ayırdığım bir blogumda (http://dinkulturu.kaangoktas.net), bir okuyucu sorusu üzerine kaleme almış, pekhuyum olmamasına rağmen mealcilik yaparak kelime kelime açıklamıştım… Şimdi Başbakan sağolsun, konuyu gündeme getirip her tartışma programı, her gazete haberi "ruh üflemesi, nefs, alaka, kan pıhtısı, iddet mühleti" kelimelerine boğulunca, benim yazım da bu ilgiden nasibini aldı…
Tartışmaların alevlenmesiyle birlikte, farklı bir bakış açısı, alternatif bir yorum olması için yazının sadeleştirilmiş bir özetini tekrar yayınlıyorum. Ama öncesinde; kısa bir kaç not düşerek;
Birincisi… Bu konunun tıp uzmanları, bilim adamları dururken, "ulemaya soralım" şeklinde din adamlarınca tartışmaya açılmasını kabul etmiyorum. Kürtajı bilimsel açıdan tartışacak olanlar hekimler, yasal açıdan masaya yatıracak olanlar hukukçulardır… Fıkıhçılar değil.
İkincisi… Tayyip Erdoğan'ın bu "kürtaj – sezaryen" çıkışı tamamen bir gündem değiştirme oyunudur, "cambaza bak" demektir… Üçüncüsü… Kadınların kendi bedenleri üzerinde tasarrufta bulunma hakkının dokunulmazlığına sonuna kadar katılıyorum. Dördüncüsü… Bu ülkede kürtaj yaptırmak istemeyen ya da çocuğunu isterse evde, köyün ebesiyle birlikte "normal" doğurmak isteyen kadınlara, kimse karışmıyor ve bir baskı uygulamıyorken, muktedir kesimden gelen "günah, öyleyse kimse yapmasın." baskısını anlamlandıramıyorum. Beşincisi, madem cinayetti, on yıldır neden bu cinayete sessiz kaldınız da, şimdi sesiniz çıkıyor?
Gelelim yazımıza…
doğum kontrolü konusunda klasik itikat, yani geleneksel islamcılar, genelde tutucu bir duruş sergiler. doğum kontrolü konusunda, kurani görüşümüzü tek cümleyle kesin biçimde ortaya koyabiliriz : doğum kontrolü, hiç bir şekilde, ne muhkem, ne müteşabih, kuran’ da yer almamaktadır. kuran’ da yer almayan konuların dini hükmü kesindir : kuran’ da yasaklanmayan şey haram ya da günah değildir. kuran’ da yasaklanamayan ya da emredilmeyen şeyler, kişilerin ve toplumların inisiyatiflerine bırakılmıştır. bu yüzden doğum kontrolü, kişilerin seçimlerine ya da toplumların, devletlerin kurallarına bağlıdır.
kürtaj konusunu kurani olarak inceleyebilmek içinse ayetleri tahlil etmemiz gerekiyor.
öncelikle, “öldürmek” kuran’ da kesinlikle yasaklanmış, en büyük haramlardan biridir.
peki kürtaj, “öldürmek” midir?
"Ey insanlar, diriliş konusunda kuşku besliyorsanız, (hatırlayın ki) sizi topraktan, sonra bir damlacıktan, sonra asılı duran bir madde (embriyo) dan, sonra biçimi belli ve belirsiz bir dölütten yarattık. Böylece size bildiriyoruz. Neyi dilemişsek belli bir süreye kadar onu rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir bebek olarak çıkarırız, ve ardından olgunlaşıp erginleşirsiniz. Kiminizin hayatına son verilir, kiminiz de en kötü yaşa kadar ulaştırılır. Böylece bir bilgiye sahip olduktan sonra bir şey bilemez olsun. Toprağı kuru ve ölü görürsün, ancak üzerine su yağdırdığımız zaman titreşip kabarır ve çeşit çeşit güzel bitkiler bitirir." (22:5)
"Sonra onu sağlam bir bekleme yerinde bir damlacık haline getirdik. Sonra, o damlacığı, embriyo olarak biçimlendirdik, sonra embriyoyu dölüt olarak biçimlendirdik, sonra dölütü kemik olarak biçimlendirdik, sonra kemiğe et giydirdik ve sonra onu yeni bir yaratık haline soktuk. Biçim verenlerin en güzeli ALLAH çok yücedir." (23:13-14)
iki ayeti incelediğimizde, ana rahmine düşüş anından itibaren doğuma kadar olan evreleri şu şekilde sıralayabiliriz :
1. sperm 2. embriyo 3. cenin
muminun suresi’ nin 14. ayetinden aldığımız sıralamaya göre, cenin evresinde, kemiklerin ve kasların oluşumu aşamasından sonra insan “yeni bir yaratık” olarak tanımlanmaktadır.
peki kuran’ a göre “nefs” yani “kişilik” , “yeni bir yaratık” olarak tam olarak hangi sürede meydana gelir?
"Biz insana, ana ve babasına iyilik etmesini öğütledik. Anası onu zahmetle taşır, zahmetle doğurur. Ana karnında taşınması ile sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet olgunluk çağına erince ve kırk yaşına varınca: “Rabbim, bana, anama ve babama verdiğin nimete şükretmeğe ve razı olacağın yararlı işler yapmağa beni yönelt. Benim soyumu ıslah et. Ben tövbe edip, sana teslim olanlardanım,” demelidir". (46:15)
kuran’ a göre, “insanın” annesi tarafından (zahmetle) taşınması, doğurulması ve sütten kesilmesi 30 aydır.
kuran, “sütten kesilme” evresini maksimum bir süre zarfı vererek sınırlar.
"Emzirme süresini tamamlamak isteyenler için analar bebeklerini tam iki yıl emzirmeli. Ananın yiyecek ve giyecek ihtiyacını ise çocuğun babası güzel ve uygun bir şekilde karşılamalı. Kimse kapasitesinin üzerinde sorumlu tutulamaz. Ne anne çocuğu yüzünden, ne de babası çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Bunu gerçekleştirmek mirasçısının da görevidir. Ana ve baba danışıp anlaştıktan sonra sütten kesmek isterse, ikisine de bir günah yoktur. Çocuklarınızı sütanneye emzirtmek isterseniz ücretini uygun bir biçimde ödediğiniz sürece size bir sorumluluk yoktur. ALLAH’ı dinleyin, ALLAH yaptıklarınızı Görür." (2:233)
bu durumda basit bir matematiksel hesap yaparak, kuran’ ın verdiği “hamilelik” sürecini bulabiliriz :
modern bilime göre normal bir hamilelik süreci (yumurtanın döllenmesinden doğuma kadar olan süre) 266 gündür. kuran’ a göre hamileliğin başından, sütten kesmeye kadar toplam süre 30 aydır. ve tam bir emzirme süreci iki yıl (24 ay) sürer. bu durumda hamilelik için belirtilen süre 6 ay yani 180 gündür.
yani bu durumda, 23:14 ayetinde belirtilen “yeni bir yaratık” , 266-180 = 86. günde meydana gelir.
tüm bu ayetlerin ışığında anlamaktayız ki, insan, ana karnında 86. günden itibaren “nefs sahibi” olmaktadır. ve yine kuran’ ın ışığında kesin olarak bilmekteyiz ki, “nefsi yok etmek” cinayettir.
kısacası, her ne sebeple olursa olsun, 86. günden itibaren yapılan kürtaj, kurani açıdan cinayettir.
ülkemizdeki yasalar kürtaja 10 haftaya kadar izin vermektedir. her halükarda, ülkemiz içinde yasal sınırlar dahilinde yapılan kürtaj işlemi, kurani açıdan da serbesttir.
Kaan GÖKTAŞ
twitter.com/kaangkts | facebook.com/kaangkts