Bir insanın, karşısındaki üzerinde, ne gibi etkiler bırakacağı bilinmez. Bu tür etkileşimin istatistiği de tutulmamıştır. Fakat bazı kişi ve kuruluşlar, kişi ve kurumların etkileşimi konusunda dünya ölçeğinde faaliyeti kayıt altına alır. Bu faaliyetlerin arkasındaki küresel, güç yine devlettir.
Bu devlet, kapitalizmi “Küreselleşme” adı altında dünyaya kabul ettirmeye çalışırlar. Çalışmalar çok yönlü devam eder. “Kapitalizm” deyip olayı para açısından düşünmeyin. Paranın gücü toplumları öyle bağımlı hâle getirmiştir ki, “Tüketim toplumu” durumuna düşürmüştür.
Dünyadaki milyonca insan tüketirken, üretenler kendileridir. Kapitali öyle kendilerine mal etmişlerdir ki, toprağı da sanayi sınıfına alarak birlikte kullanmaktadırlar.
Dünyayı doyuruyoruz diye, ürünlerini küresel şirketler ile tüketici toplumlara satmaktadırlar. Böylece küresel şirketler, toplumu bilinç kaybına uğratarak, “Toplumsal köle” oluşturmuşlardır.
Buğdayı üreten küresel güçler, tüm dünyaya satar. Burada, saf ve temiz düşünmeyiniz. Elde ettikleri kazanç ile, silahlanırlar. Bu sayede dünyayı korkuturlar. Onun için bunlarda hukuk, adalet ve demokrasi rafa kalkmıştır. Böylece dünyanın jandarması konumundadırlar. Koruyucu olarak kimseye göz açtırmazlar. Göz açmış olsan da bilinç kaybına uğradığın için, hiçbir şeyi sana yaptırmazlar. Yapmak istesen de yapamazsın.
Uluslararası şirketler, ne diyorsa onu yapmak zorundasın. Bu olay sosyal ve kültürel yönden de geçerlidir.
Küresel şirketlerin orta doğuda yaptıkları jandarmalık sonucu, ülkeleri ezmeleri yetmiyormuş gibi, masraflarını da yine onlardan alırlar. Bugün Arap Ülkelerinin petrolünü sömürenin, ABD olduğunu bilmeyen yoktur.
Düşünün, ABD savaşa giriyor ve ekonomisi düzeliyor.
Rahmetli babam, uşağım “o” işleri sen anlıyorsun da yukardakiler anlamıyor mu? Diyordu. Ben de “Baba anlıyorlar da işlerine gelmiyor,” derdim.
Küreselleşme bilinç kaybıdır.
Toplumsal bilinci öyle kaybettirirler ki, millet fakirleşir ve sosyal yapısından koparılır. Toprağında çalışması gereken genci, memur yapıp tüketim toplumuna sürerler. Denecektir ki, şehirdeki gençler, toprağı nereden bulsun. İşte zurnanın zırt deliği burada. Aileleri toprağından boşuna mı koparıp şehirlere yığıyorlar.
Köyleri ve toprakları boş bıraktılar. Öyle boş bıraktılar ki, bir üniversite öğrencisi anlatıyor: “Elli dönüm sulak arazimize şeker pancarı ekiyorduk. Ekmeyi bıraktık, şehre göç ettik ve sürünüyoruz. Düştük poşetle veya kutuyla yardım yapanların eline,” diyor.
Onlar da bizi ya bir cemaate veya tarikata bağlamaya çalışıyorlar.
İşte küreselci anlayış ve işte ayrımcılık…
İşte küreselleşmede bilinç kaybı.