Küreselleşme, daha anlaşılır bir ifade ile “Serbest piyasa ekonomisi” olarak da bilinir. Buna göre Ülke sınırları düşünülmeden, uluslararası şirketler, gücüne göre istediğini yapar, mantığı ile sistem dünyayı kasıp kavurmaktadır.
Küreselleşme ne kadar birleştirirse o denli böler; birleştirirken de böler. İş, finans, ticaret ve enformasyon akışının yer küresel boyutlara ulaşıyor olmasının yanı sıra, bir “Yerelleşme,” mekân sabitleme süreci de işlemektedir. Bazıları için küreselleşme olarak görülen şey, başkaları için yerelleşme anlamına gelmektedir.
Küreselleşme, ayrıştırma ve dışlama sonucu toplumu parçalama sürecine sokar. Onlara göre küreselleşen dünyada yerel kalmak (Yerli olmak), toplumsal sefaletin ve alçalmanın bir göstergesidir. Bu durumda yerel hayatın sıkıntıları yetmezmiş gibi, kamusal makamlar, yerleşik hayatın menzili dışına çıkar.
Giderek daha fazla küreselleştiği için, yurtsuz hâle gelen, seçkin kesim ile daha da yerelleşmiş olan arta kalan kesim arasındaki iletişim kopukluğu dikkate değer endişe yaratır. Anlam ve değer üretim merkezleri günümüzde yurtsuzdur ve yerel kısıtlamalardan kurtulmuştur.
Küreselleşme de gerçekleşen ayrımlar, siyasi oyunlarla cilalanmıştır. Bunun sonucunda küresel şirketler yurt temelli birimlerinden bağımsız hâle gelmiş ve bunun sonucunda söz konusu birimler güçsüzleşmiştir. Bu konuda ulusal hükümetlerin de yapacağı bir şey yoktur.
Bu durumda üst ve alt sınıflar birbirine zıt davranmakta fakat ikisi arasındaki yükü de etkinliği azalan orta sınıf çekmektedir. Dolayısıyla orta sınıf, yoğun bir varoluşsal belirsizlik, kaygı ve korku içinde yaşamaktadır.
Küreselleşme süreci toplumda, güvensizlik duygusunu yaratır. Fakat küresel algı yaratmak isteyenler, olayı, açık net bir “Yasa ve düzen” meselesine indirgemek istemektedirler.
Serbest piyasa ekonomisi, yani küreselleşme günümüze kadar çok yönlü emperyalist gücünü kullanmaktan çekinmemişlerdir. Belirli bir zaman sonra, o hâle gelirler ki, yerel yönetimleri de avuçlarının içine alırlar.
Toplumda birlikteliği asla istemezler. Hareketleri manevi değerleri siyasi olarak kullanırlar. Kalkınmamış toplumlarda ise dini siyasallaştırmak suretiyle, kendilerine serbest hareket imkânı sağlarlar. Bugün küresel şirketlerin ülkelerinde, dini siyasetleri için öne çıkarıyorlar mı?
Toplum olarak, küresel güçlerin boyunduruğuna maalesef sokulduk. Onun için, çocuğundan yaşlısına kadar, bu sisteme ve bu sistemi ülkenin başına saranlara karşı birlikte olmamız gerekir. Hangi partiden olursanız olun, ülkeyi sürüklendiği çukurdan kurtarmaya bakın.
Bağımsızlık ve özgürlük karakterimdir diyen, M. K. ATATÜRK’Ü anlamaya çalışalım.