Metran kelime olarak Kürtçe’de ‘piskopos’ anlamına geliyor. Metran İsa da Akdamar Kilisesi’nin Piskopos’u İsa’dır. Kürt sözlü edebiyatında önemli bir yer edinen Metran İsa destanı; aşk, hoşgörü ve kahramanlığın içiçe örüldüğü bir Kürdistan destanıdır.
Van Gölü içinde bulunan Akdamar Kilisesi’nde geçen bu öykü, Kürt dengbêjlerinin klamlarıyla
günümüze kadar gelen en güzel aşk destanlarından biridir.
Denilir ki; Van’da Meryem adında bir Hristiyan (Ermeni) kız vardır. Güzelliği dillere destan bu kızın namı, zalim Van Valisi’ne ulaşır. Vali onu babasından ister. Babası da korkusundan kızını vermeyi kabul eder. Ama Meryem, Eliyê Qolaxasî adında bir Müslüman Kürt gencine aşıktır. Bazı versiyonlara göre de Eliyê Qolaxasî aslında valinin emirberidir ve kızı alması için vali onu görevlendirir. Meryem’i almaya gidince, Elî’ye aşık olduğunu ve kaçırmasını söyler.
Meryem ile Elî kaçarlar ve Akdamar Kilisesi’ne Piskopos İsa yani Metran İsa’ya sığınırlar. Kısa bir sürede valinin adamları, para vererek konuşturdukları kayıkçı sayesinde Akdamar Adası’na kaçtıklarını öğrenirler. Bunun üzerine vali, silahlı güçleriyle Ada’ya çıkartma yapar. Önce Metran İsa’ya, Elî ve Meryem’i onlara teslim etmeleri halinde torbalar dolusu altın ve servet vermeyi teklif eder. Ancak Kilise’nin imajı ve güvenirliğine zarar vermek yerine ölmeyi yeğleyen Metran İsa, valinin tüm tekliflerini red eder.
Destanın tüm bölümlerinde Meryem ve Elî’nin kiliseye sığındığı andan itibaren onu nelerin beklediğini bilen Metran İsa’nın, bir yandan da valinin kuvvetlerine karşı savaş hazırlığı yaptığı söylenir. Her bölümün sonunda Metran İsa’nın kilisenin etrafında kazdığı mevzi ve çeperlerden söz edilir.
Çok değişik versiyonlarda söylenmesine rağmen Metran İsa destanının kahramanları da, diğer aşk destanlarının trajedi ile biten akibetinden kurtulamaz. Dengbêjlerin bir kısmı Metran İsa’nın savaştan galip çıktığını ve Meryem ile Elî’yi islami kurallara göre evlendirdiğini söylerken, bir kısmı da ‘destanın özünden uzaklaşarak’ Metran İsa’nın sonunda Müslüman olduğunu iddia eder. Ancak işin aslı dengbêjlerin oturdukları divandaki insanlara bir nebze olsun moral vermek istemesi ve sevinmelerini sağlamaları için, ‘tatlı son’a bağlamalarından çok farklı. Eğer Metran İsa, bir aşk destanı olarak günümüze kadar gelmişse bu trajik son ile ilgilidir.
Bu aşk destanının içinde halklararası saygı, dinlerarası hoşgörü ve zulme karşı halkların, dinlerin ortak mücadelesi anlatılır. Zalime karşı her şart ve koşulda mazlumdan yana olmanın yüceliğinin ifade ediliş biçimidir Metran İsa destanı.
Bu destanda kahraman, aşık olan Elî ve Meryem değildir. Kahraman şüphesiz Metran İsa’dır. Kendi dininden bir kız ile kaçan Müslüman bir genci ölümüne koruyacak kadar geniş yürekli bir hoşgörü adamıdır. Umutsuzluğa düşüp korkudan Hristiyan olmayı öneren Müslüman Elî’ye söylediği, “Böyle bir şeyi yapamam, bir kadın için Muhammed’in dinine leke getiremem” sözü hoşgörünün ulaşabileceği en üst düzeyi gösterir. Bununla da kalmayarak gizlice Van’dan bir imam getirir, onları evlendirir. Yine Van Valisi’nin önerdiği ‘bin kese altın’ı red ederek, “Kiliseye duyulan güveni boşa çıkarmayacağım, kendi dinimi kilisenin avlusunda rezil etmeyeceğim ve ölümüne de olsa buraya gelen hiç kimseyi muratsız geri göndermeyeceğim” diyerek, kendi inancı ve misyonuna ne kadar bağlı olduğunu gösteriyor.
Metran İsa, bir anlamda Kürdistan’da yaşayan halkların ve inançların nasıl bir hoşgörü ve barış ortamı içinde yaşadıklarının anlatıldığı ve Elî ile Meryem’in aşklarıyla örülen tüm kutsal, hümanist ve insani duyguların zirvede yaşandığı bir anlatıdır.
Yine Metran İsa’nın, Van Valisi’nin silahlı güçlerine karşı verdiği mücadele aslında yukarıda sayılan yönlerinin yanı sıra Metran İsa destanının aslında tam bir kahramanlık destanı olduğunu da ortaya koyuyor. Destanın her bölümünden sonra Metran İsa’nın kahramanlığının övüldüğü bölüm nakarat olarak söyleniyor:
Were li min û şerê vî Metranî
Vî horgucî vî beranî
li ber Dêra Aktarmanê kemîn danî
Metran Îsa ji wî zamanî heta vî zamanî
Navê xwe ji devê dengbêjan her deranî
(Şu Metran’ın verdiği savaşa bakın,
Bu koçun, bu yiğidin
Akdamar Kilisesi önünde pusu kurdu
Metran İsa o günden bu güne
İsmini dengbêjlerin dilinden düşürmedi)
Eliyê Qolexasî ile Metran İsa, yine Van Valisi ile Metran İsa arasındaki diyaloglardan oluşan destandan bazı kesitler şöyle:
Eliyê Qolexasî got:
Ez diçûme Wanê, Wan li wêde
De tu rabe kelekvano
Kelek û qayikê ji me re girêde
Emê biçine cem Metran Îsa di bahrê de
Delîl delîl delîl secrarî lo dilo
Were li min û şerê vî Metranî
Vî horgucî vî beranî
Li ber Dêra Aktarmanê kemîn danî
Metran Îsa ji wî zamanî heta vî zemanî
Navê xwe ji devê dengbêjan her deranî
(Eliyê Qolaxasî dedi:
Van’a gidiyordum, Van ötede
Kalksana kayıkçı
Bizim için kayığı bağla
Denizin ortasında bulunan Metran İsa’nın yanına gideceğiz
Delil delil delil, bin kere delil
Şu Metran’ın verdiği savaşa bakın,
Bu koçun, bu yiğidin
Akdamar Kilisesi önünde pusu kurdu
Metran İsa o günden bu güne
İsmini dengbêjlerin dilinden düşürmedi)
Elî gezî kir got:
Metrano çi sibeye sibe zûye
Ji xewka şîrîn rabe Metrano
Min tiştekî ne qenc di emneta fulehtê de qet nekiriye
Min Meryema Fuleh destgirtiya waliyê Wanê revandiye
Ez li bextê te me û tu jî li bextê xwedê be
Tu were mara min û Meryema Fuleh bibire bi fuletiye
De hayê sed caran li min hayê.
(Eliyê Qolaxasî Metran İsa’ya seslendi:
Metran bu nasıl bir sabahtır, şafak vaktidir
Tatlı uykundan uyan Metran
Kötü bir şey yaptım ben, Hristiyanlık’ta bunun ifadesi yok
Van Valisi’nin nişanlısı Hristiyan Meryem’i kaçırmışım
Ben sana sığınıyorum, sen tanrıya sığın
Gel Hristiyan dininin kurallarına göre Meryem ile nikahımızı kıy)
Metran Îsa digot:
Elî yo wiha nakim
Elî yo migot wiha nakim, şerîetê betal nakim
Dînê Muhemed li hewşa dêra Aqtermanê ji bo jinekê rezîl nakim
Hecî qesta Dêra Aqtarmanê bike bê kuştina xwe
Sonda Îsayê Nûranî dikim,
ezê bê mirad ji Dêra Aqtarmanê bernadim
Ezê li gor qewl û dînhe resûlê xwedê
Meryema Fileh li canê Eliyê Qolaxasî mahr kim
Delîl delîl delîl secarî lo dilo
Were li min û şerê vî Metranî
Vî horgucî vî beranî
li ber Dêra Aktarmanê kemîn danî
Metran Îsa ji wî zamanî heta vî zemanî
Navê xwe ji devê dengbêjan her deranî
(Metran Isa dedi:
Elî yapamam
Elî diyorum ki bunu yapamam, şeriatı ortadan kaldıramam
Muhammed’in dinini bir kadın için,
Akdamar Kilisesi’nin avlusunda rezil edemem
Akdamar Kilisesi’ne sığınan hiç kimseyi
Kutsal İsa’nın üzerine and olsun ki, muratsız geri yollamam.
Resullullahın din ve kavli üzerine
Hristiyan Meryem’i, Elî Qolaxasî ile evlendireceğim
Delil delil delil, bin kere delil)
Waliyê Wanê bi sê dengan gazî kir û got:
Lo lo Metrano dîsa, dîsa
Min şeva bûrî di xewna xwe de dîtibû
Cotek kevok firî hate cem te lîsa
Heger tû Meryema Fuleh û Eliyê Qolaxasî radestî min bikî
Ez ê bidime te bi hezabê zêra hizar kîsa.
Delîl delîl delîl secarî lo dilo
Were li min û şerê vî Metranî
Vî horgucî vî beranî
li ber Dêra Aktarmanê kemîn danî
De hayê sed caran li min hayê.
(Van Valisi Metran İsa’ya sesleniyor:
Ey Metran yine yine
Dün gece bir rüya gördüm
Bir çift güvercin uçup senin yanına konuyordu
Eğer Hristiyan Meryem ile Elî Qolaxasî’yi bana teslim edersen
Altın hesabıyla sana bin kese vereceğim
Delil delil delil, bin kere delil)
Metran Îsa lê zivirî gazî kir û got:
Waliyo ez wiha nakim
Lo lo Waliyo ez wiha nakim
Şerî’etê lo lo betal nakim
Ola xwe li nîvê dêrê rezîl nakim
Hecî qesta Dêra Aqtarmanê bike bê kuştina xwe
Sonda Îsayê Nûranî dikim,
Ezê bê mirad ji Dêra Aqtarmanê bernadim
Meryema Fileh li canê Eliyê Qolaxasî mahr kim
(Matran İsa Vali’yi şöyle yanıtlar:
Ey Vali, dediğini yapamam
Hey gidi vali bunu yapamam, Şeriatı yok sayamam
Kendi dinimi kilisenin ortasında rezil edemem
Akdamar Kilisesi’ne sığınan hiç kimseyi
Kutsal İsa’nın üzerine and olsun ki, muratsız geri yollamam.
Hristiyan Meryemi, Elî Qolaxasî ile evlendireceğim
Delil delil delil, bin kere delil)
Werin li min û li vî Metranî
Li vî hogucî li vî beranî
Li ser Dêra Aktarmanê şerî’kemîn danî
Metran Îsa sala weke vê salê
navê xwe li nav koşik û dîwanxaneyan tev de danî.
Delîlê dilo.
(Şu Metran’ın verdiği savaşa bakın,
Bu koçun, bu yiğitin
Akdamar Kilisesi önünde pusu kurdu
Metran İsa o günden bu güne
İsmini köşk ve divanhanelerde dengbêjlerin dilinden düşürmedi..