Dini veya dini olamayan gelenekler yıllar hatta yüzyıllar boyunca süre gelen tekrarlar sonucu oluşur.
Hiçbir gelenek yoktur ki “ha yapalım” demek ile yapılmaz ve sürdürülemez.
Zaman zaman bir takım kurumlar ve hatta devletler tarafından bir amaç doğrultusunda veya iyi niyetle ihdas edilen geleneklerin halk tarafından kabul görülmeyip terk edildiği ya da “öylesine” uygulandığını görüyoruz.
Nitekim bazı dini gelenekler ve bayramlara halkın teveccühü (gizli-açık)engellemelere rağmen fazla olduğu halde, halk devletin koyduğu bayram veya önemli günlere itibar etmemektedir. Hayatımız da olan bayramları incelediğimiz de bunların örneklerini fazlası ile bulabiliriz. Benim bugün esas bahsetmek istediğim konu daha farklı mecrada…
Konu şu; Neden bayramlarımız özellikle kurban bayramı gerçek anlamı yitirirken kurban kesme geleneğimiz de yozlaşıyor. Daha doğrusu kurban kesme vecibesini uygarca yapmaktan aciziz?
Malum olduğu üzere her yeni devlet, rejim ve sistem yönettiği halka kendi doğruların dikte eder, etmeye çalışır. Ya da teknolojik ve diğer gelişmelere bağlı olarak değişen sosyal sınıf dengeleri var olan gelenekleri ya dumura uğratır ya ihya eder veya yok eder. Buna tarihten birçok örnekler verebiliriz. Ben ülkemizden vererek devam edeceğim.
Cumhuriyet kurulduğunda iki durum ortaya çıktı. Birincisi ekonomik yönden doğal olarak sınıfsal, diğeri ise siyasal…
Sınıfsal olarak değişime uğranıldı, çünkü Osmanlı döneminde özellikle zengin sınıfı çeşitli nedenlerle cumhuriyet döneminde fukaralaştılar. En azından arka plana itildiler. Kaldı ki her rejim kendi zenginlerini yaratır prensibinden dolayı doğal olarak genç Cumhuriyette kendi burjuvasını yaratma çabasına girdi.
Siyasal olarak genç cumhuriyet batı değerlerini benimseyen, toplumu modernleştirme adına Anadolu halkının daha doğrusu Osmanlı tebaasının (buna Müslümanları da diyebiliriz) yüzyıllardır oluşturduğu fakat her şeyde olduğu gibi bir takım yozlaşmış inanç ve gelenekleri (ihya edeceği yerde)yasaklama, yok sayma ya da görmezden gelmek suretiyle halkın yaşamından çıkarmak istedi.
Malum olan şu ki; Gelenekleri her ne kadar toplumun bütün kesimleri yaşatsa ve geleceğe aktarsa bile bunun esas lokomotifini zengin(burjuva) sınıfı yapar. Yine malum olduğu üzere geleneklerin ve bayramların günün şartlarına göre düzenlenmesinin öncülüğünü de zenginler yapar. Yani mesela kurban bayramını günün şartlarına göre yeniden düzenleyen veya teknolojiyi kullanan zengin sınıftır.
Kısaca gelenek ve bayramlar zenginlerin öncülüğünde günün şartlarına göre mükemmelleşir, uygarlaşır, uygarca kutlanır.
Yani; Genç Cumhuriyet ideolojisi gereği toplumu yeniden tasarlamak adına geçmişin yüz yılar boyunca sabırla oluşturulmuş geleneklerine sırt çevirdiği gibi; yarattığı yeni zengin profillerinde de dine yer vermemiştir. Üstüne üstlük dini de kendi siyasi anlayışı doğrultusunda yeniden yapılandırmaya çalışmıştır. Devletin burada haklı olup olmadığı yazımızın konusu değil.
Benim belirtmek istediğim her şeyde olduğu gibi halkın gelenek ve bayramlarının uygulanmasında önder ve öncü olacak zengin sınıfı ne yazık ki; avamın yani halkın yaşam anlayışına uygun olmayan hatta halkın gelenek ve göreneklerine hor bakan, onu hizaya getirmeyi kendisine vazife edinmiş bir sınıf olarak yaratılmıştır.
Hal böyle olunca avamın gelenek ve göreneklerini yaşatması yani geleneklerin uygulanması giderek iptidaileşmiş ve çağ dışı kalmıştır. Bu modernleşme iddiasında bulunanların ekmeğine yağ sürmüştür. Zira onlara göre halkın bir takım ananeleri iptidai ve çağ dışıdır. Modern yaşamda bunların yeri yoktur. Bu aynı zamanda İslami-yetin de çağ dışı olduğu anlamına geliyor ki onlar için esas ifade edilmek istenen de budur.
Konumuz olan kurban bayramından bir örnek verirsek;
Her kurban bayramı sonrası bir takım olumsuzluklar televizyon ekranlarına getirilir. Ve “işte İslamiyet’te kurban bayramı olarak sunulan adetler çağ dışı iptidai adet ve davranışlardır” demeye getirilir. Gerçekten de sokakta kurban kesmelerden tutun da kurbanlık satış yerlerine kadar bir sürü usuller son derece iptidaidir. Yukarı da yazdığımız gibi devlet bunun iyileştirilmesi için çaba sarf etmemiş, zenginlerimiz de zaten bu konuda yan çizmişlerdir. Peki, yeni düzende bu düzelir mi? Zannetmiyorum, zira muhafazakâr zenginlerimiz içi boş niteliksiz kimlikten başka bir şey değiller maalesef… Hiç yoktan iyidir diyorsanız bakın buna doğru derim…