Kur’ana şükür nedir?..
Kur’an cahili olduk… Kur’an yazılı sayfalara saygımız kadar Kur’anın emirlerine saygılı olmadık
Kur’ana şükür nedir…
Kur’an hayatımızdan çıkıyor… Evlerimizin duvarlarında bir çiçek gibi duran Kur’anı çarşılarımıza diktik mi?
Kur’ana şükür nedir?..
Kur’an elimizden alınmış… Cihadımız cihat değil orucumuz oruç değil… Namazımız namaz değil…
Kur’ana şükür nedir?..
Kur’ana şükretseydik dünya cennet olurdu. Emevi, Abbasî… Kur’an devletleri değildi… Dört halife devrinin devamı gelseydi dünya cennet olurdu… Ahiret de cennet olurdu… Kur’ana kıymet vermedik, yaşamadık… Dünya bir cehennem
Kur’ana şükür nedir?..
Şehitlik korktuğumuz şey oldu… Kur’anı yaşamak ve haykırmak korktuğumuz şey oldu…
“Semûd kavmine, “Allah’a kulluk edin” demesi için kardeşleri Sâlih’i gönderdik. Ama hemen birbiriyle çekişen iki grup oluverdiler.”/”Sâlih, “Ey kavmim!” dedi, “İyilik dururken niçin kötülüğe koşuyorsunuz; size merhamet edilmesi için Allah’tan bağışlanmayı dileseniz olmaz mı?”/”/”Şöyle cevap verdiler: “Sen ve beraberindekiler bize uğursuz geldiniz.” Sâlih, “Başınıza gelenler Allah katındandır. Doğrusu siz imtihana çekilen bir topluluksunuz” dedi.”/”O şehirde dokuz elebaşı vardı; bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyor, iyileştirme ve düzeltme cihetine gitmiyorlardı.”/”Allah’a and içerek aralarında şöyle konuştular: “Gece baskınıyla onu ve ailesini öldürelim, sonra velisine, ‘Biz Sâlih ailesinin öldürülmesi sırasında orada değildik, gerçekten doğru söylüyoruz’ diyelim.”/”/ Onlar böyle bir tuzak kurdular, biz de kendileri farkında olmadan bir plan kurduk.”/”Bak işte tuzaklarının sonu ne oldu: Onları da kavimlerini de (nasıl) toptan helâk ettik!”/”İşte haksızlıkları yüzünden çökmüş evleri! Anlayan bir kavim için elbette bunda ibret vardır.”/”İman edip Allah’a karşı gelmekten sakınanları ise o felâketten kurtardık.”(Neml/45-53)
Salih peygamberin kavmi de ilahi kitaba karşı mağrurdu… Şükür zaten yoktu… Zamanımızda da zekat vermenin önemini kıymetini anlamayan binler var… Peygamberimizi de yok etmek istediler… Zamanımızda da “POSTACI” konumu verenler eksik değil…
Kur’ana şükür nedir…
Kur’ana şükrümüz yok gibi Mehmet Akif şöyle demiş.”
Ya açar Nazm-ı Celil’in, bakarız yaprağına;
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için.”
Kur’ana şükür nedir.
Kur’ana şükredemedik… Ayasofya’da okunmalı fetih suresi… Suriye’de, Libya’da okunmalı… Şükür budur
Acıyın Gönül Ağacıma
Korktum
Güneş küserek gitti ufuktan bu akşam
Ağaçlar daldı karanlığın dibine
Kıyamet mi kopuyor ne
Çöle dikmişler gönül ağaçlarını
Acıyın gönül ağacıma
Acıdım gönül ağacıma
Güle bahara güneşe hasret onda…
Eylül rüzğarı gibi asrım…
Döküldü yine sözler yüce yollara..
En güzel asra hasret onda…
Acıyın gönül ağacıma
Koruyamadım eylüllerden gönül ağacımı
Gönül ağacım çiçekli iğde ağacı
Eylül rüzgarları var asrımda…
Yüce duygulara ayrılık getirdi gece
Gece hüzün getirdi… Ay çiçeklerine
Çocuğun üşüyen ellerine bakar gibi ol
Kirli denizin çırpınışlarını izler gibi ol
Eylüle dikene bakar gibi baktın mı hiç..
Bir de Veyselin gözüyle bak her güle
Yine ufukta bildik gecenin ayakları var..
Bahar masal anlatmak için gelir.
Meyveye durmak isteyen ağaca
Şu gönül ağacım da o baharda olsun
Yıldızın anlattığı ışıklı bir masaldır geceye
Şeyhim üstadım efendim
Gönlüm gecemde yıldız
Baharımda çiçeklensin o iğde ağacım
Acınmadı şu gönlüme
Gecenin ayakları Karunun ayakları gibi
Ağladım gönlüme
Eyyübün derdine denk derdi var
Şeyhim üstadım efendim
okyanuslara bakar gibi baksaydım gönlüme
Güle akar gibi aksaydım gönlüme
Ağlıyorum çölüme
Diken tutturdular elime
Annesi yoktu acınmadı şu gönlüme
Yine gecenin ayak sesleri var uykularda
Kim acısın gönlüme
Bu gönlün gönül çobanı ol
Gönül doktoru, efendim
Yine eylülün ayakları ebu cehilin ayakları gibi
Asrım gönüllere zincir vurma delisi
Şeyhim üstadım efendim
Çınar da dayanmaz bu asrın zulmüne
Zehir içirilmiş toprağına
Acıyın şu gönül ağacıma
Yine taş gibi gecenin emirleri ve Kabilin eli gibi elleri
Eylül rüzğarları var bahçemde
Şeyhim üstadım efendim
Acıyın gönül ağacıma
Nasıl çiçeklenir
Elim nasıl çiçeklensin
Dilim nasıl çiçeklensin
Dal dal nasıl çiçeklensin alnım
Zehir içirilmiş
Ebu talibin mahallesi gibi dünya sessizler acıma..
Zaman ahir zaman
Nehirleri savrulmuş uzaklara
Vay haline çölde kuruyan o çiçeğin
Acıyın gönlüme o bir çiçek
Sığın o bahara
Yalancı baharlar gönlüm seni buldu
Dostlar
Acıyın o gönle ki
Yalancı bahara aldanmış bir iğde ağacı o
Ve gece haykırıyor sabah gelmeyecek diye
Ağlıyorum
Güneş güldürür yeri göğü
Dostlar
Acıyın o aynaya
Yönelmemiş hiç güneşe
Eylül yolluyor askerlerini güneş vuruluyor
Ağlıyorum bu eylül geeesinde
Acıyın gönül aynama
Güneşe çevrili değil yönüm
Acıyın
Hamdır düşmemişse
Aşk denilen ateşe
Bir gönül
Eylülün kalbi taş olmuş
Ağlıyorum bu eylül gecesinde
Sevgili hocam iyi, hoş ve gerçekleri yazıyorsunuz. Gerçekten Yüce Kitabımız Kur’an duvarda asılı kaldı. Üflendi.Mezarlıklarda ve ölümlerde hatırlandı. Gerçeği öğrenilmedi. Sadece kutsallığı düşünüldü, özen ve ihtimam gösterildi o kadar. İçeriği ne söyler, ne emreder diye hiç düşünülmedi! Ta ki Türkiye Cumhuriyeti Kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Elmalı Hamdi YAZIR’a tercüme ettirmesine kadar. Rahmetli Yaşar Nuri ÖZTÜRK’ün artık dayanamayıp isyanına varana kadar. Keşke bu anlamda da bir cümle yazsaydınız derim. Saygılarımla…