Sergi salonunun görevlisi Ali’ydi. Ali, peltek konuştuğu için ona “Peltek” adını vermişlerdi. Ali’nin çalışkan dürüst kişiliği biraz da saflığından kaynaklanıyordu.
Ali orta boylu, kırçıl saçlı ve zayıf yapılıydı. Ömrüm çalışmakla geçti, yoruldum. Köy denilen ve her anı koşturmaca olan bir ortamdan geliyorum. Yaz ve kış yaşanan, yorgunluk probleminin, köyde dinlenme diye bir çözümü yoktur. Bu bir dayanıklılık değil, yükümlülük olarak bilinirken, kişi takdir de edilmelidir, diyordu.
Peltek Ali sergilerle ilgilenmez, olayı “resim heykel” diye bilirdi. Resim heykel için binanın girişinden başlamak üzere her yanı temizlerdi. İlgililer tozsuz bir koridor ve salon diyerek, yaptığı temizliğine hayran kalırlardı. Zamanı yetmezse, oğlunu okula göndermez, yardımını sağlardı. Oğlu genelde pencereleri siler, yıkanan yerleri kurulardı.
Peltek köyde kaldım, okul görmedim. Köyümüze okul sonradan geldi. Şehre gidip okuyamazdım, diyerek dert yanardı. Çocuğum yeter ki okusun, onu istediği yere göndereceğim.
Oğlu salonu dolaşır, elindeki bezi öteye beriye sürerdi. Aynı babası gibi çalışkan ve işine titizdi. Babasına benzeyen saçları kaçmaya başlamıştı. Ona saçlar tarafından erken bırakılıyorsun, diye takılıyorlardı. Bezini bıraktığında, tablolara dalar giderdi. İlginç bir tablo, bulutların arasında insana benzer figürler acaba melek miydi? Bulutların kümeleşmesini, denizin dalgalarına benzetmişti. Babasının kopyasıydı. O da peltek konuştuğu için ona “küçük peltek,” adını vermişlerdi.
Küçük peltek, yağlı boya tablolara hayrandı, tablonun önünde döşemeye çivili gibi kalır, hatta hareketsiz heykel rolünü oynuyor, sanılırdı. Genç kızın gülümseyen portresindeki bakışlar gerçek, kıvırcık saçları ise cilalı gibiydi. Vadiyi ve akan dereyi konu alan tablodan ayrılamıyordu. Yanına yaklaşan beyefendi, “Beğendim mi?” diye sordu. Küçük Peltek, beğenmemekte ne kelime o kadar ki gerçeğinden daha güzel, bunlar insan elinden mi çıkıyor? Diye yanlış bir şey söyledi. İnsanların gerçeği, karşılaştığın kişilere göre de değişiyor. Küçük peltek ressam olmaya niyet ediyor. Onun ressam olması meçhule giden bir yol değildi artık.
Beyefendi, ressamıyım, istersen seni de çalıştırırım, deyince küçük peltek, elindeki bez yere düştü. Eğilip almadan çok teşekkür ederim, diyebildi.
Küçük Peltek, okul saatleri dışında, resim kursunun elemanı olmuştu. Babası, resim ekmek getirmez, okulundan geri kalma, diye tembihlese de resim tabloları rüyalarına giriyordu. Hocası çalışmaları hafta sonu tam güne çıkartmıştı. Ressamlardan biri de kömürcü gibi kara bir adamdı. Ses tonu vücudunun aksine inceydi. Her tarafı boyaydı, ne yaptığı belli oluyordu. Tabloların boyandığı yerdeyim, gelirsen görüşürüz, dedi. Küçük peltek bu bilgiye de sevindi.
Peltek Ali gece gündüz çalışır ve oğlunun isteklerini yerine getirirdi. Peltek bir tablonun kaça satıldığını duyduğunda, oğluna ön vermeyi kararlamıştı. Resim olayına artık karnı ağrımadığı gibi daha erkenden kursa başlamalıydı, diyordu.
Küçük Peltek, kursunda bir hayli yol kat etmişti. Hocası onu başarılı buluyordu. Fakat daha dikkatli olması gerektiğini söylüyordu. O, babasının dediğinden çıkmıyor fakat resim onda tutku hailini almıştı. Mahallede adı ressama çıkmıştı.
Küçük Pelteğin okul başarısı daha yüksek olmuş ve birinciliği hedeflemişti.
Peltek Ali salonu silmiş ve tabloların tozunu almıştı ki, sekreter yanına geldi. Oğlunuz elini kesmiş, hastanede dikiş atmışlar. Ali habere çok üzülür ve hemen hastanenin yolunu tutar. Bakar ki oğlunun elini sarmışlar ve oturmuş dinleniyordu.
Küçük peltek sarılı eliyle derslerini ihmal etmiyor, birinci olmayı başarıyor. Resim olayına da ara vermek istemiyor ve bir şekilde çalışıyor. Küçük peltek sol eliyle resim çalışıyor. Dikkatli ve daha özenli hareket ediyordu.
Tatillerde yaptığı yeni tablolar ile hocasının da ilgisini çekiyordu. Bu tabloları yurt dışına sergiye götürülüyor ve satılanları da oluyordu. Böylece küçük peltek tablolarının fiyatı yükselmiş ressam oluyordu.
Küçük peltek resim bölümünü kazanmış ve aile mutlu olmuştu.
Hasan TANRIVERDİ