Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben
“Üşümüş Kuşlar”
Neşe Yaşın’ın kitabını okudunuz mu?
Üşümüş Kuşlar, “nereye giderse gitsin kendi kafesini, yaralarını yanında taşıyan insanın” mutsuzluğunu ve çıkmazlarını iki kişinin ilk bakışta çok öznel görünen ilişkisi üzerinden dizelere döküyor. Kitabın bütününe yayılan aşk şiirleri, “insanın kendi yalnızlığı kadar başkalarının yalnızlığından da beslenen kederli bir ışığın” eşliğinde, siyasal çatışmaları, şairin bölünmüş ülkesinin acılarını dile getiriyor. Okurun imgeleminde tamamlanabilecek yarım bırakılmış “küçük hikâyeler” den oluşan kitap, dayatılmış veya kabullenilmiş her türlü tutsaklık biçimine karşı masumiyet, arınma, direnç ve özgürleşme tutkusuna kanat verme çabasında…
Evet hep derim dostlar okumak iyidir, bana çok iyi gelen bir serum. Zaman zaman takarım hafızama bu serumu okurum, okuyunca yazarım. Şimdi yazdığım üç beş satır gibi de olsa uzun yazmamdan bıkanlar için. Sanki kısa yazsam okuyacaklar.
*****
Hava soğuk, su soğuk, duvarlar soğuk…
Aklım kara kış ellerim seni üşüyor, bugün günlerden soğuk.
Üşüyüp ısınabilmek de nimettir insanın soğuğu içinde olmadıktan sonra.
Aslında sıcaklara isyan etmemeli, soğuklarda yaşayan anlar sadece sıcağın değerini…
Hava soğuyunca değil, yüreği soğuyunca başlarmış insanın kışı; demiş Elif Şafak
Yanında seni ısıtacak biri varsa üşümek gerçekten güzeldir.
Yüreğim üşüyor ondan uzaklardayken, gözlerim dalıyor, kapanmıyor onsuz sabahlarken.
Ve ben yine de çaresiz üşümüş bir halde onu bekliyorum yüreğim ısınır mı diye.
Soğuk kalpten sıcak söz çıkmaz derler ama çıkıyor, hem de buzul parçaları gibi. Bir hikâyeyle çıkıp geliyor kulağına fısıldıyor anlıyorsun buzulların anlamını ve kalbin buz kesiliyor…
Aramızda kilometreler de olsa senin buzul kelimelerinle soğuğa kesmiş cümlelerin içimi üşütür içimi…
Biliyor musunuz, Dünyada en soğuk yer; sevmekten vazgeçmiş bir kadının kalbidir.
Bu aralar ellerim hep üşür benim. Doktor kansızlık der, ben sensizlik derim demiş ya Edip Cansever…
Ona şunu demek isterim üşüyen kalbimle buz tutmuş duygularımla; sen nerden bilirsin ki yalnız olmayı. Tek başına yürüdün mü o yollarda üşüyerek… Onun için sen asla bilemezsin o yollarda yalnız yürümeyi.
Üşüdüğümüzde camı kapatmak kadar kolay olsaydı keşke, sevilmediğimizi anladığımızda o kişiye yüreğimizi kapatmak…
Sordum kendime; “Şiir yazmıyorum diyorsun, bir de dön bak kendine, şiir senin içinde. Kahve sigara ve gökyüzü, birde doyumsuz muhabbetin, ısıtır yüreğini üşümek neyine…”
İnsan büyüdükçe dışı yerine içi üşümeye başlar. O kadar üşür ki içi; hayalden medet umar, şiirden medet umar, çaydan medet umar, benim gibi kahveden bile…
Evet şimdi üşüyorum ama mevzu yokluğun falan değil, hava gerçekten soğuk…
‘Aşk ıska geçti bizi, vurulamadık. Şimdi üşümek mevsimi…’
Bu soğuk günlerde üşüyen ellerimizi ısıtmak amacı ile herkes kapısının önüne bir kap sevgi bırakabilir mi sevaptır.
Sevin sevilin, hayat sevince sevilince güzel ve diyelim her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun, gecenizden doğan sabahınıza selam olsun…
#öskurşun#