Başlıktaki ihtimalden korkmayan mı var diyeceksiniz. Doğru ama halkımızın ya da reel sektörün global krizin derinleşeceği ürküntüsü daha çok psikolojik temelli…
Ancak Türk Bankacılık sektörünün duayen isimlerinden birisi, Yapı Kredi Bankası CEO’su Tayfun Bayazıt, bu derinleşme ihtimalinden söz edince daha çok matematiksel bir öngörü ortaya çıkıyor.
2007 yılında gelişmekte olan piyasalara hem kredi hem sermaye şeklinde 960 milyar dolar para geldiğini anlatan Bayazıt bu yıl için en çok 150-160 milyar dolarlık giriş beklediklerini vurguluyor. Bu kısıt, sektör tarafından önlem alındığı takdirde hesaplanabilir gözükse de, kriz çok derinlikli ve uzun süreli hal alırsa Bayazıt’a göre bu durum bankacılık sektörünün reel kesime aracılık görevini “zor” değil “çok çok zor” kılar.
Bayazıt oldukça soğukkanlı ve cümlelerini özellikle bankacılık literatüründe dile getiriyor. Bu sözlerin günlük dilde mealini ise ben yapayım. Kriz 2010’un ortalarını bulursa bugün reel sektöre daha fazla kaynak aktarın diyen hükümet yetkilileri, reel sektöre aracılık yapan bankacılık sektörünü o dönemde mumla arayacaklar.
Bayazıt’ın açık sözlülükle dile getirdiği diğer bir konu ise, Türkiye’de uluslar arası ortaklıkları bulunan yabancı bankaların gerekirse pozisyon değiştirebileceği yönünde. Yabancı bankalar uluslar arası stratejileri gereği Türkiye’den çıkabilir ya da derinleşebilirler.
İşte Bayazıt’la sohbetimizden çıkan tüm bu ana mesajları köşe yazımda yazmayı düşünürken, Bayazıt, fikirlerini o kadar sağlam ve içten dile getirdi ki, yazıdan satır atmak zor oldu. Türk insanında, çareler tükenmez elbet… İzninizle, benim köşe yazısı da bu hafta metaformoza uğrayıp, röportaja dönüştü….
Amerikan Merkez Bankası FED 19 büyük Amerikan bankasına “stress test” uygulanmasına karar verdi. Testi geçmeyenlerin “preferred stock”larını devlet alacak. Bankaların durumu nisan ayında belirlenecek. Sermaye ihtiyacı olan bankalara sermaye bulmaları için 6 ay süre tanınacak. Yani bu gerilimli süreç gelecek ekim ayına kadar sürecek görünüyor. Amerikan bankalarına yönelik bu operasyon Türk bankalarının 2001’de yaşadığı konsalidasyona benziyor mu ?
2001 krizi sonrası büyük ölçüde Türk bankacılık sektörü portföyünde sorunlu kredilerin doğru karşılığı ayrılması yönünde bankalar üç kere murakabeden geçtiler. Hem murakıp şirketleri hem BDDK, bankaları tekrar tekrar değerlendirdiler. Amerikan bankalarının farkı şu; Onlar kayıpların ne olduğu konusunda şeffaf bir süreç yürütemediler. Amerikan mali sistemi içerisindeki enstrümanların karmaşıklığı nedeniyle gerçek zararın boyutuyla ilgili tespit yapılması çok uzadı. Sonuçta, Türkiye krizi, Arjantin Krizi diye literatüre geçmiş olan bankacılık krizleri daha lokal krizlerdi. Amerikan piyasası gibi dünyanın en büyük piyasasında hastalığın başlamış olması ise bulaşıcılığı ve çapını hemen genişletti. .
Dünyanın birçok büyük bankası da bu süreçten etkilendi. Size göre bundan sonra dünya bankacılığında yeni el değişimler, batış ya da birleşmeler yaşanır mı ?
Kesinlikle bir değişim yaşanacak. Çünkü hala hem sigorta şirketleri hem bankacılık kesimine ait her çeyrekte açıklanan rakamlar, bir öncesinde sorunun hallolduğu denilenleri adeta tekzip eder şekilde gelişiyor. Bu iş kötümser bir sarmala da girdi. Başta kredi kanallarını, daha sonra ticari kanalları vurduktan sonra beklenti kanallarını da olumsuz etkiledi. Zaten bu üç kanal çok önemli. Ama şu an için ‘bu işin dibine vardık’ diyecek noktada maalesef değiliz. Yabancı ortaklıklar Türkiye’yi etkiler.
Birkaç yıl öncesine kadar yabancı bankalar, Türk bankalarına ortak oldukları ya da satın aldıklarında moral olurdu. Şimdi global krizin ardından tablo yüzde yüz değişti. Türk bankalarının yabancı ortaklarının global düzeyde yaşadıkları sarsılma Türkiye’yi de etkiler mi?
Şu noktada gerçekçi bir tahmin yapmak zor. Çünkü daha henüz bu bankaların ana ülkelerindeki sorunlar ve iş modellerindeki değişiklikler ile ilgili süreci tamamlamış değiliz. Yatırım yapacaklar mı yoksa bir miktar buradaki varlıklarını küçültecekler mi ? Belki bunlar içerisinde bir takım ayrışmalar olacaktır.
İtalyan ortağınız Unicredit açısından Yapı Kredi’nin durumu nedir ?
İtalya’nın ve Avrupa’nın en büyük bankalarından biri olan Unicredit’in ana stratejisi Avrupa’nın en iddialı bankası olmak. Bu strateji ve vizyonda bir değişiklik yok. Bu vizyonun bir parçası olarak Unicredit, Orta ve Doğu Avrupa’ya çok ciddi yatırımlar yaptı O açıdan Türkiye, Polonya gibi, Rusya gibi önemli yatırım yapmış olduğu ciddi beklentileri olan bir piyasa. Unicredit, Yapı Kredi’nin Türkiye’deki büyüme planlarını destekliyor.
Türk bankacılığı bir yandan yüksek karlar elde etmeyi sürdürmek, öte yandan hazine bankacılığının ağırlığından sıyrılmak zorunda. Bu geçiş sürecinin şimdi global krize denk gelmesi nasıl bir etki yaratır?
Sektörün daha fazla derinleşmesi, kredibilitesi yüksek bireylerin, firmaların daha fazla olmasına bağlı. Bu nedenle bankacılık sektörü eskisinden çok daha fazla KOBİ’lere yöneldi.Ticarete ve finansmana yönelik yeni ürünler hizmetler geliştirildi. Varsayımlarımızda bir değişiklik yok ancak şu değişti; dış dünyanın Türkiye’ye tanımış olduğu kredi hacimlerinde ciddi bir kısıt geldiği için Türkiye de bundan olumsuz etkilenecektir. 2007 yılında gelişmekte olan piyasalara hem kredi hem sermaye şeklinde bir trilyona yakın 960 milyar dolar para gelmiş. Bu sene için bunun 150-160 milyar dolarlar seviyesinde olması bekleniyor. Dolayısıyla gelişmekte olan piyasalara sermaye akımında çok ciddi bir daralma var. Önümüzdeki dönem içerisinde bu açıdan bir kısıt oluşacağı kesin. Bu kriz çok derinlikli ve uzun süreli bir kriz olursa bankacılık sektörünün aracılık görevi, reel sektörün bundan yararlanması açısından da olumlu bir haber olmaz.