Biliyor musunuz son zamanlarda yaşadıklarımız bana sürpriz gelmiyor.
“Kızlı, erkekli birlikte yaşıyorlar” Anneler, babalar, ahlak değerleri yok artık iktidar insanları evlerinde de yönetecek! Evet, şaşırmıyorum aslında. Belki de bir düşünce tarzının kodlarını az çok çözünce, tahmin bile edebiliyorsunuz, nasıl üzerinize geleceklerini.
********
Şimdi aynı evde kalan kızlarla erkeklere dikildi projektörler. Üstelik o evlere ‘potansiyel terör yuvaları’ suçu bile yüklüyorlar. Vatandaş da her zamanki gibi jurnalci olacak. Toplum birbirini gözleyecek, denetleyecek. Belki zaman gelecek bu gençlerin evi taşlanacak. Olmaz demeyin… Hukukun gücünü, iktidarın kanatlarıyla ezer, toplumu kendi anlayışınızla dizayn etmeye çalışırsanız, gün gelir, hudutu ‘cemaat ruhu’ çizer. Ağır gündemden ruhunuz mu karardı? Neyse ki hayatımızda başka sahneler de, bambaşka umut veren gelecekler var. Bazen bir dağ köyünde.
********
Geçtiğimiz günlerde bir davete icabet ediyorum. Manisa’dan yaklaşık 40 kilometre kadar uzağa, birçok şirin köyü ardımızda bırakarak, dağ köyü olan Pelitalan’a doğru yol alıyoruz. Manisa’ya bağlı 804 köyden biri Pelitalan. Muhteşem doğası, yeşilliği ile insanın içine oksijen dolduran dağın yamacına değil, bizzat tepesine kurulmuş bir köy. Adını içinde ve çevresinde çokça bulunan palamut ağacından almış. Ticaretinin yapıldığı dönemlerde palamut, deri sanayiinde önemli bir hammadde girdisiydi. Köyün yaşlılarının söylediğine göre Pelitalan’ın 300 yıllık geçmişi var. Köyün bugün bile ticareti yok denecek kadar az.
*******
Burası Manisa’nın tanınmış işadamlarından, bugün inşaat, plastik, çelik ve enerji alanlarında eşi Nuran Bayraktar’la birlikte ülkenin sayılı kuruluşlarından birine sahip olan Hakkı Bayraktar’ın köyü. Her yıl, civardaki köylerden de öğrencilerin geldiği okulun öğrencilerine meslek büyüklerinin katıldığı ,yaşam öykülerinin anlatıldığı aynı zamanda ayyakkabı ve kitap dağıtımı töreni düzenleniyor… Neredeyse tüm köy bizi bekliyor. Nasıl büyük bir heyecan. Ege diyorsunuz, Manisa’ya çok yakın olsa da yoksulluk burada, yanıbaşınızda. Hakkı Bey’e ‘Neden ayakkabı dağıtıyorsunuz?’ diye soruyorum. 1956 yılında doğduğu evi gösteriyor. Tek oda…
*******
Mutfak da, yatak odası da aynı oda. Dede ve nineyle birlikte 6 nüfus paylaşıyor. Bu odadaki ocakların arasında büyüdüğünü anlatıyor Hakkı Bayraktar… Pelitalan’da çocukluk da zor. Daha zoru vasıta yok o zamanlar. Yaklaşık 5 kilometre yürüyüp en az 5 köy geçip en yakın ilçeye dolmuşla ulaşılıyor. Hakkı Bayraktar, bir gün geç kaldığında yaşlı bir köylünün evinde misafir edildiğini hiç unutmamış, henüz 7-8 yaşlarında. En çok ayakları üşümüş o yolculuklarda, o yüzden ayakkabı ve bot dağıtılıyor şimdi minik ayaklara. Okulun diğer bazı masrafları da Bayraktar ailesi tarafından üstlenilmiş durumda.
******
O gün tören pek coşkulu. Yazar Muzaffer İzgü bizlerle birlikte çocuklara yaşam öyküsünü anlatıp kitaplarını imzalıyor. Hakkı Bayraktar törende yaptığı kısa konuşmada, “Çocuklar sizden yalnızca, zorluklardan pes etmeden meslek sahibi olmanızı ve Cumhuriyet ilkelerinden, Atatürk’ün çizdiği bağımsızlık yolundan hiç ayrılmamanızı istiyorum” diyor.
*****
Özellikle iki şey dikkatimi çekiyor Çocuklar müthiş bilinçli, utanmıyorlar, çekinmiyolar, güzel sorular sorup kendilerini gayet iyi anlatıyorlar. Hakikatten onlara baktıkça umut duydum. Ama bizi evlerinde bazlamalarla ağırlayan, yakın akraba kadınlar ısrarla çağırdığımız halde törene gelemediler.
*****
Neden diye sordum, “Orası kızlı, erkekli dediler” Ve o an hakikatten Cumhuriyet’le, kadına verdiği değeri, özgüveni hissedip mutlu oldum. Hala dağ köylerine bu değerleri ulaştıracağımıza biz şimdi şehirlerde “kızlı erkekli” ayrı dünyalar yaratma çabaları yaşıyoruz ya, yazıklar olsun…
*******
Neyse güzel bir gündeyiz. Köydeki 250’yi aşkın çocuk mutlu, yaşlılar da öyle. Bayraktar Ailesi tarafından her yıl köyün en yaşlı 15 sakinine maaş veriliyor. Zor şartlar nedeniyle çoğunun sigortası, emekliliği yok.
******
O gün çok iyi geldi bana. Belki de arada bir böyle yapmak lazım. Ülkenizde hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunu kurmak için, “halkımız böyle istiyor” diyerek, yaşadıkları cemaat dünyalarını genişletmek isteyenlere karşı en iyi yanıtı bir gün yine o halk verecek.
Ve bir de, doğduğu yeri unutmayan, çocuklukta yaşadığı yoksulluktan ders alan, elde ettiği kazancı, köyüne, yöresine katkıya dönüştüren, paylaşan dayanışmacı, aydınlık insanların sayısının artmasını dilemek lazım.